Ali BAYRAMOĞLU
2014’ün son günlerindeyiz. Yıla damga vuran ana gelişme, Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması kadar, hiç şüphe yok ki, Gülen cemaatinin siyasi ayağına karşı verilen mücadele oldu.
Siyasi hayatın pek çok tartışması bu mücadeleye ve arkasında yatan çatışmaya endekslendi. Devlet içine sızmış, emniyetin (il emniyet müdürleri dışında) rütbeli polislerinin yarısından fazlasını denetleyen, yargıda sayısı 5000’i bulan toplu ve talimatla hareket ettiği iddia edilen, yargı ve polis gücünü kendi grup çıkarı için kullanmaktan kaçınmayan bir dokuyla mücadele, pek çok unsuru beraberinde getirdi.
İlk günden itibaren bu unsurlara işaret etmek için “çifte otoriterleşme” tabirini kullanıyoruz.
Cemaatin dokusu, eylemleri, hedefleri, kimi doğru adımların arkasına gizlenmiş hamleleri Türk yargı sistemi iyice siyasallaştırdı, kirletti ve kilitledi. Yargı ve emniyet gücünün özel çıkar için gaspı, hak ihlallarine, keyfi tutuklamalara, mahkumiyetlere yol açtı. Sivilleşme sürecinden Kürt meselesine kadar geniş alanda sonuç, açık bir “otoriterleşme hali” oldu.
Kendisini yargı bağımsızlığının, devlet memuriyetinin , yolsuzluk dosyalarının arkasına gizleyen bu dokuyla mücadele zaman zaman demokrasiyle bağdaşmayan HSYK Kanunu, internet sınırlaması, muhtemel YÖK Kanunu gibi kimi tedbirler silsilesine yol açtı.
Bu tablonun yol açtığı durumun da bir “otoriterleşme hali” ürettiğine hiç bir kuşku yok.
2014’te ülkedeki siyasi tartışmalar hem bu çatışmanın hem bu otoriterleşme hallerinin etrafında şekillendiler.
Kutuplaşma genellikle bir tarafın, bir sorunun, bir otoriterleşme baskısının görülmesi etrafında oluştu.
HSYK’da yapılan değişiklikle Adalet Bakanlığı’nın bu kurula müdahalesini ve bu yolla cemaatin etkinliğinin önünün kesilmesini, muhalefet, yürütmenin yargıya müdahele etmesi boyutu ve saikiyle ele aldı. Ancak öte yandan aynı zamanda mevcut haliyle yargı elden çıkıyor ve devlet dışı bir odağın denetimine giriyor ve hukuk devleti ilkesi bu çerçevede yerle bir oluyordu. O tarafa bakmayı yeğlemediler. Hatta, AK Parti alerjisi bir yanda, AK Parti’nin ataerkil ve kendi kimliğine veri alan siyaset tarzına tepki öte yanda, liberal sol kesim cemaatle adım adım açık bir ittifak kurdu.
Buna karşılık diğer kutupta, cemaatle mücadelenin önemi ve zorluğu, hükümetin hukuk kurallarına ve özerklik fikrine riayet etmemesini doğrulama, kimi hoyrat dil ve tavırlarını savunulma istikametinde bir ortalama tavır yürütmeye başladı. Olağanüstü tedbirler ile olağanüstü hukuk karşı tarafta olduğu gibi burada da, bu kez ikincisinin lehine bir şekilde karıştırılmaya başladı. Hatta, araçsallaşma zaman zaman öyle bir noktaya geldi ki, cemaatin bir dönem yaptığının benzeri peydah oldu. Örneğin Dink’i öldüren tetikçi Samast’ın “Cinayeti cemaat planladı” tarzı açıklaması bile itibar görerek dolaşıma girdi.
Bir sonuç çıkaralım şimdi...
Siyasi iktidar ile cemaat ilişkisini bir iktidar kavgası olarak görme eğilimindeyseniz, açıktır ki, ilki meşru ikincisi devlet içindeki niyet ve varlığıyla gayri meşru bir gücü temsil eder.
Cemaat meselesini iktidar kavgasından bağımsız bir sorun olarak görüyorsanız, yine aynı kapıya çıkarsınız, karşınızda gayri meşru ve demokrasi açısından ölümcül bir durum vardır ve acil önlem gerektirir.
Siyasi iktidara yakın olup olmamanız bu tabloyu değiştirmez. Bu konuda meşru ve gayri meşru arasında ayrım yapmak hükümetin tüm politikalarını ya da duruşunu benimsemek anlamına gelmez...
O zaman kestirmeden söyleyelim: Gayri meşru ve meşru arasındaki ayrımı görmemek, görmek istememek, önemsememek, iktidarla mücadelenin öfkesi ve cazibesine kapılarak onunla dirsek temasına girmek, hatta onun kanatları altına girmek anlaşılır bir durum değildir. Muhalif kesimin kendi, açısından “AK Parti de bizim için sorundur, cemaat meselesi de” demesinin neden bu kadar zor olduğu, ancak bir zihniyet denklemiyle, hatta kimileri için (aman herkes üzerine alınmasın!) post-kemalist bir arka planla açıklanabilir.
Gelelim madalyonun öte yüzüne...
İş bunları söylemekle bitmiyor ve bunun dışında kalmak kendi başına doğruyu temsil etmiyor.
Seçilmiş bir siyasi iktidarın, devleti işletmesinden sorumlu bir organın gayri meşruyla mücadelesi meşru olması, bu mücadelede kullandığı tüm yöntemlerin meşru ve doğru olduğu anlamına gelmez.
Siyasi iktidarın cemaate karşı verdiği mücadelenin, bu açıdan, demokratik durum açısından dört zaafı, dolayısıyla dört gereği vardır...
Nedir?
Yarına...
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.11.2025
8.11.2025
6.11.2025
1.11.2025
30.10.2025
25.10.2025
23.10.2025
28.09.2025
20.09.2025
18.09.2025