Ali AYDIN
Cumhurbaşkanı Erdoğan, erken yaşta evlendirilenlerin mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin düzenlemeye yönelik, "Hükümetin, toplumun değişik kesimlerinden gelen eleştiri ve önerileri dikkate alarak, geniş bir mutabakat içerisinde bu sorunu çözmesinde büyük fayda görüyorum." dedi. Akabinde düzenlemenin komisyona çekildiği haberi geldi.
Böylece nihayet günlerdir tartışmanın odağında olan düzenlemeye ilişkin herkes için söz söyleyebilmenin bir meşruiyeti doğdu. Hatırlayacağınız üzere düzenlemeye ilişkin görüş ayrılıkları baş gösterdiğinde maalesef konu bir Ak Parti – CHP ihtilafı parantezine alınarak düzenlemeye ilişkin yapıcı ve katkı vermeye dönük her türlü eleştiri de sanki CHP'nin hanesine yazılan bir puanmış muamelesine tabii tutularak mahkûm edilmişti. Oysaki kurucuları arasında Sayın Cumhurbaşkanı'nın kızı Sümeyye Erdoğan'ın da yer aldığı Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) gibi CHP ile uzaktan yakından alakası olmayan bir kuruluş bile düzenlemeye ilişkin eleştirilerini bir açıklamayla kamuoyuna duyurmuştu.
Cumhurbaşkanı'nın açıklamasından önce düzenlemeye ilişkin en küçük çekincesini dile getirme teşebbüsünde bulunanlar sosyal medyada CHP'li olmakla itham edilerek hakarete maruz kalmaktan yakayı kurtaramamışlardı. Umulur ki Cumhurbaşkanı'nın açıklamasından sonra karşı karşıya bulundukları muamele son bulur. Kamusal sorun alanlarımıza ilişkin her türlü tartışmanın sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesinin Sayın Cumhurbaşkanı'nın atacağı bir can simidine bağlı oluşunun nasıl trajik bir görüntüyü ortaya çıkardığını görmemiz gerekiyor.
Bu vesileyle hatırlamakta fayda var. Birkaç gün önce Fatma Barbarosoğlu son derece yerinde ve kritik bir soruyu yazısının başlığı yapmıştı: “Çocuk gelin meselesini layıkıyla konuşabilecek miyiz? (I)”
Barbarosoğlu yazısında şunları söyledi : “Sağlıklı bir demokrasi için, hayat ile yasalar arasındaki kopukluğu bireylerin lehine çevirecek STK'lara, bugün her zamankinden daha çok muhtacız. Fakat acıdır ki pek çok STK ilerleme kaydetmek yerine, devletçi bir anlayışa teslim oldu. Devletin bekasını istemek ile devletçi olmak arasında kapanmaz bir açı vardır. Devlet, bireyin hak ve özgürlüklerini koruduğu sürece varlığını devam ettirir.”
Dernekler, vakıflar, sendikalar kendi gündemleri olan –olması gereken- kuruluşlardır. Zaman zaman siyaset kurumunun meselelere yaklaşımıyla çatışabilirler, farklı bir söz söyleyebilirler. Her eleştiriyi bir kötü niyetlilik ve yıkıcılık ile kodlamanın bizi müstakbel hayırlı sonuçlardan uzağa fırlatacağını hesap etmeliyiz. Eğer 10'larca STK siyaset kurumunun her söylediğini aynen tekrar edecekse payandalık etmenin dışında ülke meselelerine derinlikli, yapıcı bir katkı sunamazlar. Kendi ses ve nefesleri olmadan varlıkları bir anlam bulamaz, bir anlam ifade edemez.
Hacmi hormonlu bir şekilde sürekli genişleyen buna karşın etkinliği ve özgünlüğü sürekli buharlaşan STK'ların ne kendi mahallelerine ne de başka mahallelere söyleyecek bir sözü olur. Oysaki devlet-vatandaş, yasa-birey arasındaki ilişkiyi sağaltacak bunu yaparken toplumun taleplerini yönetsel aklın gündemine sokacak ve esas itibariyle milleti güçlendirecek olan özgün ve özgür sivil toplum kuruluşlarıdır. Tüm bu yaşananlar bu alandaki derin yarayı bir kez daha gün yüzüne çıkarırken meselemizin ne kadar yakıcı boyutlara ulaştığını bizlere haykırıyor.
Bu durum başlı başına mevcut durumumuzu açık etmeye yetiyor. Birincisi zemini gittikçe daralan bir siyasal-kamusal alanımız var. Agoradan yoksun vaziyetteyiz. Yani tartışma-konuşma-müzakere etme gibi hayati bir ameliyeyi yitiriyoruz. Herkesin kendisiyle iktifa ettiği bir siyasal otizm hali oluşuyor. Konuşma içe dönük bir propaganda dışa dönük içeriyi tahkim etme…
İkincisi bununla yakından ilintili olan ve daha da önemli olan aktörlerin kifayetsizliği, niteliksizliği. Muhatabınızın seviyesizliği, düşmanınızın niteliksizliği başınıza gelebilecek en büyük felakettir. Bu felaketi saadet telakki ederseniz içine düştüğünüz çelişkinin farkına varamazsınız. Bugünde söze değil de sözü söyleyene pür dikkat kesilen ve her gelişmede böyle yapan garip hâl peyda oldu. Kulakları kendi sözleriyle dolu bu fanatizm kamusal-siyasal ilişkiyi tahrip ettiği gibi zannedildiği gibi bünyeyi de sağlam tutmuyor. Tersine başın söylediğini koro halinde tekrar eden bir tek tipleşme durumu var. Bundan ne koronun ne de çok sevdiklerini ifade ettikleri memleketin bir fayda hâsıl etmesi mümkün değil.
Hâsılı kelam siyasal-kamusal gündemi Cumhurbaşkanı'nın sırtına bindiren ve onun gölgesinde yan gelip yatmayı marifet sayan kifayetsizlerin kendilerine dönmelerinde zaruret var. Her meseleyi bir kavga taşına dönüştürüp ötekine çatma bahanesi arayan bu hastalıklı hâl ve ne söyleyeceğini ve ne kadar söyleyeceğini liderden bekleyenler ile varacağımız yer içeriksizleşme ve niteliksizleşmedir. Mevcudiyetini ucuzca araçsallaştırıp başkasına kullandıranlar bilmelidir ki ne kendilerine ne de destek vermek istediklerine bir hayırları dokunmayacaktır. Bu son mesele gösteriyor ki gidişat kontrolden çıkıyor gidişat hayra alamet değil. Kendisi olmak, kendi sesi ve nefesinin sahibi olmanın kıymeti anlaşılmayacak. Behemehâl dost acı söylerin hikmetini anlamakla işe başlamalıyız!
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
10.04.2021
31.01.2021
26.01.2021
31.12.2020
21.12.2020
12.10.2020
17.09.2020
11.09.2020
5.08.2020