Alper GÖRMÜŞ
Bu dizinin uzun süreceğini söylemiştim… Şu anda Erdoğan’ın devletle bütünleşmesi sürecinin ‘viraj’ ve ‘otoyol’ aşamaları arasındayız, yani 2015 ve 2016’nın ilk yarısında…
Şimdi böyle yazınca, diziye yeni başlayanlar için ‘viraj’ ve ‘otoyol’ aşamalarından neyi kast ettiğimi kısaca da olsa özetleme gereği duydum.
Önceki bölümlerde ‘viraj’ı, Gezi’den ve 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarından sonra toplumdaki ve -Gülen cemaati üzerinden tesis ettiği- devletteki etkisi ve gücü belirgin bir biçimde azalan Erdoğan’ın o çaresizlik içinde bir zamanlar kendisini boğmak için elinden geleni ardına koymayan güçlerle yakınlaşmasını (ve sonra ittifakını) anlatmak için kullanmıştım.
‘Viraj’ aşamasını dördüncü bölümde ayrıntılı olarak ele almıştık.
‘Otoyol’a gelince; bu da 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle birlikte Erdoğan’ın girdiği geriye dönüşsüz yolu anlatmak için müracaat ettiğim bir metafordu. Geçen yazılarda ‘otoyol’a sadece bir göndermede bulunmuştum. Kronolojik gidiyoruz; bu aşama önümüzdeki yazıların konusu.
Peki ‘viraj’ ve ‘otoyol’ aşamaları arasında, yani kabaca 2015 boyunca ve 2016’nın Temmuz’una kadar neler yaşandı?
Bu aşamada iktidar söyleminde dikkatle izleyince anlaşılabilecek ilginç bir değişim olmaya başladı, ki zaten dördüncü bölümün sonunda süreci tam bu konuya getirmiş, beşinci bölüme şu pası atmıştık:
“Fakat ‘otoyol’a girmeden önce (yani 15 Temmuz’dan önce) Erdoğan muhafazakâr kitleleri ‘millîliğe” davet eden bir dil geliştirmeye başlamıştı; iktidarını artık laiklik temelli bir kutuplaşma üzerinden götüremeyeceğini anlamıştı, ‘millîlik’ çok daha elverişli bir kutuplaşma vesilesiydi. Ve kararını verdi: Türkiye siyasetindeki temel saflaşma eksenini ‘laiklik’ten ‘millîliğe’ çevirecekti.”
Ocak 2016’daki “laiklik kutuplaşması yerine millîlik kutuplaşması” yazılarım
Ben, 2016 yılının başında, tıpkı 2014’tekine benzeyen (“Cemaat ile hesaplaşmada Hükümet-Ergenekon işbirliği muhtemel”, Al Jazeera Turk, 20 Nisan 2014) ‘riskli’ bir tespitte bulundum ve peş peşe kaleme aldığım üç yazı boyunca siyasi mücadelenin ekseninin ‘laiklik’ten ‘millîlik’e kaydığını, daha doğrusu Erdoğan tarafından kaydırıldığını öne sürdüm. “Temel saflaşmanın ekseni değişiyor: Laiklik yerine ‘millîlik” başlığını taşıyan ve 17, 20 ve 25 Ocak 2016’da Serbestiyet’te yer alan yazıların ikincisinde, bu sürecin sembolik başlangıcı olarak Erdoğan’ın “yerli ve millî”yi ilk kez telaffuz ettiği Eylül 2015’i zikrettim:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Kasım 2015 seçimleri öncesinde, seçmenlerden ‘Meclis’e 550 yerli ve millî aday göndermelerini’ istemesi (20 Eylül 2015), o günlerde gürültülü bir tartışmanın konusunu oluşturmuştu. Çağrının, ‘Milyonlarca Nefes Teröre Karşı Tek Ses’ mitinginde yapılmış olması nedeniyle, Erdoğan’ın sözleri en iyimser bir yorumla ‘teröre destek veren milletvekillerinin seçilmemesi’ne yönelik bir çağrı olarak algılandı. Bu sözler ağırlıklı olarak ise, ‘Erdoğan Meclis’te sadece Türk milletvekili istiyor’ biçiminde yorumlandı. Oysa bizzat AK Parti’den, kendilerini açıkça ‘Türk olmayan’ diye tanımlayan adayların varlığını düşündüğümüzde, bu sözlerden ‘teknik’ olarak böyle bir anlamın çıkmayacağı hemen anlaşılır.
