Ali AYDIN
Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından Sivil Toplum Kuruluşları Gençlik Çalıştayları Sonuç Raporu Takdim Programı, Bakanlığın konferans salonunda gerçekleştirildi. Davetli olarak katıldığım programda sonuç raporunda dikkat çeken birkaç nokta vardı. Sonuç raporuna geçmeden önce sivil toplum kavramına dair birkaç noktaya değinmek istiyorum.
Sivil toplum nedir?
Sivil toplum üzerine pek çok düşünür teori geliştirmiştir. Antik Yunan’dan Aydınlanmaya, Tocqueville, Bodin, Marx’tan Gramsci’ye kadar uzanan zengin bir düşünce alanı içinde sivil toplum kavramının izi sürülebilir. Şahsen ben yaklaşım olarak Tocqueville çizgisine yakınım.
Alexis de Tocqueville sivil toplumun ilk modern teorisyeni olarak kabul edilir. Siyasi yapının tepesinde yoğunlaşan çoğunluğun gücünün, merkezi iktidar tarafından kötüye kullanılma ihtimaline karşı örgütlü toplum olan sivil toplum olgusuna dayanır. Siyasal iktidarın, devlet kurumlarının doğrudan denetimi dışında kalan sivil birliklerin oluşturulması ve geliştirilmesi yoluyla kayıt altına alınması ve sınırsız iktidarının bu şekilde sınırlandırılmasının yerinde olacağını söylemektedir. Tocqueville göre, devletten bağımsız, çoğulcu ve örgütlü bir sivil toplum, demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Her kim devlet ile sivil toplumun birleşmesini teşvik ederse, demokratik devrimi tehlikeye atmış olur. Önünde toplumsal engeller olmayan devlet iktidarı her zaman tehlikeli ve sakıncalıdır.
Bizde sivil toplum
Prof.Dr. Ömer Çaha’ya göre Türkiye’de STK kavramı, sivil toplumu “kuruluşlar”la sınırlı tutmaktadır. ‘Kuruluş’ ise Emniyette kaydı bulunan resmi kurumlara işaret eder. Devlet STK kavramıyla böylece sivil toplumu, siyaset biliminde ve demokratik toplumlarda sahip olduğu anlamın dışına çıkarmakta ve resmi bir alanla özdeş tutmaktadır. Bu da sivil toplumun, “devletin sivil toplumu” olması anlamına gelir. Çaha, Türkiye’de, sivil toplum kavramını son derece otoriter, hatta totaliter bir toplum modeli için kullananların sayısının azımsanmayacak kadar fazla olduğunu ve devletin dayattığı sivil toplum anlayışının, 28 Şubat sürecinde bu kavramı bir kisve olarak kuşanan grupların şahsında pratik hayatta açıkça sergilendiğini ifade etmektedir. Bu yönüyle 28 Şubat, siyasi ve ekonomik süreci daraltan bir manevra olmanın yanında, devletçi bir sivil toplum anlayışının da geliştiği bir dönemdir aynı zamanda.
Sonuç raporu ve malumu ilam
Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından Sivil Toplum Kuruluşları Gençlik Çalıştayları Sonuç Raporu Takdim Programı’nda bizlerle paylaşılan sonuç raporunun yarım saat süren özetinde birkaç husus Türkiye’de sivil toplumun haline dair çok şey söylüyordu.
İlki çalıştaya katılan yüzlerce STK’nın finans durumlarına ilişkin bilgiydi. Sonuç raporundan öğrendiğimiz kadarıyla yapılan bu çalışma kapsamında çalıştaylara katılan STK’ların finans kaynaklarının neredeyse tamamına yakını devletten aldıkları projelerdi.
İkinci husus ise çalıştaya katılan STK temsilcilerinin STK (Sivil Toplum Kuruluşu) kavramından ne anladıkları üzerineydi. Buna göre STK temsilcilerinin çoğunluğu sivil toplum faaliyetini hayırseverlik ve insani yardım olarak tanımlamaktaydılar.
Üçüncü husus ise bizde STK’ların “sivil toplum” kavramına ihanet edercesine nasıl konumlandıklarını gösteriyordu. Dikkat çekici biçimde raporun ‘beklentiler’kısmında çalıştaylara katılan STK temsilcileri devletin kendilerine daha çok yardım etmesini talep ediyorlardı.
Sonuç raporunun takdiminden önce açılış konuşmasını yapmak için kürsüye gelen Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Mehmet Muharrem Kasapoğlu, sonuç raporunun bizleri muhasebeye davet ettiğini söylemişti. Sonuç raporunu dinledikten sonra gördüm ki Sayın Bakan haklı. Ne var ki sonuç raporu çift taraflı bir muhasebeye davet niteliğinde.
Bugün özellikle bürokraside görev yapmakta olan Ak Parti kadrolarının çoğunluğu geçmişte çeşitli STK’larda görev yapmış kişiler. Dolayısıyla sivil toplum çalışmalarına yabancı değiller. Bu nedenle devlet ve STK eklemlenmesinin eklemlenen STK üzerinde ne denli öldürücü bir etkiye sahip olduğunu ya da olacağını öngörebilecek bir müktesebatları vardır diye düşünüyorum. Zira devletle eklemlenen bir sivil toplum, toplumun aleyhine bir alan daralması anlamına gelmektedir. Sivil toplum üzerine çalışan pek çok teorisyene göre sivil toplum ve devlet arasında illa bir çatışma olması gerekmemektedir. Dolayısıyla devletin kendisine çeki düzen vermesine ön ayak olacak bir sivil alanı besleme kuruluşlar yaratarak kurutması, kendisi için de çürütücüdür.
Devletle eklemlenmeye koşar adım giden ve sivil toplum bilincine sahip olmayan bir STK’cılık ile kendisine bağımlı ve besleme bir sivil toplum yaratmak isteyen bir iktidar gerçekte kendilerine hiç de iyi davranmamaktadır. Kendi ayakları üzerinde duramayan hiçbir yapı özerkliğini muhafaza edemez. Özerkliğini yitirenlerin özgünlükleri de yoktur. O bakanlık senin şu bakanlık benim diyerek oradan oraya savrulan ve daha baştan ‘baştan çıkarılmaya’, ‘ayartılmaya’ hazır bir görüntü vererek asıl işlevinden firar eden bir STK’cılıktan bu ülkeye bir hayır gelmez. Öte yandan onlara kanat gerelim, anlayışı da aslında hiç kimseye bir iyilik yapmadığı gibi hem devleti hem toplumu çürütmektedir.
NOT: Sivil toplum kavramının detaylı bir analizi için Seyfettin Aslan’ın “Sivil toplum: Kavramsal değişim ve dönüşüm” isimli makalesine bakılabilir.
Yazarlar
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
10.04.2021
31.01.2021
26.01.2021
31.12.2020
21.12.2020
12.10.2020
17.09.2020
11.09.2020
5.08.2020