Ali AYDIN
Heidegger, “İnsan teknolojinin karşı konulmaz üstün gücünün insafına kalmış şaşkın ve savunmasız bir kurbandır” diyor. Heidegger’in tespiti, günümüzde post-endüstriyel dönemin vaizleri için tıpkı selefleri olan endüstri döneminin ateşli savunucuları gibi ihmal edilebilir bir durum kuşkusuz. Seküler bir ‘kutsal’, bir ‘fetiş’ haline gelerek Voegel’in ifadesiyle ‘vekil dinlerin’ putuna dönüşen teknoloji sonuçları itibariyle felsefi sorgulamalara, derin tefekkürlere davetiye çıkarıyor. Bu sorgulamalar kuşkusuz kolay değil. Çünkü teknoloji, temas ettiği her alanda en küçük bir karşı çıkışın, şüpheci soruların daha baştan bertaraf edilmesi için susturucu görevi görüyor.
Son yıllarda eğitim politikalarına istikamet tayin etmek isteyenler, teknolojinin halesi ile koruma altına alınan bir dizi son moda kavramlar seti ile konuşuyorlar. Bu kavramlar kurulan cümlelere iliştirildiğinde akan sular duruyor. Bir cümleyi, bir hükmü, bir kamu politikasını bile tek başlarına geçerli ve güvenli kılabiliyorlar. Oysa sanayi döneminin başından beri methiyeler düzülen bu yapının yaptıkları, yapmadıkları önümüzde. Tek boyutlu şekilde sadece olumlu yönlerini fetişleştirerek olumsuz sonuçlarını talihsiz kaza olarak es geçen vurdumduymazlık ile nereye gidilebilir?
İşte böyle bir iklimde katıldığı bir programda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü; “Çocuklarımıza bilimi sevdirmek zorundayız. Okuma fişlerinde ezberlediğimiz şekilde bundan sonra Ali sadece top oynamasın, Ayşe sadece ip atlamasın. Ali robot yapsın, Ayşe kodlama yapsın” dedi.
Okuma fişlerine dair eleştirinin bir geçmişi var, anlayabiliyorum; lakin Bakan Özlü’nün cümlesi eğitime modern tarihinin başından itibaren yüklenen bir misyonun güncellenmesi için bir imâ bir çağrı aynı zamanda. Bu davet epey bir süredir ana akım eğitimcilerin ve iletişimcilerin hararetle savundukları bir tez haline geldi. Bu tezin kurumlar nezdinde kabul gördüğü de söylenebilir.
Kitlesel eğitim mevzusunda kodlama, robotik, inovasyon, STEM vs. gibi ne olduğu, neye değdiği belli olmayan kavramlar revaçta. Bu yönelim esasında sanayi döneminde ortaya çıkan kitlesel zorunlu eğitimin doğumunda belirgin biçimde görülen amaçlılığının sanayi sonrası dönem için güncellenmesini talep ediyor. Bu yönelimin havarilerinin bunu yaparken mevcuda ilişkin kasıtlı bir ihmalkârlık içinde olduklarını gözlemliyoruz.
Birincisi; eldeki aracın arzu edilen amaç için ne derece uygun olup olmadığını sorgulamıyorlar.
İkincisi; mevcut sistemin yasal düzeneği, organizasyonu ve talep olmaksızın sunduğu arzın (eğitimin zorunlu olduğunu akıldan hiç çıkarmayalım) kendi meşreplerine uygun olan bu hayale ne ölçüde el verdiğini hesaba katmıyorlar.
Üçüncüsü; eğitimin nihai amacının neden bu olduğu ile ilgili bir izahat vermiyorlar.
Dördüncüsü; bu ülkeyi bir ekonomi olarak görüyorlar.
Beşincisi; teknolojiyi her zaman olumlu bir girdi olarak görüyorlar. Teknolojinin neden olduğu çıktılar onların maliyet hesaplamalarında yer almıyor. Bilimin, uzmanlığın ve teknolojinin “iyi insan”, “iyi toplum” arayışımıza bir cevap verip veremeyeceği ile hesaplaşmak gibi bir dertleri yok.
