Yıldıray OĞUR
Dün Britanya’da mahkeme yıllarca ülkenin gündemini meşgul etmiş bir soruşturma hakkında son kararını verdi Soruşturmanın merkezinde artık 50’li yaşlarında olan Nick adı verilen bir gizli tanığın ifadeleri vardı.
İlk kez Exaro adlı bir araştırmacı gazetecilik sitesine konuşan Nick, 1975-1984 yılları arasında çocukken, başta eski bir askeri yetkili olan üvey babası olmak üzere çok sayıda üst düzey siyasetçi, asker ve bürokrat tarafından Londra’da hükümetin kalbi olan Wesminister’daki mekanlarda cinsel istismara uğratıldığını iddia etmişti.
Nick’in ifadelerine göre bu Westminister Şebekesi başka üç erkek çocuğun da ölümüne neden olmuştu. İddiaların hedefinde öyle isimler vardı ki; Eski Başbakan Edward Heath, Eski İçişleri Bakanı Leon Brittan, eski MI6 direktörü Maurice Oldfield, MI5 direktörü Michael Hanley...
İddiaları inandırıcı bulan Scotland Yard, 2014 yılında bu isimlerle ilgili soruşturma başlattı. Midland Operasyonu adı verilen soruşturmada dokunulmaz denilen bu isimlerden bazıları gözaltına alındı, isimleri medyada günlerce çocuk tacizcisi olarak yer aldı. Bazıları soruşturma sırasında hayatını kaybetti.
Ama 18 ay süren soruşturma için 2.5 milyon sterlin harcayan İngiliz polisi, sonunda Nick’in iddialarının temelsiz olduğu sonucuna vardı. Bu kez Nick hakkında dava açıldı. Dünde bu davada karar verildi ve Nick, adaleti yanıltmak ve dolandırıcılıktan ceza aldı.
İngiliz polisinin bir ifadeyle bu kadar prestijli ismi bu kadar ağır bir suçla soruşturmasında herhalde yakın zamanlarda ülkede peş peşe patlayan pedofili skandallarının etkisi vardı.
Şüphesiz en sarsıcı olanı 40 yıl boyunca yaptığı programlarla çocukları ekranın başına toplamış, çocuklar için yaptığı yardım faaliyetleri yüzünden Kraliçe’nin Sir, Papa’nın yarı aziz ilan ettiği BBC’nin ünlü sunucusu Jimmy Savile hakkında 2011’de ölümünden sonra ortaya dökülen itiraflardı. Savile’in 60 yıl boyunca yüzlerce çocuğu istismar etmiş bir pedofil olduğu ortaya çıkmıştı.
Çocukken uğradıkları cinsel istismarları itiraf eden isimler, o gün bunu dillendirseler kimsenin kendilerine inanmayacağını, polisin gülüp geçeceğini söylediler. Nitekim, BBC’nin de uzun yıllar boyunca kuruma gelen şikayetleri görmezden geldiği ortaya çıktı, kurum içi soruşturmalar açıldı, istifalar yaşandı.
İngilizleri şok eden bu olay üzerine ülkede pedofili konusundaki duyarlılıklar arttı. Ailelere yönelik eğitimler verildi. Bu vakaların tespiti ve çocukların nasıl onlardan uzak tutulacağı üzerine çalışmalar yoğunlaştı.
Ama maalesef Türkiye’de yaşanan benzer acı olayların ardından karşı karşıya olduğumuz soruna ve onunla nasıl mücadele edileceğine yoğunlaşmaktansa, tartışma bir kültür savaşına ve en ağır cezayı isteme yarışına dönüyor.
Bu kadar ağır bir suçu işleyecek bir ruh halinde olan birini idam cezasıyla durdurabileceğini düşünmek, psikologların, pedegogların, suç bilimcilerin üzerinde birlikte düşünüp, suçları işlenmeden durduracak çözümler üretmesi gereken bir meselenin çözümünü yine sadece mahkemelerden beklemek, masumların korunmasına katkı yapmıyor.
