Ahmet AY
Yazının başlığına bakarak şarkı söylemeye karar verdiğimi düşünüyor olamazsınız. Evet, gençlik yıllarımın sevilen parçalarındandı;
“Evet mi, hayır mı, söyle bana nedir senin cevabın” şarkısı. Kamuran Akkor seslendiriyordu ve döneminin hit parçasıydı.
Türkiye'de son zamanlarda en çok kullanılan iki kelimedir EVET-HAYIR. Bir yanda “Yeni Türkiye, yeniden şahlanış” diyerek anayasa değişikliği için EVET diyenler, öbür tarafta “Türkiye küçük olsun, böyle kalsın” diyen HAYIR'cılar.
ANADOLU EVET PLATFORMU olarak üyelerimize yönelik platform içi bilgilendirme amacıyla bütün maddeleri masaya yatırdık. Konunun uzmanları ile maddeleri tek tek tartıştık ve 17 Nisan 2017 Pazartesi günü sabah uyandığımızda bizi nasıl bir Türkiye bekleyebilir sorusunun cevabını aradık.
Önce EVET çıkması halinde neler yaşanabileceğine bakalım:
En basitinden Türkiye parlamenter demokrasi ile yönetildiği onlarca yıl yaşadığı darbe, koalisyon, vesayet ve istikrarsızlığa veda edecek. Vatandaşlar yönetim krizlerinden dolayı çektiği sıkıntıları geride bırakmanın verdiği rahatlıkla yatırımının, kişisel hak ve özgürlüklerinin güvende olduğunun morali ile işe başlayacak.
Peki, HAYIR çıkarsa neler yaşayabilecek?
Vatandaş,
Ya koalisyonlar dönemi yeniden yaşanırsa?
Ya hükümet krizleri hortlarsa?
Ya Cumhurbaşkanı ile başbakanlar arasında anlamazlık çıkarsa? Ya vesayet odakları yeniden güç kazanıp emdiğimiz sütü burnumuzdan getirirlerse?.. Gibi endişelerle ile yaşamaya devam edecek.
Türkiye, “Eski köye yeni adet gerekmez” anlayışından çok çekti.
Ekonomik kayıplar yaşadı,
Siyasi çatışmalara şahitlik etti,
Partiler arası ahlaksız transferler gördü,
Hayati konularda bir araya gelip çare bulma yerine parti menfaatini düşünerek hayat pahalılığına çanak tutanlara kandı.
Bu milletin feraseti göz ardı edilmemeli. İnsanımız için “balık hafızasına sahip, unuturlar” deyip milletin basiretini görmezlerse kaybederler. Bugüne kadar onlarca kez kaybettikleri gibi kaybederler.
Ama Türkiye'nin kaybetmeye tahammülü yoktur. Türkiye sahip olduğu potansiyelleri ile bölgesinin kaderini etkileyebilecek tek ülke olma özelliğine sahip bir ülke. Bugün bize saldıran küresel güçlerin kabul ettikleri bir gerçek de Türkiye 21. yüzyılın gidişatını kendi lehine çevirebilecek yegâne güçtür.
Ortadoğu 19. Yüzyıldan itibaren sömürge güçlerinin musallat olduğu, bütün kaynaklarının vakumlandığı bir coğrafyadır. Küresel güçler bir yandan bu bölgenin zenginliklerini talan ederken, insanlarını da baskı altına alarak olan bitene itiraz edecek bilgi ve takatten mahrum bıraktı. Üstelik burası 20. Yüzyılın başlarına kadar bizim adaletle yönettiğimiz coğrafya idi. Dolayısıyla bölge insanı uğradıkları mağduriyetin Türkiye'nin (Osmanlı'nın) durumu ile alakalı olduğunun farkındaydılar. Bu yüzden daima bizden “iyi haberler” beklediler.
Türkiye umuttur, Türkiye Osmanlı mirasının sahibidir. Bu, maceracı olalım anlamına gelmez, tarihi sorumluluğunun müdriki olmak ile gücünü bilmez, devletlerarası münasebeti dikkate almaz maceraperest duygulara sahip olmak başkadır.
Söylemek istediğimizi bundan bir süre önce Afrika ülkelerinden döndükten sonra benimde bulunduğum bir heyete seslenen Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “Bu ülkeler aslında fakir, fukara değil, madenleri ve petrolü var. Ancak bunları hep Batılılar almışlar. Gelmişler, altınları, elmasları, her şeyi götürmüşler. O garipler bunların ne olduğunu bilmiyor. Zannediyorlar ki bunlar taşları alıp götürüyorlar… Oysa dedelerimiz buraya emperyalist Batı gibi gelmedi. Bizim dedelerimiz o şefkat kollarını açarak kucaklamaya geldi." sözleriyle ifade etmişti.
Doğrudur, Batı bizim coğrafyamızı talan etti. Hiçbir ülkenin sağlıklı bir yönetime sahip olmasına izin vermedi. Ülkelerin kaderlerini tayin hakkına zerre imkân tanımadı. Bölge devletlerinin sürekli birbiriyle sürtüşmelerini, keza aynı ülkelerin içindeki farklı unsurların birbiriyle kavgalı olmaları için her türlü fesadı yayıp destekledi.
Bölgede bu oyunu bozan ülke Türkiye oldu. Ama itiraf edelim ki bu siyasal sistemle, parlamentarizm ile bu oyunların yeni versiyonları ile mücadele edilemez. Sürekli kendisini yenileyen küresel güçlerin karşısında bizim daha güçlü yönetime, daha barışık topluma, kendine güveni pekişen girişimcilere, bürokratlara, aydınlara ihtiyacımız var.
Şimdi:
Evet mi, hayır mı, söyle bana nedir senin cevabın?
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.04.2019
13.04.2019
8.02.2019
27.03.2019
25.03.2019
6.02.2019
21.02.2019
6.02.2019
4.02.2019
26.01.2019