Ali AYDIN
1800’lü yılların ortalarından itibaren kurumsallaştırdığımız modern eğitim tecrübemiz, bize şu ana kadarki konumlanışımızın bir çözüm getirmediğini gösteriyor.
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi pratiklerimiz ve günümüze kadar gelen tüm o eğitimdeki dönüşüm çabalarımız; Cumhuriyet, çok partili hayata geçiş, soğuk savaş sonrası ve günümüzün post-modern koşullarında dışardaki gelişmeleri gerekçe göstererek hedefleri yakalaması için sistemin buna uyarlanması gerektiğini ifade ediyor. Tüm bu süreçler boyunca memnuniyetsiz kaldığımız, amaçladığımız hedefleri gerçekleştiremediğimiz ise görülmüyor. Konuya yaklaşımımızda belirleyici olan egemen anlayış, eksikliğin-yanlışlığın mantıksal kurgudan, çözüm sistematiğinden ziyade teknik aksaklıklardan, maddi hatalardan kaynaklandığını varsayıyor.
Hâl böyle olunca tüm yaşanmışlık ve birikimin akıbetini bir Cem Karaca şarkısından öğreniyoruz:
“Valla nolcek olecee bişey yok
Dönecez dönecez aynı yere geleceez”
Peki, niye böyle oluyor?
Mesele kişileri de aşan bir mahiyette. Vaziyetimiz iyi niyet eksikliği ile de açıklanamaz. Hiç kimsenin niyetini sorgulamayız. Hatta bazı dönemlerde tutkulu bir inanca da dönüşüyor kimi girişimler ve uygulamalar. Ne var ki sonuç değişmiyor.
Birincisi; sorgulama işini fazla hafife alıyoruz. Sorgulamalarımız çoğunlukla eksiltili ve tıknefes…
İkincisi; çözüm sistematiğimiz başlı başına bir sorun üretme mekaniğine dönüşmüş vaziyette.
Mevcut sistemin mantığını, kurgusunu, işleyişini ve sonuçlarını birbirleri ile ilişkilendiremiyoruz. Onun için çözüm çantasına her elini atan denenmişi deneme, söylenmişi dillendirme ile açığa çıkan bir dejavu yaşatıyor hepimize.
Modernlerin yanılgısı nedenlerle sonuçları birbirine karıştırmalarıdır, diyenNietzsche haklı. Bu haklılığı görüp yeni bir bakış, kavrayış kazanmamız gerekiyor.
Türkiye’de eğitimin kalitesi, niteliği ile ilgili sorunları görmeyen yok. Neticede Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) olsun Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) olsun ne yaptıkları ne tür sonuçlar elde ettikleri muamma olmayan yapılar. İlgili kurumların yetkilileri de yaptıkları açıklamalar ile sorunların varlığını ilan ediyorlar. Eğitim camiası da bir bütün olarak sorunların varlığı hususunda hemfikir. Öğrenciler ve öğrenci velileri de feryat ediyorlar. Sorunları tespit noktasında ortaya çıkan bu kolektif farkındalık sıra çözüm pratiklerine geldiğinde buharlaşıyor.
Bunun tipik bir örneği olması açısından eğitim sisteminin “Öğretmen yetiştirme”başlığı altında yapıp ettiklerine bakmak mümkün. Öğretmen yetiştirmenin eğitim sisteminin 150 yıldır değişmeyen gündem maddesi oluşu şimdilik zihnimizin bir köşesinde soruya – sorgulamaya dönüşmek için beklesin. Biz birkaç gün önce aynı başlıkla gerçekleştirilen bir etkinliğe göz atalım.
YÖK tarafından Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesinin ev sahipliğinde, 22-23 Eylül'de "Eğitim Bilimleri ve Öğretmen Yetiştirme Alanında Lisansüstü Eğitim Çalıştayı" düzenlendi. Çalıştaya, 41 eğitim bilimleri fakültesinden 189 öğretim üyesi ile 29 eğitim bilimleri enstitüsünün yöneticileri ve Milli Eğitim Bakanlığından ilgili uzmanlar katılmış.
YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Şişman, YÖK'te yapılan çalıştay ve panelleri hatırlatarak, bugüne kadar eğitim bilimcilerden konuyla ilgili kendisini heyecanlandıran fikir ve proje gelmemesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmiş.
Bu tespit hakikati aşikâr kıldığı için hızlıca geçilmemeli bence!
7 tema ve 34 başlık altında Öğretmen yetiştirmenin ana esaslarının konuşulduğu çalıştayda, YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Şişman’ın dile getirdiği bu husus ahvalimizi ortaya koyuyor. Mehmet Şişman bu tespiti, 41 eğitim bilimleri fakültesinden 189 öğretim üyesi ile 29 eğitim bilimleri enstitüsünün yöneticileri ile paylaşıyor. Bu acı bir dururum gerçekten. Daha acı olan ise MEB’in ve YÖK’ün Şişman’ın konuyla ilgili fikirlerini duymadığını ilan ettiği eğitim bilimcilerden Öğretmen yetiştirme ile ilgili kararlar almalarını istemesi. Her zaman dile getirdiğimiz gibi dert etmediğimiz, sorgulamadığımız, tartışmadığımız hiçbir konuda ne bizim ne de o çalıştayın katılımcılarının söyleyeceği anlamlı bir şey olamaz.
Başka bir husus çalıştayın içeriğine bakıldığında görünüyor. Çalıştayın hizmetiçi ve lisansüstü eğitim gibi uygulamalar ile öğretmenin eğitim derecesini yükselterek niteliğinin arttırılacağına dair bir varsayıma yaslandığı anlaşılıyor.
Bu varsayımın izahı yapılmalı! Bu varsayımı doğrulayacak araştırmalar var mı?
MEB'de çalışan bir milyon öğretmenin yüzde 1,43'ü enstitü, yüzde 2,24'ü önlisans, yüzde 87,36'sı lisans, yüzde 9,29'u yüksek lisans, yüzde 0,14'ü doktora mezunuymuş. Çalıştayda bu veriler paylaşılmış.
Peki, şunu sormamamız gerekmiyor mu?
MEB’de çalışan lisans ve lisansüstü derecelerine sahip öğretmenler arasında, ne gibi bir nitelik farkı var? MEB’in bu hususta bir araştırması oldu mu? Lisans ve lisanüstü derecesi olanlar arasındaki fark o kadar büyük ki öğretmenlerin lisansüstü dereceye sahip olmaları hususunda bir seferberlik başlatıyoruz, diyeceğimiz bir veri mi var elimizde?
Görünen o ki sadece varsayım var elimizde. Gerçekliğini, neye tekabül ettiğini uzun boylu değerlendirmeden sıkı sıkıya sarıldığımız varsayımlar bunlar. Acı olan şu ki eğitim söz konusu edildiğinde hâlâ bunlardan medet umuyoruz.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
10.04.2021
31.01.2021
26.01.2021
31.12.2020
21.12.2020
12.10.2020
17.09.2020
11.09.2020
5.08.2020