Başbakanlarını, siyasetçilerini, entelektüellerini, gençlerini saçma suçlamalarla idam etmiş, şimdiki Cumhurbaşkanı’ndan eski Genelkurmay Başkanı’na kadar “devleti yıkmaya çalışmak”la suçlanmamış kimsenin kalmadığı bir ülkede her travmatik olayda çözümü idam cezasında bulmaksa zaten yeterince trajik.
Ama Britanya’daki Nick örneğinde olduğu gibi iftiranın, masum insanların suçlanmasının çok mümkün olduğu bu tarz suçlar için de idam sadece işlevsiz değil tehlikeli bir ceza yöntemi de.
Örneğin 1984 yılında ABD Maryland eyaletinde ölü bulunan bir kız çocuğunun zanlısı olarak tutuklanan ve idam cezasına çarptırılan Kirk Bloodsworth, dokuz yıl hapis yattıktan sonra idam edilmeden DNA testi sonucunda masum olduğu anlaşılarak serbest kalmıştı.
2002 yılında benzer bir olay da Türkiye’de meydana gelmiş, 11 tecavüzün sanığı olarak tutuklanıp, medyada Ümraniye Sapığı olarak boy boy resimleri yayınlanan B.A.’nın yüzündeki yanık izi yüzünden olayın failine benzetilerek komşuları tarafından ihbar edildiği ancak bir ay sonra anlaşılmıştı. Neyse ki ondan kısa bir süre önce idam kalkmıştı.
Okumakta bile insanın zorluk çektiği böyle acı haberlerin ardından patlak veren kültür savaşları da toplumun birlikte yaşama iradesine zarar verici bir noktaya ilerliyor.
“Bize ne oldu?” sözü etrafında başlayan tartışmalarda, birden bu sapkınlığın toplumsal ve kültürel bir yozlaşmanın sonucu olduğu kanısına varılıyor.
Bazılarına göre sebep ahlaki yozlaşma, cinsellikle ilgili liberallikler, erotizm, bazılarına göre ise tam tersi aşırı muhafazakarlık, cinsel konularda tabular, aşırı ahlakçılık.
Aslında başka kılıklarda devam eden siyasi tartışmalar, böyle bir acı olay olduğunda onun kılığına giriyor, ağır ithamlar düşmana doğru fırlatılacak taşlara dönüşüyor.
“Biz” diye içinde sadece, iyilerin, masumların yaşadığı hayali bir toplum tahayyül ediliyor, böyle bir suçla da toplum, bir sosyal sınıf, kimlik eşitleniyor, itham ediliyor, sanki dünyada ve ülkede her gün buna benzer hiç suç işlenmiyormuş gibi, sanki yaşadığımız toplum mükemmel bir aileymiş ve dejenere olduğu için bunlar oluyormuş gibi yanlış kanaatlere, hayal kırıklıklarına, ithamlara varılıyor.
Halbuki dünyada ve Türkiye’de her an korkunç suçlar işleniyor. İnsanlığın karanlık bir yüzü de var. Onlardan biri de pedofili.
En seküler, modern, eğitimli BBC spikerinden, en dindar Kardinal’e, Karaman’daki velilerin gözdesi, dindar entelektüel öğretmenden, pedofili konusunda polisin danışmanlık aldığı bir eğitimciye kadar ortada kültürel, ahlaki kodlar, zenginlik, fakirlik, eğitim düzeyi, bilinçli olup olmamak gibi kriterlerle kategorize edilemeyecek bir cinsel sapkınlık/hastalık var.
Ve genelde bu sapkın karakterler asla kimsenin tahmin edemeyeceği, toplumda prestijli yerleri olan, kendini sevdiren insanlar arasından çıkıyor.
Tabii ki bu suçların işlenmesine karşı gösterdiği tavırlarla ilgili kamu otoritesini eleştirmek mümkün.
Ama bunu bir siyasi tartışmaya çevirmenin, siyaseten, kültürel olarak düşman gördüklerimizi bu ağır suçla ilişkilendirmek için uğraşmanın hiçbir tarafa, yaşadığımız ülkeye, birlikte yaşama irademize ve en çok da arkalarından ağladığımız masumlara bir faydası yok.
Sonuçta olan yine bize oluyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025