Ali BAYRAMOĞLU
Türkiye'de yaşananlar açısından iki husus birbirinden ayrılamayacak kadar önemli.
Bunlardan ilki değişim sürecidir, değişim dinamikleri ve değişimin istikametidir.
Siyasi ve idari yapının askeri vesayetten arındırılması, temel hak ve özgürlükler alanının genişlemesi değişim sürecine işaret eder.
Siyasi irade, toplumsal iç dinamikler, sivil değerlerin galebe çaldığı bir siyasi kültür yapılanması, yeni bir adli refleks ise bu değişimin dinamiklerini ifade eder.
Bunlar önemli ve hayatidir.
Bugün oluşan kısa dönemli siyasi dengeler, siyasi iradenin konjonktürel tavrı ve konjonktüre dair tavırları ne olursa olsun, ana istikamet bellidir.
Türkiye, 2002 yılından bu yana kendi içindeki sovyet düzenini yıkmakta, kendi glasnostunu yaşamaktadır.
Balyoz davası bu çerçevede önemli bir örnektir.
Şüphe yok ki, bir kaç gün önce karar açıklayan bu dava, bir darbe teşebbüsü davası olarak, yargılanan askerlerin niteliği ve niceliğiyle bu sürecin en önemli davalarından, hatta taşıyıcılarından birisidir.
Askere sınır koyan, eski askeri zihniyeti suç alanı içine iten, yargının askeri gayri meşru eylem üzerindeki denetimini ve yaptırımını ifade eden bir davadır Balyoz...
Bunu görmezden gelmek mümkün değildir.
Nitekim esas itibariyle Balyoz davası, Mart 2003'te I. Ordu'da yapılan bir seminere dayanmaktadır. Bu seminerde, milli mutabakat hükümeti önerisi, gerçek siyasilerin isimlerinin kullanılması ve hedeflenmesi, özellikle Ordu Komutanı Çetin Doğan'ın bu istikametteki tanımları, işaretleri ve sözleri, bu seminerin darbe hazırlığı ve teşebbüsü olarak değerlendirilmesi için kuvvetli hususlardır.
Savcı ve yargıçların değerlendirmesi de bu yönde olmuştur.
Bunda şaşıracak, hukuk dışı ilan edecek bir yön yoktur.
Ayrıca bu seminerde iç tehdit modelinin kullanılmasına dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı'nın itirazı, semineri gayri meşru ve tehlikeli bulmaları, dönemin MİT müsteşarının 'I. Ordu darbeye hazırlanıyor' sözleri de muhtemelen yargıçların değerlendirmesini kuvvetlendiren yan vicdani unsurlar olmuştur.
İşin, Balyoz davasının değişim sürecinin dinamikleri ve istikametiyle ilgili boyutu açıktır ve böyledir.
Ama söyledik, bugünün Türkiye'si birbirinden ayrılmayacak kadar önemli iki husus üzerine oturuyor.
Değişim sürecinin istikameti bunlardan sadece birisi.
Diğeri ise değişim süreci boyunca iktidar kavgalarına, alan kontrolü ve güç dengelerine endeksli sorunlar, tıkanıklar ve ihlaller meselesidir.
Balyoz davası, yine bu çerçevede ele alındığında, pek çok tartışmalı noktaya işaret etmekte ve pek çok soru içermektedir.
Seminerlere katılmayan, sahih olup olmadığı belli olmayan görevlendirme belgelerinde isimleri kendi iradeleri dışında yer alan pek çok isim ceza almıştır. Bu belgelerle ilgili araştırma ve soruşturmaların eksik kaldığına dair kuvvetli bir kanı olarak kamuoyuna yerleşmiştir. Emir veren ile alan arasında hiç bir fark yapılmamıştır.
Bunlar ciddi sorunlardır...
Bu sorunlar giderilmezse, yeni dönemin ölçüsüz adli refleksiyle, polis-yargı ilişkisinin ters işlemesi, yeni iktidar odakları meselesi yeniden ve tüm kuvvetiyle gündeme gelecektir.
Sivilleşme önemlidir, ama adalet de en az o kadar önemlidir.
Eski dönemin yıkılması önemlidir ama yeni dönemin demokratik ve meşru niteliği de o denli önemlidir...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025