Ali AYDIN
Pandemi boyunca MEB’in sergilediği yönetsel performans pek çok açıdan irdelenmeyi hak ediyor. Mesele sadece aldığı kararların doğruluğu veya yanlışlığı değil.
Pekala yanlış, tartışmalı kararlar alınabilir. Bir takım hesap hatalarına düşülebilir. Burada kararların doğruluğu veya yanlışlığından öte bir durumla karşı karşıyayız artık.
Bir hafta önce söylediğini ortada alınan kararın seyrini doğrudan etkileyecek sıra dışı şeyler söz konusu değilken, anlık kararlarla rotanın tersi istikametinde yeni hükümlerin ihdas edilmesidir problem. Birkaç gün önce A kararını tercih etmişken birkaç gün sonra birden bire B kararını tercih etmemizin anlamı olabilir mi? Üstelik alınan kararların tamamı kamuoyuna açıklanırken aynı klişe cümlelerle aktarılıyor: “A, B, C planlarımız var, her türlü senaryoya hazırlıklıyız, tüm simülasyonlar yapıldı.”
Bu tarz gelgitler içinde salınan bir kamu politikası olabilir mi? Devletin her tür veriye sahip olduğu, salgının seyrinin anlık olarak takip edildiği ve seyrine ilişkin bilgi sahibi olunduğu ve üstelik Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu gibi yapıların da görüş ve değerlendirmeleri ile yükü ve sorumluluğu sizin üzerinizden aldığı bir ortamda birbiri aleyhine kararların çok yakın süreler içinde alınıyor olması, hem MEB’in yönetsel becerisindeki zafiyete, hem de eğitim kamuoyunun bu zafiyeti giderecek bir olgunluktan, yetkinlikten yoksun olduğuna işaret ediyor.
Ne demek bu?
Birincisinden başlayalım: Ekim ayının başında kademeli şekilde yüz yüze eğitime geçeceğinin kararı verildi. Yaklaşık bir ay sonra öğrenciler bir haftalık ara tatile girerken Milli Eğitim Bakanı tatil dönüşü tüm kademelerimizle yüz yüze eğitime geçmeyi umduklarını dile getirerek toplumun algısını bu yönde bir beklentiye soktu. Henüz tatil bitmemişken birinci dönemi uzaktan eğitimle kapatıcılığı açıklamasını yaptı sayın Bakan. Gelgelelim aynı açıklamada hiçbir gereği yokken 4 Ocak gibi bir tarih ve en az bir yazılı ve öğrencilere basılı karne verme gibi somut uygulamalardan bahsetti. Bakanlığı, okulları ve öğretmenleri ve şüphesiz öğrenci ve ailelerini belirli uygulamalar üzerinden yükümlülük ve beklenti altına sokan açıklamanın üzerinden bir ay geçmişken üstelik bu yönde büyük bir emek ve gayret sarf edilmişken yüz yüze sınavların ertelendiği açıklaması geldi. Kendi inandırıcılığını sabote etme anlamına gelen bu yönetim sadece kendisini itibarsızlaştırmıyor, aynı zamanda eğitim alanını, çalışanlarını da bir anlamsızlık, değersizlik girdabına sürüklüyor.
MEB’in bu zafiyetinin net bir şekilde önümüze getirdiği bir başka husus ise Türkiye’deki eğitim kamuoyunun son derece yetersiz ve düşük bir profile sahip olması hususudur. MEB’in bu kadar savruk olmasında, iş ve işlemlerini bu kadar anlık ve keyfe keder yürütmesinde bu düşük profilin doğrudan payı var. Zira MEB’in savrukluğuna direnç gösterecek, onu nitelikli bir kamusal tartışmayla yargılayacak ve şüphesiz bu koşullarda neyin yapılabileceğine ilişkin bir seçenekler dizgesi ile karşı karşıya getirecek bir varlık yok, bir ilişki ağı yok. Sivil toplum örgütleri, sendikalar, basın, akademi neye karşılık geldiği belli olmayan bir homurtuyla rahatsızlığını açık etmeye çalışıyor ancak içeriği belli olmayan bir rahatsızlık ne rahatsız olunan durumu düzeltme becerisini gösterebiliyor o ne de düzeltme pozisyonunda olanlara bir hayrı dokunuyor.
Bu homurtu ancak rahatsızlıklarını bu şekilde dile getirmek durumunda olanların hastalığına, konuşma yeteneğinden yoksun amorf bir varlık oluşuna işaret eder en çok. Byung-Chul Han’ın günümüz dünyasındaki bu genel hale ilişkin tanımlaması “pürüzsüzlük” idi. Bu kadar pürüzsüz olunduğunda MEB’in bir oyana bir bu yana salınmasında da doğal olarak tuhaflık bulunmuyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
10.04.2021
31.01.2021
26.01.2021
31.12.2020
21.12.2020
12.10.2020
17.09.2020
11.09.2020
5.08.2020