“Peki, Erdoğan ne demek istemişti ‘550 yerli ve millî milletvekili’ çağrısıyla? Erdoğan bu sözlerle, aslında epeydir, nispeten daha az vurgulu cümlelerle dile getirdiği ayrımın Türkiye’de artık temel bir ayrım ve saflaşma ekseni haline geldiğini anlatıyordu: ‘Millî bir çizgi izleyenler’ ve ‘millî bir çizgi izlemeyenler…’”
İşareti alan iktidar medyasındaki değişim: Artık CHP’nin ‘laikçiliği’ değil ‘gayri millîliği’ sorun
Tıpkı Erdoğan gibi iktidar partisinin sözcüleri ve iktidarı destekleyen köşe yazarları da son bir-iki yıldır millî olmak ve millî olmamak üzerine yazılar yazıyorlardı. Fakat Erdoğan’ın 20 Eylül 2015’teki vurgusundan itibaren bu yazıların tonunda belirgin bir değişiklik olmaya başladı. Yazılarda “millîlik” kriteri her şeyi domine eden bir değer olarak öne çıkıyordu artık. Keza partiler ile başka siyasi güçler ve örgütlenmeler de esasen bu kritere göre değerlendirilip sınıflandırılıyordu. Mesela Cumhuriyet Halk Partisi değerlendirmeleri bu açıdan açıklayıcı bir örnek gibi görünüyor. Eskiden bu partinin devletçiliği, vesayetçi güçlerle bağını bir türlü koparamaması, bir türlü özgürlükçü bir parti haline gelememesi vb. sorun teşkil ederken, günümüzde artık “millî olmayan tavrı” öne çıkartılıyor, “gerçek Atatürkçü CHP’lilerin partilerindeki gayrı millî savruluşu görmeleri, partilerine el koymaları” çağrıları yapılıyordu.
Türkiye’nin neredeyse kurumsal bir özellik taşımaya başlamış güçlü iktidarının ülkedeki ‘temel çelişme’nin böylesine radikal bir biçimde değiştiğini ilan etmesi, doğal olarak safını laiklik-dindarlık eksenine göre belirlemiş güçlerin kendilerini yeniden gözden geçirmeleri sonucunu da doğuruyordu.
Bu çerçevede en dikkat çekici tavır değişikliği ülkenin Atatürkçü-Kemalist-ulusalcı kesimlerinde görülmeye başlamıştı. İktidar partisinin en sert muhalifleri olan bu kesimlerin iktidarla ilişkilerini hızla yumuşattığı gözleniyordu. Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, “millîlik” tartışmasının tepesine oturan akademisyenler bildirisiyle ilgili olarak söyledikleri, bu açıdan son derece önemli bir işaret teşkil ediyordu. Feyzioğlu’na göre bildiriyi imzalayanlar, “mütareke döneminin işgal altındaki İstanbul’unun sözde aydınlarının kalıntıları”ydılar.
Bu arada televizyonlara çıkan emekli askerler de, iktidarın “laikliğe savaş açtığı, irtica peşinde olduğu” eleştirilerini bir yana bırakmıştı. Askerler, iktidarın Kürt sorunu konusundaki sert tutumuyla Batı karşısındaki tavrını genel olarak “millî” çizgide buluyorlardı; onlar da memnun görünüyordu.
Nihayet, özellikle Balyoz ve Ergenekon davaları sırasında iktidarı en fazla zorlayan eylemlere öncülük etmiş, seçim başarılarına rağmen AK Parti’nin meşruiyetini kabul etmemiş olan başta Vatan Partisi olmak üzere ulusalcı çevreler de AK Parti’yi gayri millî güçlere karşı ittifak yapılacak bir güç olarak gördüklerini açıkça dile getirmeye başlamışlardı.
Yani kabaca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bazı iç ve dış güçlerce “çökertilmesi” temelinde bir projenin varlığına dayandırılan yeni bir ittifak ekseni artık iyiden iyiye görünür hale gelmişti. (Bugün Mehmet Ali Çelebi, Aslı Baykal, Metin Feyzioğlu ve iktidar televizyonlarında sık sık ‘millîci Erdoğan’ çıkışlarıyla boy gösteren eski CHP yöneticileri o günlerde başlayan dalganın devamı.)
Yani devletle bütünleşme macerasının geri dönüşsüz hale geldiği 15 Temmuz darbe girişiminden önce, bu işin harcı niteliğindeki millîlik söylemi topluma etkili bir biçimde zerk edilmişti.
Millîlik siyaseti tabii ki otoriterleşme üretecekti. Yani bir bakıma 2015’te ve 2016’nın ilk yarısında yaşanan süreç 15 Temmuz’dan sonra başlatılacak dizginsiz otoriterleşme sürecinin bir provası niteliğindeydi.
“Laiklik kutuplaşması yerine millîlik kutuplaşması” yazılarından iki ay sonra, 15 Temmuz’dan da dört ay önce kaleme aldığım “‘Millîlik’ siyaseti ‘ilâhiyat’ haline gelirken…” başlıklı yazıda işte millîlik siyasetinin yol açacağı bu kaçınılmaz sertliği ele almıştım. Bu yazıyı o yazıdan geniş bir özetle bitiriyorum. Sonraki yazı tabii ki 15 Temmuz’la girilen ‘otoyol’ olacak.
