Ali BAYRAMOĞLU
Kürt meselesinde HDP adım adım bir “çözüm ve etkileşim aracı” olmaktan çıkıp, bir “dayatma ve meydan okuma” cihazı olmaya ilerliyor. DTK bildirisini kamuoyuna taşıma, savunma, siyasileştirme görevini HDP üstlenmiş bulunuyor.
Söz konusu bildiri, “özerklik talebi” üzerine oturuyor ve bunun tartışılması isteniyor.
Aslında bunda ya da buraya kadar bir sorun yok. Ademi merkeziyetçi bir yaklaşım, bu sorunun çözüm yöntemlerinden, Kürtlerin taleplerinin karşılanma yollarından birisi ve demokratik düzende tartışma-talep-karar ilişkisi hayati...
Ancak bu talep şiddetin bitirilmesi için “ön koşul” haline getirildiği andan itibaren, şiddeti meşru bir araç, hatta değer olarak tanımlamaya başlıyor ve siyaset yerini bir anda dayatmaya bırakıyor.
Karşımızdaki büyük resim budur.
Nitekim, bildiri “silahlı özyönetim ilanlarını sahipleniyor”. Bunları korumaya yönelik “şehir savaşlarını haklı ve meşru direniş” olarak gösteriyor. Başta Kürtler olmak üzere halkı bu “direnişe” katılmaya davet ediyor. Şiddete son vermek için devletin özerklik talebini kabul etmesini talep ediyor.
Şunun altını özellikle çizmek gerekir:
Siyasi olan ya da siyasete işaret eden sadece bir talebin kendisi değildir. Aynı zamanda o talebin dile getirilme biçimi ve buradan doğan meşruiyetidir.
Silahın, şiddetin, halkı rehin almanın gölgesinde böyle bir talebi siyaset olarak adlandırmak, ancak onu bir savaş siyaseti aracına çevirmekle mümkündür.
HDP'nin izlediği yol şaşırtıcı değil.
Zira Türkiyelilik iddiası sadece Türkiye toplumunun yeni bir hareketlenme beklentisinden ibaret değildi. Aynı zamanda çözüm sürecinin estirdiği dalgayla, Kürt siyasi hareketinin siyasete doğru evrilen genel stratejisiyle de ilişkiliydi. Türkiyelilik, desteklenen ancak kırılgan ve görece olduğu bilinen bir tabloydu.
Ve kırıldı...
Haziran seçimlerinden hemen sonra Kürt siyasi alanında kimi gelişmeler gözler önünde yaşandı. Kandil, kamuoyunun özellikle duymasını istediği art arda açıklama ve röportajlarla HDP'nin seçim başarısını görece hale getirdi. Bu siyasi partiye yerini ve kumanda odasının siyaset merkezinde değil, silah merkezinde olduğu hatırlattı.
Demirtaş, ilk günler direnir gibi oldu, örneğin bugün savunduğu ve derin anlamlar verdiği “silahlı özerklik ilanı”nın yanlış olduğunu söyledi.
Ancak 20 Temmuz sonrası yaşanan gelişmeler üzerinden Kandil siyasetin görece özerkliğini ve Demirtaş'ı ezdi geçti. Demirtaş'ın bağımlı değişken dozu arttı. Kuzey Suriye'de kantonların birleştirilmesini savunmaya başladı. Direnişi, şiddeti, özyönetim ilanlarını sahiplendi. “IŞİD eşittir AK Parti” denklemi, özerklik ilanlarına karşı güvenlik önlemlerini hükümetin katliam politikasına indirgeyen söylemi, HDP'yi Kandil'in “Propaganda Bakanlığı”na indirgemeye başladı.
Nitekim bugün tartıştığımız Kürt sorunu değil, bu sorunun çözüm yöntemidir.
Bu ülkede yaşayan sağdan, soldan her “demokrat” bu sorunun varlığını, Kürtlerin bir ölçüde ve demokratik bütünlük kaydıyla kendilerini yönetme arzusunu, taleplerini biliyor ve çözüm için bunların tatmin edilmesi gerektiğini kah savunuyor, kah kabul ediyor.
Kabul edilmeyen ve edilmeyecek husus, bu taleplerin meydan okuma, dayatma, şiddet üzerinden hayata geçiriliyor oluşudur. Ve geldiğimiz noktada yöntem, yani şiddetin, sorunun, yani doğal taleplerin ötesine geçmiş bir durumdadır.
Bunun nedeni PKK'nın, hedef değiştirmesi ve büyütmesidir.
Nitekim sorun, PKK'nın bir bölge aktörü olmaya başlamasından, kendisini bir bölge aktörü hissetmesinden kaynaklanıyor.
Sorun bu çerçevede Kandil'in iddiasının Türkiye sınırlarını aşıp Suriye'de Kürtleri de içermesiyle ilgili.
Sorun örgütün Türkiye ve Suriye arasındaki bağları, Türkiye'deki Kürt bölgelerinin fiili kantonlaşması, Suriyelileşmesi, kaos üzerinden alan kontrolüyle kurma arayışından ileri geliyor.
Siyaset ve uzlaşıyla yürütülmesi mümkün olmayan bu stratejinin ilerleyebileceği tek yol, şiddet ve silahtır.
Demirtaş'ın farklı ülkelerdeki Kürtlerin ortak kaderine işaret etmesi, önümüzdeki yüzyılın onların olacağını ifade etmesi, sadece siyasi bir tahayyülün dışa vurumu değildir, aynı zamanda bu stratejinin izdüşümüdür.
HDP'nin siyasetin ölümüne aracılık etmesi aşamasındayız.
Umarız bu safha aşılır, sistemin akıllı hamleleri ve yeni koşullar Kandil stratejisini geride bırakır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.12.2025
6.12.2025
4.12.2025
30.11.2025
27.11.2025
22.11.2025
20.11.2025
15.11.2025
13.11.2025
8.11.2025