Ali Tarakçı
Cumhuriyet yalnız başına toplumsal yaşamı demokratik biçimde düzenleyen bir yönetim şekli ve her derde de deva değildir. Her Cumhuriyet demokratik değil, her demokratik olan da Cumhuriyet değildir. Cumhuriyete övgüler düzüp, Cumhuriyeti dokunulmaz yapmak, kutsallaştırmak ne kadar yanlışsa, Cumhuriyetin demokrasi olmazsa bir anlam ifade etmediğini doğru kabul etmenin zamanı gelmiştir ve geçmektedir. Cumhuriyet aynı zamanda bir modernleşme de değildir. Öyle olsaydı Avrupa'nın merkezinde monarşi ile yönetilen ülkelerin demokrasi ve modernite ilişkileri olmaması gerekirdi. Ki, Türkiye topraklarında ki batılılaşma üzerinden modernleşme arayışları da haksızlıktır.
Bu ülkede modernleşmeyi ve batılılaşmayı Cumhuriyetin ilanı ile başlatmak tarihe ihanettir. Aynı zamanda parlamenter dönemi 1920'den başlatmak da doğru değildir. Bu topraklarda yapılmış mücadeleye ve emeğe haksızlıktır. II. Mahmut döneminden başlayan batılılaşma, 1876 yılında ilan edilen ilk anayasa ve 1877 yılında yapılan ilk seçimler... 69'u Müslüman, 46'sı gayrimüslimden oluşan ilk meclis. Şinasi'yi, Namık Kemal'i, Ziya Paşa'yı, Mustafa Fazıl ve Mithat Paşaları da Cumhuriyetin ilan edildiği, 1923'de oluşan Cumhuriyet fikrinin hazırlıkçısı olduklarını da unutmamak gerekir.
Cumhuriyet sevgi, dostluk ve insanlık mı demek?
Emre Kongar, 29 Ekim 2020 tarihinde "Cumhuriyet nedir?" başlıklı yazısında şunları yazıyor: Demokratiktir: Şeffaf ve adil, periyodik seçimdir. Temel insan hak ve özgürlükleridir. Siyasal iktidarla birlikte muhalefetin bütün renklerini de içeren ve temsil eden milli iradedir.
Laiktir: İnançları devlet aygıtının dışında tutmak, bütün inançlara eşit uzaklıkta olmak, hepsini ve inançsızları da korumaktır. Çoğunlukta olan ve en güçlü nitelik taşıyan inancın ötekiler üzerindeki baskısına izin vermemektir.
Sosyal Devlettir: Fırsat eşitliği ve sosyal adalettir. Ana karnından ölene kadar herkesin sağlık, eğitim, konut gibi temel hizmetlerden yararlanmasıdır. Herkesin her açıdan, her zaman ve her konuda fırsat eşitliğine sahip olması ve milli gelirden herkesin katkısı kadar pay almasıdır.
Hukuk Devletidir: Bütün vatandaşların Temel Hak ve Özgürlüklerinin devlete ve birbirlerine karşı eşit olarak korunmasıdır. Siyasal iktidarın bütün söylem ve eylemlerinin Demokrasiye, Anayasaya, Temel Hak ve Özgürlüklere uygun olmasının bağımsız ve tarafsız bir yargı tarafından denetlenmesidir.
Kongar hızını alamıyor ve devam ediyor:
"Cumhuriyet, tarihi tersine çevirendir. Cumhuriyet, toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel dönüşümdür. Toprak ağalarının ve din adamlarının egemenliğinde, nüfusu köleleştirilmiş köylülerden oluşan bir toplumdan, çağdaş, kentsel, endüstriyel bir toplum yaratmanın mucizevi başarısıdır. Cumhuriyet, sadece toplumu değil, bireyi de bağımsızlaştıran ve özgürleştirendir. Ağalar, şeyhler, şıhlar tarafından istismar edilen köylüleri kölelikten vatandaşlığa, eşit yurttaşlığa terfi ettirendir. Cumhuriyet, kadın özgürlüğüdür. Cumhuriyet, çağdaş eğitimdir. Cumhuriyet, sevgidir, dostluktur, insanlıktır, barıştır. Düşmanlarıyla bile barış ve dayanışma aramaktır."
****
Kongar'ın bu yazısında Cumhuriyet ile söylediklerinin aynısını paylaşan milyonlar var. O zaman sormayacak mıyız?
100 yıl sonra Cumhuriyetimizi sorgulamayacak mıyız? Sormayacak mıyız; kutsallaştırılan Cumhuriyet gerçekten Kongar'ın dedikleri mi?
