Ahmet AY
Geçen yazımızda ahlak konusunda Müslümanların içler acısı halinden söz etmiş, inananların bu ahlaksızlık sarhoşluğuna nasıl kapıldığını anlatmaya çalışmıştım. Her kesimden dertli tepkiler aldım. Arayan, mesaj yazan, sosyal medyada yazıya yorum yapan herkes ahlaksızlıktan şikayetçiydi.
Haksız sayılmazlar, ömrü ahlaksızlıkla geçenlerle ilgili fazla söze gerek yok, lakin “dönemsel ahlaksızlar” en tehlikeli olanlardır. Mesela saygın bir şahsiyete iktidar partisinden bir teklifin gittiğine dair haber çıkar çıkmaz bu “dönemsel ahlaksızlar” ibadet aşkıyla iftiralar üretir ve yaymaya başlarlar, yeter ki teklif yerini bulmasın. Diğer bir şahsiyet bir hastaneye başhekim mi olur? Derhal seri iftira üretimine geçerler o dönemsel müfteriler. Bunlar kendi ihtirasları için iftira üretirken Allah’ı hesap dışı bırakırlar, müfterilerin asıl kaybı budur.
Peki, neydi ahlak? Nasıl ahlaklı olunur?
Biz Müslümanlar için ahlak(lılık) ne anlam ifade eder?
Ahlak, iyi ve kötü ile ilgili kurallar ve değerler bütünüdür. Bir yönüyle irade sahibi (özgür) olan mü’min(ler), öbür yandan imanının yüklediği sorumluluk (mükellefiyet) ile hareket ederler. Müslümanlar, ahvalini tezekki ile (arınmak) erdem ve ahlaka uygun hale getirmekle yükümlüdürler.
Ahlaklı olmak ise, ahlaki kural ve değerlerin onları kabul eden mü’minlerin gönlüne oturması, bu değerlerin mü’minin istek, arzu ve tercihlerini belirlemesi ve nihayetinde kişinin diğer insan ve varlıklarla ilişkisinde bu kaide ve değerlerin müsbet olarak belirleyici olmasıdır.
İnanan için ahlakı bilmek, kabul etmek yeterli gelmiyor; kendisine ve başkalarına karşı bu kabulü yani inancı bütün ilişkilerinde kalben göstermektir ahlaklılık. Yani mü’minin tercih ve isteklerinde gönüllü olması esastır. Yasal zorunluluk, toplumsal baskı, müeyyide korkusu sebebiyle kural ve kaidelere uyma kişiyi ahlak sahibi kılmaya yeterli gelmez.
Ahlak, biz Müslümanlar için de diğer dinlerin müntesipleri için de inanmayan insanlar için de olmazsa olmazdır. Beraberce sağlıklı yaşamanın ancak ahlaka riayet etmekle mümkün olacağı izahtan varestedir. İftiranın, aldatmanın, kandırmanın, yalanın, sözünde durmamanın, dolandırmanın olduğu bir yerde hayat cehenneme döner.
Ahlak en çok mü’mine yakışır, en çok mü’min ahlaklı olmalıdır ve adaleti elden bırakmamalıdır Müslüman. Ahlak aynı zamanda adaleti de ayakta tutar, çünkü büyük bir kısmıyla adaletsizlik ahlaksızlıktan beslenmektedir:
“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan (tesis eden) kimseler olun.”
Yeryüzünde adaleti ve ahlakiliği anlatan bu ayetten daha çarpıcı bir ifade olabilir mi? Bu ayet ahlaklı ve adil bir Müslüman için kafi değil mi?
“Aldatan bizden değildir” diyen bizim peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (AS) değil mi? İftira ile yalan ile aldatan ondan (as) değilse kimden olduğuna karar versin.
Bu düsturlara gönülden uymak Müslümanı ahlaki davranış sahibi kılar.
Ama günümüzün Müslümanı, mü’mini ne yapmaya çalışıyor?
Kazançlı bir iş olur, mü’min olduğunu unutur ve esnafın, tüccarın, iş insanının işi ters gitsin diye bin bir iftira ile karalamaya başlarız.
Sadece milletvekilliği, il başkanlığı için değil, herhangi bir alanda mesela bir dernek, vakıf ya da sendika için adaylık süreci başlar, o güne kadar susan “dostlar!” taliplere yönelik iftira kampanyası başlatırlar. Keza kurum ve kuruluşların yenilenmesi sürecinde de maalesef benzer karalama ve iftiralar.
Bir atama haberi duyulur, bunun olmaması için o güne kadar kusursuz bürokrat birden bire arsız, hırsız iftiralarına maruz kalır. Oysa bu şeytani tarzdır, iblisvari taktiktir, Müslüman’ın şeytana uyma halidir. Bizi kendi halimize bırakmayan Rabbimiz:
“Size şeytanların kimler üzerine inip durduğunu haber vereyim mi? Her günahkâr iftiracı, yalancı, sahtekâr üzerine iner. Bunlar (şeytanın iftira ve yalanına) kulak verirler. Çoğu ise yalancıdır"buyruğu ile bizleri uyarıyor. Müslümanlar bunlara karşı dikkatli olmak zorundadır ve her duyduğuna inanmamalıdır. Zira Yüce Rabbimiz:
“Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınıza pişman olursunuz" uyarısıyla bize her duyduğumuza inanmamamızı emrediyor.
Ya biz ne yapıyoruz? Bire on katarak yayıyor, mü’mini karalıyor, yaralıyoruz…
Ne oluyoruz sahi? Nereye doğru yuvarlanıyoruz? Bugünlerin ilahi bir lütuf ve ihsan olduğunu unuttuk galiba. Eğer bugünlerin kadr-u kıymetini bilmez, birbirimize karşı acımasız olur, kendimiz de ahlaksız olmaya razı olur isek Allah muhafaza sonumuz felakettir.
Bugünleri ihsan eden Rabbu’lalemin verdiği güzellikleri, ikram ettiği nimetlerini geri alır. O zaman duyulan pişmanlığın hiçbir yarar sağlamadığını görmek çok acı olsa gerek.
Devam edeceğiz…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.04.2019
13.04.2019
8.02.2019
27.03.2019
25.03.2019
6.02.2019
21.02.2019
6.02.2019
4.02.2019
26.01.2019