Ali BAYRAMOĞLU
Belediye başkanlarının görevden alınmasıyla yaralı Türk demokrasisine bir ağır darbe daha vurulmuştur. Türkiye’nin Güneydoğusu’nda demokrasi kurallarının geçerli olmadığı adeta ilan edilmiştir.
1980 yapımı bir Güney Afrika komedi filmi bir dönem gişeleri alt üst etmişti. Kalahari çölünde yaban bir kabilenin uçaktan atılan, ilk kez gördükleri bir kola şişesiyle tanışmasının hikayesini anlatıyordu film. Kabile şişenin kendilerine gökten zihinlerinde ürettikleri ve inandıkları tanrılar tarafından gönderildiğini düşünmüşlerdi. Ne işe yaradığını çözmeye çalışmışlar, bir süre sonra şişe için aralarında kavga etmeye başlamışlardı. Dirlikleri bozulunca, şişeyi, tanrılara geri göndermeye karar vermişlerdi. Film, “Tanrılar Çıldırmış Olmalı” başlığını taşıyordu.
Zaman zaman, kimi devlet adamlarının örneğin bir dönem Bush’un, şimdilerde Trump’ın aldığı bazı akıl almaz kararlar ve tahrip edici sonuçları aklıma bu filmin başlığını getirir. Bugünlerde daha sık oluyor. Kendilerini milletle özdeş gören, oy meşruiyetini yegane meşruiyet kaynağı kabul eden, kanun ve kurallara meydan okuyan, buna karşı olanları itham edip dışlayan popülist düzenlerde, lider ve karar, hatta lider ve kitlesi arasındaki ilişki kendi küçük iç mantığı dışında anlam taşımayan tam “irrasyonel” bir görüntüye bürünebiliyor. Bu tür siyasi iktidarlar sık sık çıldırıyor.
Geçen hafta, “Kürt sorununda siyasete dönüş beka gereğidir” başlıklı bir yazıda sorduğum sorular şunlardı: “Kürt siyasetini, Ortadoğu’daki oluşumlara, içeride sivil ve siyasi alana yönelik yasaklara, baskıya indirgeyen, bu sorunu diyalog, uzlaşı, çözüm anlamında siyaset dışı ilan eden bir politika, beka tehdidini ortadan kaldırır, sorunun çözülmesi bakımından bir sonuç verebilir mi? HDP’li belediyelere kayyım atamak ya da kaynaklarını sınırlayan bir politika gütmek, dokunulmazlıkların kaldırılmasını meclisteki ‘söz hakkı’ için bile tehdit haline çevirmek, Demirtaş’tan, Önder’e pek çok siyasiyi cezalandırmak ve benzerleri adımlar Türkiye’nin Kürt sorununu çözer mi?”
Bu sorulara yanıtı siyasal gelişmelerin verdiğini hatırlatmıştım:
“Türkiye’nin 10-15 ilini kuşatan bu sorun bugün Suriye’den İstanbul’a uzanan bir hat üzerinde ülkenin ve bölgenin belirleyici bir dinamiğine dönüşmüştür. Ortadoğu’daki Kürt egemenlik alanı hiç olmadığı kadar büyümüş, Türkiye kendi Kürt sorununu bu alandan koparıp demokratik bir entegrasyonun kapılarını açabilecekken, izlediği siyasetle kendi meselesini Ortadoğu’nun tam parçası kılmıştır. HDP’nin oyu yüzde 10 üzerinde sabitleşmiş ve ülke sathına yayılmıştır.”
İki hafta önceki “Çıkışı olmayan labirent” başlıklı yazı ise siyasi iktidarın devletçi-beka blokunu pekiştirme hamleleri yaptığını, Kürt meselesinde sert alan kontrolüne dayanan politikanın devam edeceğini söylüyordu.