Sormayacak mıyız;100 yıl sonra demokratik, laik, sosyal devlet, hukuk devleti nerede diye?
Sormayacak mıyız; tarih tersine çevrilmişse AK Parti iktidarının söylediklerini, yaptıklarını nereye koyacağız?
Sormayacak mıyız; Cumhuriyet tek başına bireyi bağımsızlaştırıyorsa, özgürleştiriyorsa, eşit yurttaşlar yaratıyorsa, çağdaş eğitim demekse nerede diye?
Cumhuriyet sevgi, dostluk, insanlık, düşmanlarıyla barış ve dayanışma aramak demekse neden bu topraklarda herkes birbirine düşman ve ölümüne birbirinden nefret ediyor demeyecek miyiz?
Ve neden 100 yıldır halen Kürtlerin diliyle, Alevilerin inancıyla, toplumun farklılıklarıyla kavgalıyız?
Ve Cumhuriyet tam 97 yılda; hukuksuz, demokrasisiz, laiksiz, sosyal adaletsiz ve bir avuç bürokratik oligarşinin iktidarı olarak neden devam ediyor?
****
Şimdi gelelim asıl konuya!
Cumhuriyetin batılılaşma olduğunu, modernleşme olduğunu iddia edenlere, her şeyin Cumhuriyetin ilan edildiği tarihle başlatanlara...
Batılılaşma ve modernleşme, Osmanlı Devleti'nin içerisinde başlamış, yaklaşık 200 yıllık bir siyasal süreçtir. Ve bizzat Osmanlı Padişahı 2. Mahmut tarafından başlatılmış bir harekettir. Aynen Cumhuriyet döneminde olduğu gibi batılılaşmayı kıyafet reformu ile başlatmıştır. Ve kendilerini batılılaşmanın merkezi olarak gören asker ve bürokrasiyi batıya gönderip, eğitende bizzat Osmanlı yönetimidir.
Ve 200 yıldır Batı'nın ve demokratik bir Cumhuriyetin değerleri üzerinden değil, Batı'yı taklit eden bir geleneğin çocuklarıyız. Cumhuriyet batı burjuvazisinin, kilise ve kralın iktidarına karşı iktidarı talep etme ve paylaşma mücadelesi olduğunu, bizde ise asker ve sivil bürokrasinin, hanedanın yerine geçme mücadelesi olduğu gerçeğini unutuveriyoruz. Çünkü batıda Cumhuriyeti kuranlar yönetim sınıfı değil, aksine yönetimde söz sahibi olmayan burjuvazi ve onun ideolojisi olduğunu bilmemize rağmen, öyle değilmiş gibi davranıyoruz.
****
Ülkemiz, 100 yılın sonunda gelinen noktanın tek adam diktatörlüğüne destek verebilecek milyonlar olduğunu, tarihin her noktasında yapılan askeri darbelere milyonların destek verdiğini, hukuksuzluğu onayladığını, insan hakları ve özgürlüklerin umurunda olmadığı, etnik kimliklerin, inançların birbirinin farklılıklarından nefret ettiği bir toplumsal düzen inşa ettiğimizin farkında bile değiliz.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkenin yoksullarını ezerek, azınlıkları ülkeden kovarak, mallarına çökerek, bizzat devlet eliyle zengin ettiğimiz sermayenin, 100 yıla yaklaşırken hala devlet eliyle zenginleşmesinin, milletin ezilmesinin sürdüğü döneme tanıklık etmeye devam ediyoruz.
Cumhuriyet 100. yıla yaklaşırken dünyada bir tek marka bile yaratamamış bir sermaye sınıfı ile karşı karşıya olduğunu unutuyoruz.
Cumhuriyetin kurucu iradesi Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşadığı dönem ve iktidarın, savaş sonrası devletin yeniden inşası ve karşılaştığı sorunlarla uğraştığı o dönemde, ne demokrasiden, ne de hukuktan söz etmenin olanağı yoktur. Ve bugün Kongar gibi toplumun büyük çoğunluğu Cumhuriyeti tek başına demokrasi, hukuk devleti diye anlatınca şekilcilik üzerinden yaşanan mücadele demokrasi mücadelesi olmuyor ne yazık ki...
Ve bugün Cumhuriyetin ilk yıllarını özleyenler, tek adam dönemini yüceleştirenlere sorulması gereken şudur: Neden Erdoğan'ın tek adamlığına, hukuksuzluğuna karşı çıkarken, geçmişi yüceltiyorsunuz? Ve aynı kesimler neden Kürtlerin dilinden, Alevilerin inancından rahatsızlar? Ve neden AK Parti'nin 18 yılını çıkarırsak, bugüne kadar hukukun bu topraklarda egemen olamadığının yanıtını veremezler?
