Ali AYDIN
Türkiye’de eğitim tartışması, eğitimin başka türlü olmasını engelleyen unsurları konu dışı kılıp ayakları havada, kişisel gelişim salınımlı bir retorik ile yürütüldüğü için mevcut yapı sürekli tahkim ediliyor.
Mevcut eğitim sisteminin esasını-yasal dayanaklarını tartışma dışında tutmanın toplum için bir maliyeti var kuşkusuz. En başta geleni hemen söyleyelim; eğitim alanına ilişkin her türlü hayal henüz yere inmeden pis bir gerçeklik tarafından havada imha edilmiş oluyor böylece.
Eğitim alanında yapabileceklerinizi yasal çerçeve belirliyor. Bu çerçeveye baktığımızda eğitim tartışmalarında sözü edilmeyen ciddi engeller ile sınırlandırıldığımızı görüyoruz.
Anayasanın 174. Maddesi ile koruma altına alınan 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu, din eğitimini ikinci bir halin imkânsızlığına bağlayan Anayasanın 24. Maddesi, eğitimde çeşitliliği-sivilliği ve özgürlüğü imkânsız hale getiren Anayasanın 42. Maddesi ve tüm bunlarla büyük bir uyum içinde hazırlandığı aşikâr olan 1739 Sayılı Mili Eğitim Temel Kanunu…
İşte bu kanun maddeleri, cari eğitim uygulamalarının yasal dayanakları olarak karşımıza çıkıyor. Bu kanun maddelerini konuşmaksızın eğitim alanını nötr bir alan olarak varsayan ve boş bir levha gibi içini gönlümüzce doldurabileceğimizi söyleyenler ya konuştukları konuyu bilmiyorlar ya da kasıtlı bir manipülasyonun içindeler.
Türkiye’de bu maddeleri tartışmaya açmak kıyameti koparabilir. MEB Bakanı Sayın Ziya Selçuk “Eğitimde kıyameti koparmalıyız” dediğinde bendeniz “O zaman kopsun kıyamet” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Aynı fikirdeyim.
Türkiye’de kıyameti koparmayı göze almaksızın eğitimde üreteceğimiz hiçbir iyi yoktur. Bu böyle bilinmelidir.
Öte yandan yasal çerçevenin dışında ciddi birkaç engel daha var.
Bunlardan birincisi; C. Wright Mills’den ödünç alarak söylersem eğer “örgütlü sorumsuzluk”…
Örgütlü sorumsuzluk sadece tek tek bireyleri değil koca koca kurumları da kapsayan ve mesele karşısında kolektif ihmali ve kayıtsızlığı anlatıyor.
İkincisi; her türlü şikâyet ve memnuniyetsizlik karşısında mevcut eğitim sisteminin direnç ve dayanıklılığı… Eski MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’in birkaç yıl önce katıldığı bir toplantıda Türkiye’de eğitimin paradigmasına ve yönelimine 100 yıldır hiç dokunulmadığı ile ilgili tespit ve itirafı, bir tespit ve itiraf olmasının dışında mevcut yapının her türlü memnuniyetsizliğe karşın ne kadar dayanıklı ve dirençli olduğunu da gösteriyor.
Bu hususta şunu hemen belirtelim, bugüne kadar mevcut eğitim sistemi en büyük desteği sistem olarak hizmet ettiği kesimden ziyade dışladığı, kaba yöntemler ile devşirmeye çalıştığı kesimlerden almıştır. Halen de asıl destek oradan gelmektedir. Yoksa ülkede iklim değişiyor, siyasi hegemonya ve sermaye ilişkileri farklılaşıyor ama eğitim sistemi aynı kalıyor. Bahsettiğim destek olmasa bu aynılık gayri kabil olurdu.
Üçüncüsü; sistem öyle bir konfigürasyona sahip ki ona bakan onun sakıncalarını, olumsuzluklarını bir anda unutup onu ele geçirmeye, ona sahip olmaya çalışıyor.
Ben bu hale ‘Yüzüklerin Efendisi sendromu’ diyorum.
Yüzüğe bakan gerçeklikten uzaklaşıp yüzüğün lanetini unutuyor ve mest olmuş bir vaziyette “Kıymetlimiss…” demeye başlıyor… İşlevsel bir mekanizmanın ele geçtiği takdirde bunun hiç de fena olmayacağı düşünülüyor. Eğitimin yakın tarihi bunun çarpıcı, çarpıcı olduğu kadar yakıcı da olan örnekleri ile dolu…
Öte yandan gündelik dili istila eden eğitim şart, önemli, harika, uçurur, kaçırır, kalkındırır, baştan yaratır, dünya ve ahiret saatini verir, yeryüzü cennetini mümkün kılar vd. türü söylemlerle tek kelimeyle hedef saptırılıyor.
Öğrenme, insanın doğumundan ölümüne kadar gerçekleşecek olan hiçbir biçimde varlığı inkâr edilemez bir süreç. Ne var ki biz burada öğrenmeyi ve faziletlerini konuşmuyoruz…
Mistik bir ilim yolculuğu da değil konuştuğumuz…
Gönül rızamızla dahil olduğumuz ve her adımında söz sahibi olduğumuz bir yapılandırmadan da söz edemiyoruz…
Merak edenler yukarıdaki kanun maddelerini yüksek sesle okuyup mevzuya gerçekten bir giriş yapmayı deneyebilirler.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
10.04.2021
31.01.2021
26.01.2021
31.12.2020
21.12.2020
12.10.2020
17.09.2020
11.09.2020
5.08.2020