Ali AYDIN
İsmet Özel, geçmiş yıllarda katıldığı bir televizyon programında"Ben yenir yutulur şeyler söylemiyorum. Bu televizyon dediğimiz şey sadece yenir yutulur şeylerin söylendiği bir yerdir. Yani burada sadece yutturmaca vardır."demişti.
Elhak doğrudur!
Özel'in tespitini yaptığı ve televizyonun mantığını tastamam anlatan durumun Türkiye'de pek çok meselenin ele alınışının açık kodu haline geldiği söylenebilir.
Bu meselelerin başında eğitim geliyor.
Herkes eline alıp önüne koyduğunda, mevcut sistemin performansını görüyor. Herkes mutsuz öğretmenleri, öğrencileri, velileri görüyor. Herkes yasal mevzuatı ile bırakın bugünün, esasında dünün bile gerisinde olan sistemin arkaik hale geldiğinin farkında. Herkes bürokrasinin iş ve hizmet üretmenin aracı olmaktan ziyade, adama göre işin tahsis edildiği, makam ve mevkilerin birilerinin imtiyazı haline getirilerek klik ve locaların dar çevrelerine cülus olarak dağıtıldığını biliyor. Herkes müfredatın, programın, yönetmeliğin Milli Eğitim Bakanlığı'nda öğretmensiz, öğrencisiz, velisiz steril odalarda, hiçbir şeye temas etmeden hazırlanan garip bir şeye dönüştüğünün farkında.
Herkes bu eğitim sistemi ile yarını çıkaramayacağımızın farkında. Herkes eğitim sisteminin bilgi aktarmak, beceri kazandırmak, yetenek geliştirmek, kabiliyete göre yönlendirmek gibi iddialarının yalan olduğunu biliyor. Herkes 20 milyon öğrencinin tevarüs eden kötürüm bir geleneğin zorunlu dolgusu olduğunu biliyor. Herkes sistemin adıyla müsemma olmadığını biliyor. Herkes sistemin tekelinde tuttuğu belge-sertifika-diploma hatırına katlanılan bir şey olduğunu biliyor. Herkes sistemin derde deva, sadra şifa olmadığını biliyor da dünyalığı temin etmenin resmi aracına dönüştüğünden çaresizce göz yumuyor, görmezden geliyor, mahallenin delisi ben miyim diyor.
Gabriel García Márquez'in Kırmızı Pazartesi isimli romanında anlatılan öyküde olduğu gibi bir durumun içindeyiz. Kırmızı Pazartesi'nde Márquez, Santiago Nasar'ın öldürüleceğinin tüm kasabalılar tarafından bilindiği halde, bu cinayeti engellemek için hiç kimsenin bir şey yapmamasını anlatılır. Tüm kasabalı, cinayeti işleyeceklerini duyuran iki kardeşin Santioga Nasar'ı aradıklarını duyurmalarına karşı adım adım gelen bu cinayeti ciddiye almaz, kayıtsız kalır. Sonunda iki kardeş Santioga Nasar'ı öldürürler.
Birileri, Türkiye'de ismi Milli Eğitim olan bir bakanlığın mevcudiyetini, ısrarla eğitimin varlığına delil sayıyor. Kuşkusuz hepimizin bir parçası kılınarak yutmamız istenen şeylerden birisi budur. Yuttuğumuz şey budur! Oysa bir anlık dikkat, kısacık bir basiretli bakış meseleyi tüm çıplaklığıyla önümüze koyuverir. Biraz uzun bir alıntı olacak ama rahmetli Nurettin Topçu'nun 60 yıl önce dile getirdiği yakıcı tespitler meselenin ne kadar derin, ne kadar varoluşsal ve ne kadar acil olduğunu gözler önüne seriyor.
“Bu gün bir mektep buhranı yaşamaktayız. Geride bıraktığımız bin yılın bir kısmı, ilahi ideallerin heyecanı ile onu ebedi yapacak mektebi kurmak için çok kanlar akıttı, sayısız kurban verdi. Son asırlarda ise yüzyıllarca süren emeklerin eserini istismar ediciler türedi. Bu bina yıkıldı. Şimdi milletin gerçek varlığı olan ruhunun harabesi karşımızdadır. Bizi Hakka götüren bir yol, aydınlığa açılan bir kapı lazım. Bu kapı mektebin kapısıdır. Bugünkü mektep insanın ruhunu yüceltmek için değil, makineye esir olarak midesinin saltanatını yaşatmak için açılmış kapıdır. Gençler, bina, fabrika, teknik hizmetlerde alacakları paranın hesabını yaparak bu kapıdan giriyorlar. Elbette onda hürmet, hayâ, vatanseverlik, sanat ve ahlak dersleri almayacaklardır. Mektep denen kutsal çatının altında bu gün usta-çırak münasebetinden başka bir şey yaşanmıyor. Mektep artık gençliğe karakter mayası aşılamıyor.”
“Bize bir insan mektebi lazım. Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın; hayâya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarınıza her an Allah'ın huzurunda yaşatmayı öğretsin.”
Böyle bir eğitimin, mektebin peşinde olmak için böyle bir derdin olması lazım. Derdin olmadığı yerde meseleyi teknikleştirmek, tapu kadastro bürokrasisine indirgemek gibi aklıevveliklere duçar olunur ancak. Aşırmalar, nakiller, merkezden çevreye nereye değdiği bilinmeyen bir demir kafese dönüşür. Eğitim sistemiyle ilişkimiz de inşa ettiğimiz demir kafeste “mış gibi” yapan ve sürece yayılmış cinayete onay veren etkisiz, işlevsiz verimsiz bir pratik halini alır. Bugün de mesele bundan ibarettir.
Twitter: @_aydinali
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
10.04.2021
31.01.2021
26.01.2021
31.12.2020
21.12.2020
12.10.2020
17.09.2020
11.09.2020
5.08.2020