Ali AYDIN
Göz’ün tiranlığı altında hafızanın ne denli hırpalandığı hepimizin malumu. Onun için birkaç sene bile şu ahir zamanda bir asır kadar uzağımıza düşebiliyor. Hatırlar mısınız bilmem ama Mustafa Sarıgül’ün Şişli sınırları ile yetinmeyip gözünü CHP genel başkanlığına hatta Başbakanlığa diktiği yıllardı.
Türkiye Değişim Hareketi adını verdikleri oluşum sahne alıyordu. Mustafa Sarıgül sinirleri alınmış bir edayla aynı tip gülümsemesiyle ortalarda dolaşıyor, oluşumun organize edip siyasi içeriği eklemeyi unuttuğu mitinglerde boy gösteriyordu. Gerçi sinirlerinin alınmadığı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına adaylığı sürecinde görüldü. Mustafa Sarıgül’ün seçim çalışmaları bir iki kroşesinin gölgesi altında kaldı.
Merkez medya iş dünyasına yakın bu isme duygusal bakışlar fırlatıyor şefkat nazırıyla ondan ilgi ve alakasını eksik etmiyordu. Belki de makûs talihi tersine çevirecek beklenen mesih oydu. Gülümseme vardı, hatta sadece o vardı, başka da bir şey yoktu! Ama gereği de var mıydı? Yetmez miydi? Devir imaj devri değil miydi? Ve bu devirde ne olduğundan çok nasıl algılandığı önemli değil miydi?
Neyse fazla uzatmayacağım bu sorulara verilecek tek bir cevap ortaya çıktı: Kazın ayağı öyle değil!
Kazın ayağının öyle olmadığı kendisini ne kadar izhar etse de psikolojik şartlanmışlık mütemadiyen Aynştayn’ın o ünlü deyişinde hakikatini ifşa ediyor. Sevimli ihtiyar bir keresinde “Aynı yöntemle farklı sonuçlar elde etmeyi sadece aptallar umar. “ demişti.
Aynı yöntemin defalarca uygulamaya sokulduğu hatta makbul tek yöntem olarak pazarlandığı günümüz dünyası, Aynştayn’ın dünyasından kopuşun işaretlerini taşıyor. Sahne sanatçılarına dönüşen siyasetçilerin arz-ı endam ettiği yeni süreçte, hayli ilgiyi de cezbeden bu yeni kamusallık durumu yapısı itibariyle klasik siyaseti öteleyen, örtbas eden nev-zuhur nitelikte.
Post-siyaset olarak adlandırılabilecek sürecin görünürlüğü nispetinde gerçekliğe tekabül ettiğini iddia etmek için henüz erken. Zira yakın siyasi tarihimizin spesifik örnekleri bir gerçekliğe tekabül etseler bile kümülatif anlmda lokal kalmaktadır. Hem Uzan, hem Sarıgül örnekliği bunu göstermektedir.
Verili gerçeklik bu iken, Türkiye’nin yapısal sorun alanına işaret eden hatta bizatihi varlığı söz konusu soruna ilişkin olan bir hareketin ve hareketin başat aktörü Selahattin Demirtaş’ın post-siyasal bir söylem üzerinden kampanyasını yürütmeye çalışması izaha muhtaçtır.
Demirtaş, “kitle iletişim” stratejilerine ve “belirli kesimlerde” biriken nefrete talip olan bugünkü söylem ile işlevsel bir siyasete yaslanmıyor. Ülkenin mevcut durumunu, mevcut aktörlerini ve söylemlerini dikkate alan “kurucu-yapıcı” bir siyaset yerine alımlı jest-mimikler, operasyonel olarak ileri sürülen mizah, Erdoğan karşıtı benzemezlerin nefretini okşayan pragmatizm… Varoluş gerekçesini oluşturan siyaseti derinleştirmek yerine 8 Haziran sonrası için kendisini kuşatmaya alan ve kuşatmaya alınmışlığının cazibesinde savrulan ilginç bir konumlanış içerisinde.
Oysa HDP ve Demirtaş özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecindeki pozisyonuyla siyaseti derinleştiren, işlevselleştiren ve Türkiye’nin demokratikleşme macerasına ivme kazandıran bir pozisyondaydı. Pozisyonun muhafazası ve müdafaası Türkiye’nin yapısal dönüşümüne katkı anlamına gelebileceği gibi kin ve nefret üzerinden yakalandıkları duygusal gerilimi siyaset zanneden kesimler için umut ve sağaltıcı bir pozisyon vadediyordu. Bu pozisyona eklenecek alımlı jest-mimikler, mizah ve bir şekilde dışlanmış kesimleri ilkesel düzeyde kuşatacak sahiplenme karşılık bulmuş bir siyasetin kuvvetle muhtemel önünün açılması anlamına gelecekti. Zira sahici bir pozisyon ve özgüvenli duruş tüm bu enstrümanları sahici ve güçlü kılmaya yeterdi.
Ancak Suriye’de yaşanan gelişmeler ve ardından Demirtaş’ın önderlik ettiği 6-7 Ekim olayları hem siyasal pozisyona hem de özgüvenli duruşa halel getiren, altını oyan bir nitelikteydi. Kritik bir sürecin yönetiminde ortaya çıkan zafiyetin defolu hale getirdiği siyaset bugün kullanmaya çalıştığı tüm enstrümanlarla sentetik bir hale büründü. Siyasal söylemi sürekli görünmez kılarak Demirtaş’ın espri yeteneği, güler yüzlülüğü, saz çalışı gibi bireysel yeteneklerini öne alan bir piar çalışmasına döndü. Kurucu bir siyaset yerine aktörün bireysel özelliklerini ön plana alan “post siyaset”in 8 Haziran sonrası ne yapacağı şimdilik muamma. Ancak Ak Parti karşıtlığı dışında hiçbir ortak zemini olmayanların operasyonel teveccühleri HDP’nin varoluş siyasetini gölgelediği gibi müesses nizamın payandasına çevirme noktasında HDP’yi ablukaya almış durumda.
Kuşatma yarılacak mı? Yarıldığında ortada HDP kalacak mı?
Hep beraber göreceğiz…
[email protected]
twitter:@_aydinali
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
10.04.2021
31.01.2021
26.01.2021
31.12.2020
21.12.2020
12.10.2020
17.09.2020
11.09.2020
5.08.2020