Mustafa Kemal Atatürk'ü sevmek, ona saygı duymak, kişi kültü üzerinden yüceleştirmek birilerin tercihi olabilir, ancak 97 yıllık Cumhuriyet üzerinden palavralara, yalana dayalı şeyler anlatmak... Topluma ve ülkemize hamaset dışında ne katıyor?
97 yılda kutsallaştırılmış liderler yarattık. Erdoğan'da bunun son örneğidir.
Her Cumhuriyet demokrasi demek, her monarşi de diktatörlük demek değil!
Öyle olsaydı, Avrupa'da parlamenter monarşi ile yönetilen; İngiltere, Hollanda, İspanya, İsveç, Belçika, Danimarka, Lüksemburg, Norveç, Anayasal Monarşi Andorra, Monako, Liechtenstein, mutlak monarşi Vatikan'da demokrasi ve özgürlükler, hukuk ve insan hakları olmazdı.
Ve tabi Avrupa'nın 25 ülkesi de Parlamenter Cumhuriyet ile yönetilmekte. Buraların demokrasisi de gelişmiş. Daha birkaç 10 yıl öncesine kadar demokrasi ile ilgili olmayan; Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Slovakya, Polonya, Macaristan, Çekya... gibi ülkelerde bugün demokrasi ve hukuk bizden daha çok egemen...
****
Cumhuriyet ile yönetilen dünyada kimi ülkeler; Orta Afrika Cumhuriyeti askeri diktatörlük ile yönetiliyor. Suriye Arap Cumhuriyeti, İran İslam Cumhuriyeti, Pakistan İslam Cumhuriyeti, Afganistan İslam Cumhuriyeti, Mısır Arap Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti, Irak Cumhuriyeti, Kazakistan Cumhuriyeti, Tacikastan Cumhuriyeti... Bunun gibi onlarca demokrasi, hukuk ve özgürlüklerle ilişkisi olmayan ülkeler...
Her monarşinin demokrasi ve hukuk ile alakası yoksa her Cumhuriyetin de demokratik değerlerle alakası olmayan birer diktatörlük olduğunu anlamamız, yalnız başına Cumhuriyetin yüceltilmesinin bir anlam ifade etmediğini artık kabul etmemiz gerekiyor.
****
ABD, Belçika, Avusturya, Avusturalya, Brezilya, Kanada ve İsviçre gibi federal devlet olan ülkeler var ve demokrasi ile yönetiliyorlar. Merkezi hükümet yetkilerinin bölgelere ve bağımsız şehirlere devredilmiş; İspanya, İtalya, Birleşik Krallık, Portekiz, Hollanda, İtalya ve Fransa gibi ülkeler var ve demokrasinin merkezleri... Ki Fransa Cumhuriyetin kurucusu... Fransa'da 27 bölge ve bunun 6'sı otonom... İtalya'da ise 20 bölge, 57'sii otonom...
Şimdi Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmak gerekiyor!
97 yıl içerisinde hukukun, insan haklarının, özgürlüklerin egemen olmadığı; darbelerin her 10 yılda bir yapıldığı, sosyal adaletin asla olmadığı, laikliğin ise göstermelik uygulandığı, devletin resmi dinini bırakın, resmi mezhebinin olduğu, demokrasinin asla olmadığı otoriter Cumhuriyet.
Herkesin kendi demokrasisinin eksik olduğu, uygulanmadığı dönemi yücelttiği bir Türkiye gerçeği. Cumhuriyeti demokrasisiz yücelten, öven, kutsayan milyonlar...
Son söz: 1. yüzyıl Cumhuriyetini 2. yüzyılda demokrasi ile taçlandırmak gerekiyor. Ve bunun için büyük tarihi uzlaşmayı gerçekleştirmemiz gerekiyor. Ve bunun tüm alt yapısı hazır, toplum hazır. 97 yılda nelerin eksik olduğunu bu topraklarda yaşayan herkes biliyor. 82 milyonun ayrımsız kendisini bu topraklara ait hissedeceği, eşit yurttaşlar olacağı hukuku, insan haklarını, özgürlükleri, demokratik Cumhuriyeti inşa etme zamanı gelmiş bulunuyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.02.2020
5.01.2020
26.10.2020
11.10.2020
11.10.2020
20.07.2020
22.06.2020
1.06.2020
1.06.2020
1.06.2020