Bu kadar şeyi es geçtikten sonra inovasyon, robotik, kodlama, STEM vs. gibi kavramlar eşliğinde post-endüstriyel döneme ilişkin fütüristik hayaller ile TV’de konuşmak, gazetede yazmak eminim çok konforlu oluyordur. Hem de hiçbir maliyeti yok. Neticede eğitimin sembolik bir şiddet aracı olarak kullanılışına, politik-ideolojik bir aygıt olarak konumlanışına, zorunluluğuna ve yasal dayanaklarına temas etmeksizin dikensiz bir yolda yürüyorlar.
Bizim için durum maalesef onlarınki kadar rahat değil. Benim de aralarında bulunduğum eğitimciler daha farklı sorularla ve sorunlarla yüzleşmek zorunda hissediyor kendilerini.
Mesela, Irving Howe; “Bir zamanlar hükümferma olan ve entelektüel hayatı teolojilerden ideolojilere kaydıran (aynı zamanda biçimini bozan) dünya sistemlerinin büyük çöküş yaşadığı bir zamanda yaşıyoruz. Bu durum şüpheciliğe, bilinemezciliğe ve bazen nihilizme sebep olmaktadır. Bu ruh haliyle en geleneksel kafalar bile değerdeki farklılıkları ve farklı değerleri sorgulamaya başlar” diyor.
Böyle bir sorunun endüstri 4.0, STEM, inovasyon diyerek eğitime post-endüstriyel istikamet tayin etmek isteyenlerin mahallelerine bile uğramadığını biliyoruz. Öte yandan bizler, kendi mahallemizde de yalnız olduğumuzu biliyoruz. 100 ekranı olan muhafazakâr medya 1 ekranını bile bu konuya açmaz. Amiral gemisi durumundaki gazeteleri ise maksatlı bir ihmalkârlık ile maluldürler. Bugün Batı dünyasını bile birer mesele olarak meşgul eden entelektüel gündemin ağır konuları haline gelmiş; anlam yitimi, değer erozyonu, geleneksel direnç noktalarının silikleşmesi, kültürel aktarımın ve eğitimin krizi belki de en çok kendilerini muhafazakâr olarak tanımlayan insanların zihnini meşgul etmeli. Ne var ki eğitimin teknolojinin kapısında kullaştırılmasını vaaz eden son moda yönelimlere muhafazakârların da hararetle sahip çıkıyor olmaları dramatiktir.
Cemil Meriç, düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bir ülkeyiz, demişti. Bizler panteonda elimizdeki baltayla tek başımıza olduğumuzu biliyoruz.
Bugün tüm dünyadaki eğitim sistemleri, İletişim bilimci Neil Postman’ın Âşık direnişçi olarak tarif ettiği türdeki insana düşmandır. Âşık direnişçi kimdir?, sorusuna şöyle cevap veriyor Postman:
Verimliliğin, insan ilişkilerinin aşkın amacı olduğunu reddeden,
sayıların sihirli güçleri olduğu inancından kendini kurtarmış, hesaplamanın insanî yargının yerini alabileceği ve kesinliğin, hakikatin eş anlamlısı olduğunu kabul etmeyen, ilerleme fikrine hiç değilse şüpheyle yaklaşan ve idrak etme ile enformasyonu birbirine karıştırmayan,eskinin ilgisiz olduğunu düşünmeyen, aileye sadakati ve aile onurunu ciddiye alan,
Dine dair kıssaları ciddiye alan ve hakikate götüren tek mürşidin bilim olduğuna inanmayan, kutsal olan ve kutsal olmayan arasındaki farkı bilen ve modernite uğruna geleneğe sırt çevirmeyen,teknolojinin hünerlerini takdir eden fakat teknolojik marifetlerin insanlığın en yüksek biçimini temsil ettiğini düşünmeyenlerdir.
Biz robot yapan Ali’yi, kodlama yapan Ayşe’yi değil; Âşık direnişçi olabilen Alileri ve Ayşeleri aramaya devam edeceğiz. Ali robot yapabilir, Ayşe de kodlama. Bunu yapacak Alileri Ayşeleri belirli okul türlerinde, üniversitelerin ilgili bölümlerinde, sivil kurumların ve özel şirketlerin yürüteceği çalışmalarda bulabiliriz.
Peki ya Âşık direnişçiyi?
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
10.04.2021
31.01.2021
26.01.2021
31.12.2020
21.12.2020
12.10.2020
17.09.2020
11.09.2020
5.08.2020