Ali AYDIN
Fransız sosyolog Pierre Bourdieu bir tür tahakküm biçiminden söz eder ve bunu 'sembolik şiddet' olarak tanımlar. Ona göre; en korkutucu tahakküm biçimi, hüküm altına alınanların sezgisinden ve bakışlarından kendisini kaçıran, böylece tahakküm altına aldıklarını da bu tahakkümün suç ortaklarına dönüştürebilenidir.
Sembolik şiddet, kaba kuvvet ile kendisini gösteren fiziksel şiddetle kıyaslanamaz ölçüde rafinedir. Dil, jest, alışkanlık ve rutinlerin içinde yol alır. Bu yönüyle gözden kaçması olasıdır; ne var ki sonuçlarından kaçınılması olanaksızdır. Yukarıda niteliğine ilişkin vurguda belirtildiği üzere en tahripkâr sonuçlarından birisi bizzat maruz bıraktıklarını suç ortağı kılabilmesidir.
Bu dramatiktir. Çünkü suç ortaklığı, sembolik şiddetin üzerinde tatbik edildiği kişi ve grupları birer taraftara, savunucuya dönüştürebilmektedir. Bu açıdan bakıldığında sembolik şiddetin yabancılaştırıcı bir etkisinden de söz edilebilir. Şiddet burada estetize edilerek zerk edilmiştir ve tam da bu yüzden kendisini rızayı üreterek meşrulaştırmıştır. Böylece hayatın pek çok alanında tesir gücü yüksek hale gelir, izi sürülebilir.
Mesela televizyon tam anlamıyla bir sembolik şiddet aygıtıdır. Bourdieu için de çok önemli bir konudur ayrıca. Televizyon Bourdieu’nun “fast-thinker” adını verdiği sözde aydınlar aracılığıyla hakim sınıfların kendi lehlerinde kamuoyu oluşturmaları açısından önemli bir şiddet aracıdır.
Bourdieu’nun üzerinde ısrarla durduğu diğer bir alan ise eğitimdir. Okul, öğretmen, anne ve babalar çoğu zaman bu şiddetin birer uygulayıcısı haline gelirler. Farkında olup olmamalarının bir önemi yok. Yahut iyi ya da kötü niyetle de ilgili değil bu durum. Çocuğunuzun başarısını artırmak için yaptığınız pek çok şey birer şiddet aparatı olabilir pekâlâ. Ödül ve kıyaslardan tutun da motivasyon konuşmalarına uzanan bir skalada yerleşik hale gelebilir bu şiddet. Sembolik şiddetin yerleşik hale gelmesinde, görüldüğünde fark edilmesinin kolay olmaması etkilidir. Böylece kendisini doğallaştırır içkin, yaygın ve kalıcı kılar.
Sembolik şiddet öyle bir şeydir ki çoğu insan maruz kaldıkları bu şiddeti bir şiddet olarak değil de iltifat olarak değerlendirilebilir. Burada şiddetin son derece “görünmez ve kibar bir formu” söz konusu olan. Ama tam da bu yüzden şiddete maruz kalan bunu bir şiddet olarak görmekten uzaklaştırılmış olur. Hatta bir sevgi ve hayranlıkla bu şiddeti alımlar. Yumuşak sömürü ve egemenlik ilişkilerini mümkün kılan incelikli bir işçiliktir bu.
***
Milli Eğitim Bakanlığı’nın web sitesi üzerinden duyurusu yapılan bir haber, tüm bunları yeniden düşünmeme neden oldu.
Haberde şunlar söyleniyordu:
“Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, çocuklarını yönlendirmek konusunda velilere destek olmak için yeni bir çalışmayı, bizzat kaleme aldı. "Hayatın İçindeki Müfredat" adını verdiği el kitabında, ailelere "Günlük yaşamımızın aslında çocuklarımız için ne kadar zengin ve keyifli bir öğrenme ortamı olduğunu birlikte fark edelim istiyoruz" diyerek seslenen Ziya Öğretmen, bu sayede çocukların o hep akıllarındaki "Derslerde öğrendiklerim ne işe yarayacak?" sorusuna da yanıt vermenin kolaylaşacağını yazdı.”
Haber metninin altında, el kitabına ulaşmak için bir link de bulunuyor. Haberde belirtildiği gibi el kitabı “Hayıtın İçindeki Müfredat” ismini taşıyor. Sayın Bakan formel bir dilden kaçınmış, hatta ön sözün sonuna ad ve soyadı yazmak yerine “Ziya Öğretmen” yazmayı tercih etmiş. El kitabında özetle evimizin, günlük pratiklerimizin çocuklar için nasıl bir öğrenme kaynağı haline gelebileceği anlatılıyor. Bu hususta veliler yönlendiriliyor.
El kitabında standart bir anlatımdan özenle kaçınılmış ne var ki el kitabının ismi son derece standardize edici bir kelimeyi barındırıyor: Müfredat!
Anlatılanlar alıcılarla ne ölçüde örtüşüyor o da ayrı bir husus kuşkusuz. Veli profilindeki farklılaşmayı düşündüğümüzde evin ve gündelik pratiklerin el kitabında anlatıldığı şekilde bir öğrenme kaynağına dönüşebilmesi muhtemelen muayyen bir ev, pratikler ve tüm bunları bir müfredat olarak görüp çocuğun deneyimlemesine refakat edecek muayyen bir veli prototipini gerekli kılıyor. Velilerin sosyal, ekonomik ve kültürel farklılığı el kitabını hepsi için aynı ölçüde işlevsel kılabilir mi acaba?
Biz her zaman doğruyu bilen insanlar tarafından bir eğitime tabi tutulduk.
Doğru, bilinen ve çoğunlukla tek olan bir şeydi. Onun için bizi eğitenler bir an önce bu kesin ve tek olan doğruyu bize ulaştırmak için seferber oldular. Çoğu zaman o doğru ile bizim gerçekliğimiz arasındaki uyumsuzluklar ya göz ardı edildi ya da gerçekliğimizi eğip büküp istenilen doğru standardına ulaşmamız beklendi.
Bu şuna benziyordu aslında. Şafi, Hanbeli, Caferi var; ama biz hepsine Hanefi fıkhı anlatıyoruz.
Hayatın bizzat kendisi çoğu zaman planlamaya direniyor. Varsayımların hakikat mertebesine çıkarılması onları tek ve biricik kılmaya yetmiyor. Milyonlarca öğrenci ve aile var. Bunların içerisinde pazara alışveriş için giden de var, hava karardığında oradaki çöpleri toplamak için giden de var. Müstakil odasında 5G hızında internetin keyfini süren öğrenci de var evinde interneti olmayan öğrenci de var. Bu örnekleri sürdürebiliriz.
Şunu söylemek istiyorum; navigasyon cihazı ile bir adrese gidebilirsiniz. Adresi söyleyemezsiniz ama. Sağduyu, deneyim, gündelik bilgi bunlar el kitaplarından çıkabilir mi aktarılabilir mi?
Geriye bizim yönlendirme aşkımız kalmaz mı?
Hem de “kibar ve görünmez”.
Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
10.04.2021
31.01.2021
26.01.2021
31.12.2020
21.12.2020
12.10.2020
17.09.2020
11.09.2020
5.08.2020