Ahmet AY
Devletlerarası münasebetler kimi konularda bireyler arasındaki ilişkilerden farksızdır. Dostluklar kurulur, kurulan dostluk bozulur, ortaklık yapılır sonra o ortaklık bozulur, kavga edilir sonra barışılır vs.
Devletler gibi bireyler arasındaki münasebetlerde de ezeli düşmanlıklar olmadığı gibi ebedi dostluklar da yoktur. Netice itibariyle insanlar gibi devletler de birbirlerine muhtaçtırlar. Zaten devlet aklına sahip olan ülkeler stratejilerini savaşta barış dönemine, barışta savaş dönemine göre hazırlarlar.
53 yıl boyunca Küba’ya düşman olan ABD, sonunda ilişkileri normalleştirme kararı aldı. Castro’ya yönelik onca darbe ve devrime operasyonlarından sonra gelen “ilişkileri normalleştirelim” talebi için kimse ABD tükürüğünü yaladı demedi, denmez de.
Irak’ın saldırması ile 1980’de başlayan ve çoğu İranlı 2 milyon insanın hayatını kaybettiği savaşı hatırlayın. Sonunda rahmetli Humeyni, “Barışı kabul etmek zehir içmek gibi geldi” demişti ve hiç kimse İran-Humeyni çark etti ya da tükürdüğünü yaladı demedi.
Keza Taliban-ABD, İsrail-HAMAS-FKÖ konuya verilebilecek örneklerdir.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Suriye, acı yara
Ortadoğu’da uluslararası ilişkiler disiplinine yeni kuramlar, yeni kavramlar kazandıracak kadar farklı ilişki çeşitleri var. Var dedim, eğer yok ise de olmalı. Çünkü bu bölgenin jeopolitik ve jeostratejik konumu kadar hatta daha fazla teopolitik ve teostratejik önemi bulunmaktadır. Semavi dinlere ait ve uğruna yüzyılları bulan savaşlara yol açan kutsal mekânlar, mabedler bu coğrafyada yer almaktadır. İnsanoğlunun yeryüzünde ilk görüldüğü bu bölgenin tekin olmasını beklemek coğrafyaya da haksızlıktır.
Tekin olmayan bölgemizde devletlerin ilişkileri sabahtan akşama değişebiliyor. Her an düşmanlıklar yerini dostluğa, savaşlar yerini barışa bırakabiliyor. Türkiye de bu bölgenin en önemli aktörü olarak kendi milli menfaatlerini önceleyerek pozisyon almalıdır. Yüksek stratejisi gereği, egemen güçlerin bölgemizdeki stratejisini görerek buna vaziyet edecek adımlar atmalıdır.
Allah bilir ki Suriye’nin bu duruma gelmemesi için çok çalıştık. 2010 Tunus olayları sonrasında Mart 2011’e gelinceye kadar Suriye ile geliştirilen ilişkilerin ana eksenini dostluk ve güven oluşturuyordu. Lakin Suriye’de baş gösteren muhalefet hareketliliği sürecinde Türkiye’nin bütün itidal çağrıları Esed yönetiminin Suriyeli muhaliflere bomba yağdırması ile karşılık buldu. Bu zulme karşı ABD’nin de teşvikiyle Türkiye Esed’e karşı çok sert bir muhalefet dili geliştirmeyi tercih etti.
Libya’da Kaddafi’nin devrildiği süreçte Türkiye ABD ve koalisyon güçlerine çok geç katılınca masada yer bulma hakkını kaybetti. Bu sebeple Suriye’de muhalefet eylemleri baş gösterince Türkiye alelacele olaya müdahil oldu. Bu sefer de ABD ve avenesi ülkeler yan çizip “Esed kalabilir” noktasına geldi. 2013’ten bugüne kadar Suriye Muhalefetine sırtını dönmeyen tek ülke Türkiye’dir. Elli milyar dolar harcayarak Suriyeli muhacirleri barındıran yine Türkiye oldu.
Türkiye Suriye sorununda insani bütün sorumluluğunu eksiksiz yerine getirdi. Rusya ve Amerika gibi dünyanın en güçlü iki devleti ile karşı karşıya geldik hatta Rusya ile yaşanan uçak krizinde savaşın eşiğinden döndük. Suriye’de yaşanan insanlık dramı ile ilgili BM, NATO, AB gibi örgütlere adeta insanlık dersi verdik. Bu yüzden Başkan Recep Tayyip Erdoğan dost ve müttefik bellediğimiz ülkeler tarafından istenmeyen lider olarak görüldü.
Şimdi…
Görüyoruz ki dünya, Esed’in varlığından istifade ettiği gibi, kimi devletler de Türkiye’nin Suriye yönetimi ile ‘bozuk’ oluşundan kaynaklanan boşluğu Türkiye aleyhine doldurmayı ihmal etmiyorlar.
Türkiye kin ile hareket etmeyeceği gibi sahip olduğu devlet geleneği ile bölgesinin sigortası olduğunun bilincindedir. Bu saikle hareket eden Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerini düzeltmesi bütün coğrafyanın selameti için gereklidir. Türkiye, bir yandan Rusya öbür yandan İran ile Suriye konusunu konuşsa da Esed ile dolaylı bir diyalog geliştirse de ölçüsü ve takvimi tarafımızca belirleneceği bir noktada devletlerarası diyalog olabilir.
Yeter ki o şartlar oluşsun.
Ve kim bilir belki Esed gidecek ve çok daha farklı gelişmelere şahit olacağız.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları














































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.04.2019
13.04.2019
8.02.2019
27.03.2019
25.03.2019
6.02.2019
21.02.2019
6.02.2019
4.02.2019
26.01.2019