Ali AYDIN
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi; “Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.”
Hatay'ın Erzin ilçesinde Ali ve Sümeyra Algül çiftinin okula göndermediği 4 çocuğu ile yaşı küçük olan 1 çocuğu, 'bakım ve ihtiyaçları karşılanmadığı' gerekçesiyle aileden alınıp, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'ne yerleştirildi. 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce çocuklar Zehra (14), Zeynep (13), İzzet (11), Rukiye (7) ve Rabia (5) kardeşler hakkında 30 Ocak'ta bakım tedbiri kararı alındı. Koruma altına alınan 5 kardeş, yaşları ve cinsiyetlerine göre, Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'nün bakım yurtlarına yerleştirilip, okullara kayıtları yaptırıldı.
Haber öteden beri kendisi gibi olmayanları toplama kampına göndermeye hazır bir motivasyonla gazetecilik yapanlarca ilgiyle takip edildi. Yine aynı basın, devletin okulu dururken anne babanın “başka türlü bir eğitimi” akıllarından geçirdikleri için 5 çocuklarına devlet tarafından el konulmasını coşkuyla karşıladılar.
Sağ, muhafazakâr, İslam kesimin de habere ilişkin genel kayıtsızlık hali esasında aileye reva görülen uygulamaya ilişkin zımni bir tasdik niteliği taşıyordu. Onlar da ailenin tutumunu aşırı görüp devletin aileyi dağıtmasını makul bir çözüm olarak değerlendirdiler anlaşılan!
İşin ilginç yanı söz konusu hayvanlar alemi bile olduğunda anne ile yavrusu arasındaki bağı özel kabul ederiz. Yavrusunu kaybeden bir hayvanın görüntüsü bile yaralar bize… Nasıl oluyor da insanlar anne-hayvanlara gösterdikleri merhameti bu olayda görüldüğü gibi anne-insanlara göstermek şöyle dursun 5 çocuğun hem anne-babalarından hem de de kardeşlerinden koparılmalarına alkış tutabiliyorlar?
Kuşkusuz bu tutumun bir tarihi arka planı var. Bu tutumu mümkün kılan fasılalardan geçildi. Bu vesileyle kısaca hatırlatmakta fayda var.
Modernler için dinmeyen bir gerilim: ‘halk’
Modernlik projesi başından beri temelde iki varsayıma dayanıyordu. Bu varsayımlardan ilki toplumsal dünyanın kavranabilir, ikincisi ise şekillendirilebilir olduğuydu. Modernliğin gündoğumunda bu kabullere yaslanarak girişilen düzenlemelerin ve bu amaçla tesis edilen düzeneklerin ikamesine tanıklık edildi. Bu düzenlemelerin ardındaki zihin haritasını Aydınlanma düşüncesi oluşturuyordu. Aydınlanma çağı modernitenin zihin haritasının oluşturulduğu, projelendirildiği bir tarihsel aralıktı. Bu dönem düşünürleri, yeni düzenin zihinsel ufkunu belirleyen fikirleri parlatırken, halkı bu fikirlerle uyumlu kılmaya dönük tedbirlerin alınmasında modern iktidarların yeni ruhban sınıfını oluşturdular.
Din meşruiyet kaynağı olmaktan çıkmış ve hiyerarşideki yeri değişmişti; lakin hiyerarşi aynen muhafaza edilmişti. Artık yaşamın anlamını söyleyecek, cenneti yeryüzüne indirecek yegâne meşruluk kaynağı modern bilimdi. Pozitivist bilim anlayışı ve ondan neşet eden tüm kavrama ve anlama biçimleri ile toplum, modern iktidarlar için bitmeyecek bir ödev haline geldi.
Modernite, eski düzenin yıkıntıları arasında yükselirken, dönemin aydınlarının halet-i ruhiyesini ve önlerinde bir ödev olarak duran halka bakışlarını Alexis deTocqueville, çarpıcı bir biçimde şöyle dile getirir : 'İlahi Güç'ü ne kadar küçümsemişlerse, kamuyu da hemen hemen o oranda küçümsemişlerdir.
Aydınlanma düşünürlerinin halk için uygun gördükleri tanımlamalar Tocqueville'i doğrulamaktadır. Bauman, dönemin aydınlarının zihinlerindeki 'halk' tasavvuruna ilişkin değerli bir özet sunar. Diderot, Holbach ve Voltaire bu özette kendilerini gösterirler.
'Halk' diyor Diderot, “tüm insanların en aptalı ve en kötüsüdür.” Diderot için'halk' yalnızca bir 'yığın'dan ibaretti. Holbach için ise aşağı sınıflar 'düzgün düşünme yetisinden yoksun, tutarsız, küstah, fevri, heyecan nöbetlerine tutulmaya ve hır çıkarmaya hazır' kimselerden oluşuyordu. Halk Voltaire için 'yırtıcı, vahşi, öfkeden gözü dönmüş geri zekâlı, çılgın ve kör hayvanlar' dı.
Bu isimlerin halk tasavvurları militan aydınlanmacılığa kesin bir gerekçe sunuyordu. Bizde de durum pek farklı değildi. 1930'ların yönetici sınıflarının halk denilince zihinlerinde ortaya çıkan imgeyi resmi ideolojinin müntesiplerinden birisi olan Yakup Kadri'nin Yaban'ın da görürüz. Romanın başkahramanı Ahmet Celal Anadolu köylüsünü 'Ne terbiye görmemiş, ne galiz, ne iğrenç bir goril sürüsü...' olarak tanımlar. Bu imaj sürekli bir biçimde romanın birçok yerinde karşımıza çıkar. Berna Moran'ın Yakup Kadri'nin bu tutumu ile ilgili teşhisi ise son derece nettir : 'Sanırım Yaban'da vurgulanan temayı, köylünün yalnızca olumsuz yönlerinin sergilenmesini ve meydana getirilmek istenen boğucu atmosferi ancak Karaosmanoğlu'nun ideolojisinin gereği olarak açıklayabilir ve diyebiliriz ki romandaki köy, gerçek Anadolu'yu temsil etmez; 1930'lardaki yönetici sınıftan bir aydın bürokratın kafasındaki Anadolu'nun simgesidir.'
Peki; bu ‘halk’ ne yapılacak da ‘insan’ gibi bir şeye benzeyecekti?
(Haftaya devam edelim…)
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
10.04.2021
31.01.2021
26.01.2021
31.12.2020
21.12.2020
12.10.2020
17.09.2020
11.09.2020
5.08.2020