Çok geçmedi, önceki gün Kürt meselesiyle ilgili, bugüne kadar adımların, demokrasiyle her anlamda çelişen en keskinlerinden birisi atıldı. Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanları, İçişleri Bakanlığı’nın kararıyla görevlerinden alındılar, yerlerine, o ilin valileri kayyım olarak atandı.
n Bu kararlarla bir yandan Kürt meselesinde ipler bir kez daha ciddi olarak gerilmiş, diyalog ve normalleşme umutları yok olmuş, dahası bu meselenin zemine sonuçları ileride ortaya çıkacak yeni kötü tohumlar ekilmiştir.
n Öte yandan bu kararlarla zaten ağır yaralı Türk demokrasisine bir ağır darbe daha vurulmuştur. Türkiye’nin Güneydoğusu’nda demokrasi kurallarının geçerli olmadığı, istenmeyen siyasi partilerin temsiline müsaade edilmeyeceği, yönetimin her yönüyle devletleştirileceği, bölgede 1940’ları andıran “parti-devlet” modelinin fiilen uygulamaya konulduğu ilan edilmiştir.
Başka bir izah mümkün olabilir mi?
Daha bundan 4.5 ay önce her biri yüzde 50’nin üzerinde oyla (Diyarbakır yüzde 63, Mardin yüzde 56, Van yüzde 54) belediye başkanı seçilen üç siyasinin (ki yine her biri milletvekili seçilmişti), bu görevi yapmalarının, “idari bir karar”la, daha doğrusu “siyasi kararla” sakıncalı bulunmasını nasıl açıklayabiliriz. Bu başkanların atadığı 300’ü aşkın personelin istihbari bilgilere dayanarak görevden alınmalarını, onların görevden aldıklarının göreve idade edilmelerini nasıl anlamamız gerekir?
Bu kişilerin kanunlar nezdinde belediye başkanı seçilmeleri için bir engel yoktu. Süren soruşturma ve kovuşturmaların masumiyet ilkesi karşısında anlam taşımadıkları açıktır, diğer ifadeyle adli süreçler sonunda suçsuz bulunmaları pekala mümkündür ve hüküm giyene kadar masum sayılmaları hukuk gereğidir. Buna rağmen suç işlediklerine dair İçişleri Bakanlığının iddia ettiği kuvvetli delliler bulunsaydı, mahkemelerce tutuklanmaları gerektiği ancak bunun da söz konusu olmadığı ortadadır.
Bu kararlar keyfiliğe doğru ve mevcuda göre ileri bir adımı da temsil eder.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal döneminde de benzer uygulamalar yapılmış, tüm HDP Belediye Başkanları görevlerinden alınmış, yerlerine kayyımlar atanmıştı. O kararlar tanımı itibariyle demokrasiyi askıya alan olağanüstü hal kararnameleriyle çıkarılmıştı. Gerekçe olarak da Hendek olaylarındaki HDP’li belediyelerin tavırları gösterilmişti. Bugünküler ise, yasalar ve hukuk mantığıyla çelişkili gerekçeleri bir yana bırakılacak olursa, karşılıksızdır. Ahmet Türk gibi PKK’ya mesafesi son derece açık olan bir ismi bile bu örgütle iltisaklı ilan eden siyasi bir bakışla ele alınmıştır ve bir olağan dönem uygulamasıdır.
Bu durumun en basit anlamı şudur: Olağanüstü hal idaresi ve anlayışı tabiileşmesi, yasa yorumlarına yansımakta, bu yorumlar keyfileşmektedir.
Olup biteni anlamaya çalışırken, Olağanüstü Hal dönemi ile olağan dönem arasındaki bu geçişi mümkün kılan kimi yasal araçları da ihmal etmemek gerekir. Olağanüstü Hal döneminde 674 sayılı kararnameyle, Anayasa’nın 127’nci maddesini aşan, keyfileştiren bir biçimde İçişleri Bakanlığı’na seçilmiş belediye başkanını görevinden uzaklaştırma, yerine belediye meclisinden seçim yapılmaksızın kamu görevlisi atama, belediye meclisini de bütünüyle etkisiz kılma yetkisi verilmişti. Bugünkü işlem buna istinaden yapılıyor. Aradaki bağ budur.
Bunların faturaları ağır olacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025