Ahmet TAŞGETİREN
İnsan neslinin kadın ve erkek olarak var kılınması, birlikte bir hayat oluşturmak ve onun üzerinden neslin devam etmesi içindir.
Kadına (yumurta) doğurganlık erkeğe sperm imkanı verilmiş, neslin bu iki yeteneğin buluşması ile hayat bulması öngörülmüştür. Bu iki insanın kuracağı yapı ailedir. Aile olmak, insanın kaderinde vardır. Bu kader planlamasına kimi doğa kanunu der, inananlar “Allah yapısı” der.
Kadın ve erkek farklılaşması bir cinsellik ilişkisini de beraberinde getirir. İki cins arasında bir çekim ilişkisinin varlığı kabul edilen gerçeklerdendir. Bunun insan neslinin akış sürecinde belli bir düzene kavuşması istenmiş, herhangi bir kural tanımayan cinsel birlikteliklerin sonuçta insani bir kaos oluşturacağı var sayılmıştır. İnsan buna ister Yaratan ile bağlantılı kuralların yönlendirmesi ile isterse kendi tecrübesi ile ulaşmıştır. Bu ortam ailedir.
Dolayısıyla, aileyi doğru kurmak, orada insanın mutluluğunu sağlayacak bir ortam oluşturmak, insani yürüyüşün ana hedeflerindendir.
Aileyi ıskalayarak, yok farz ederek, tek tek kadın ve erkek idealizasyonu üzerinden ve bir tür “haklar savaşı” zemininde tartışma yürütmek ana çerçeveyi kaybetmekten başka anlam taşımaz.
Aile olmadan, mesela, doğumu dahil, dünyaya geldikten sonraki yılları dahil tamamen ilgiye, hizmete, yardıma muhtaç olan çocuğun sorumluluğunu taşımak hiç kimse için mümkün olmazdı. “Annelik” toplumsal cinsiyetin öğrettiği bir şey midir, yoksa varlığının özüne yerleştirilmiş bir gen, duygu, öz veya her ne ise o mudur? Neden taşır anne 9 ay on gün bir yükü rahminde?
Kim ne derse desin “aile gerçeği” insan neslinin olmazsa olmazıdır.
İnsan neslinin devamı bağlamında, başka “insan üretimleri”nden söz edilecekse, o ortamın hangi bedelleri beraberinde getireceği o zamanın konusudur, derim.
Ya da kadın ve erkeğin aile olmadan gerçekleştirecekleri sınırsız cinsel ilişkilerin nasıl bir bedele tekabül ettiğinin faturasını da insan nesli er geç görecektir.
Tekrar edeyim: Aile insan neslinin olmazsa olmazıdır.
Burada olması gereken, aile ortamının hem kadın hem erkek hem de çocuklar için huzur ortamı haline getirilebilmesidir.
Kamu yönetimleri, başarabiliyorlarsa, eğitim, kültür tüm iletişim zeminlerinde iyi aile – huzurlu aile kurabilecek bir insani performansın oluşmasına imkan hazırlamalıdır.
Belli ki sonunda her insanın yolu, mesleki binlerce farklı mecranın yanında bir aile ortamına uğrayacaktır. Ve belli ki aile ortamları, onun içinde yer alan her bireyin kalp huzuru yanında, hayatının diğer boyutlarında da (iş vs.) yansımalar oluşturacaktır. Ayrıca, çocuklar üzerinden toplumun geleceğinin yapı taşları da aile bünyesinde belirlenecektir.
Benim burada aile üzerine yazdıklarımın, “Ne olacak canım, muhafazakâr bakış açısı işte!” diye dudak bükerek karşılanacağını tahmin edebiliyorum. Varsın olsun, böyle yapanların bile mutlu bir aile özlemi içinde olduklarını düşünüyorum.
Yıllarca “Ailede sancı ve mutluluk arayışı” başlıklı konferanslar verdim. Bu konferanslarda Peygamberimizin “Ailede eşler birbirine sevgi ile bakarlarsa Allah da onlara rahmet nazarıyla bakar, eşler birbirinin ellerini sevgi ile sıkarlarsa elleri ayrıldığında günahları dökülür gider” şeklindeki sözünü anlatmaktan çok mutlu oldum. Sonra da karşımda oturan, kimileri on, yirmi, otuz yıllık evli insanlar birbirine bakıştılar, gülümsediler. “Akşam evlerinizde bakın birbirinizin gözüne, dedim, Allah da evinize rahmet bakışıyla baksın. Ellerinizi sıkın sevgiyle” dedim.
Yine bu konferanslarda Peygamberimizin “Eşlerin birbirinin ağzına verdiği hurma - yiyecek - lokma sadakadır, iyiliktir, güzelliktir” dediğini paylaştım. Peygamberimizin Hazreti Aişe ile kırlarda yarış yaptığını anlattım. Dinleyenlere sordum “Hiç yarış yapıyor musunuz birbirinizle?” diye sordum. Hep gülümseyen yüzler gördüm.
Bu yazıyı okuyanlar da evlerinde baksın birbirinin gözüne sevgiyle, Yaratan’ın rahmet bakışını hissetsinler yuvalarında. Ne diyorum, aileye emek verelim. Eşler birbirine “Allah emaneti” diye baksınlar, çocukları Allah’ın lütfu olarak görelim.
Biliyorum, 40 yıllık, elli yıllık evliliklerde bile problemler var. Bir “muhafazakâr iktidar”ın aileyi çok özel bir gündem olarak görmesini ve ona çok büyük önem vermesini isterdim. Bunun psiko – sosyal çerçevesini ortaya koyacak çok değerli bilim adamları var Türkiye’de. Muhafazakâr dünyada da var. Onlar devreye sokulsaydı. Onlardan yararlanılsaydı. Onlardan devamlı bir takip kadrosu oluşturulsaydı. Türkiye’nin aile yapısı, bütün dünyada yaşanan kaotik ortamın uzantısı olmak yerine, o ortamdan çıkış için bir model oluştursaydı. Bana göre aile ana meseledir.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları


































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.12.2025
26.12.2025
25.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
11.12.2025
4.12.2025