“‘Millîlik’ siyaseti ‘ilâhiyat’ haline gelirken…” (Serbestiyet, 7 Mart 2016)
Serbestiyet’te ocak ayı içinde kaleme aldığım biribirini izleyen üç yazıda (“Temel saflaşmanın ekseni değişiyor: Laiklik yerine ‘millî’lik”, 1-2-3), Türkiye’deki büyük siyasi mücadelelerin 1960’lardan bu yana hangi eksenler etrafında şekillendiğini özetledikten sonra, günümüzde yeni bir eksenin doğmakta olduğunu öne sürmüştüm.
Aradan geçen zaman içinde gördük ki: Gerek başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere iktidar çevrelerinde, gerekse de iktidar blokunu destekleyen yazarlar arasında “millîlik”, en sık başvurulan kelime ve değer haline gelmiş bulunuyor.
‘Millîlik’ siyasetinin pratiği
Yazıların üçüncüsünde, ülkenin bir beka sorunuyla karşı karşıya olduğu tespitinden üretilen “millîlik” siyasetinin, eşyanın tabiatı gereği ifade özgürlüğünü sınırlayıcı sonuçlar doğuracağını da söylemiştim: “Öyle ya da böyle, doğru ya da yanlış, ‘beka’ tespiti ve onu izleyen ‘millî çizgiye davet’ her zaman otoriterleşme lehine ve başta ifade özgürlüğü olmak üzere özgürlükler aleyhine işleyen sonuçlar doğurur. Türkiye’de bir süredir böyle bir süreç yaşanıyor.”
Aradan geçen iki ayda farklı fikir ve yaklaşımlara gösterilen tahammülsüzlüğü; onların sahiplerine yönelik kampanyaları; hazırlanmakta olan bazı sınırlayıcı-kısıtlayıcı kanun ve kararnameleri “millîlik” siyasetinin doğal, kaçınılmaz sonuçları olarak görmek abartı sayılmamalıdır.
Peki, millîlik siyaseti neden “doğal ve kaçınılmaz olarak” otoriterleşme lehine ve başta ifade özgürlüğü olmak üzere özgürlükler aleyhine sonuçlar doğurur?
Bu yazıda bu soruların cevabını vermeye çalışacağım.
Tehlikeli bileşim: Büyük korku – büyük ideal
Millîlik ekseninin etrafında oluşacak bir siyasi mücadelenin, tıpkı önceki (sağ-sol, laik-dindar) eksenlerin etrafında oluşan siyasi mücadeleler gibi şiddetli kutuplaşmalar yaratacağı âşikâr… Fakat bu nevzuhur eksenin, öncekilerden daha şiddetli bir kutuplaşmaya yol açacağını; sahiplerine, “karşı taraf”a yönelik baskıları meşrulaştırmada daha geniş imkânlar sunacağını söylemek yanlış olmaz.
Bunun temel nedeni, millîlik çağrısının çok daha geniş kitleler üzerinde çok daha derin etkiler yaratabilme gücüdür. Çünkü sağ-sol ya da laik-dindar eksenli siyasi mücadeleler, özünde iç iktidarı ele geçirmeye yönelik siyasi mücadelelerdir. Oysa millîlik siyaseti, kendi önerisinin etrafında toplanılmadığı takdirde, içindeki herkesle birlikte bütün bir ülkenin felakete sürükleneceği yönündeki çağrısı sayesinde çok daha büyük, çok daha yaygın bir etki yaratma yeteneğine sahiptir.
Bu çağrı hem büyük bir korkuyu (ülkenin çökmesi) hem büyük bir ideali (ülkenin bekası) imâ eder ve gücünü de esasen buradan alır.
Büyük korkular da büyük idealler de, o korkuları ve idealleri kullanarak siyaset yürütenlerin eline, “karşı taraf” üzerinde sınırlayıcı-baskılayıcı tedbirler uygulama hususunda çok geniş meşruiyet imkânları verir. Yasaların sağladığı-sağlayacağı meşruiyetten söz etmiyorum: Büyük korkuların ve büyük ideallerin insanda yarattığı neredeyse ona her şeyi yapma meşruiyeti sağlayan yüksek haklılık duygusundan söz ediyorum. (Mikro bir örnek olarak: Mesela çocuğuna işkence edilen babanın, eline geçirdiği tabancayla işkencecileri öldürmeye giderken taşıdığı yüksek haklılık duygusundan söz ediyorum.) Keza, aynı korkuları ve idealleri paylaşan geniş kitlelerin, “karşı taraf” üzerinde sınırlama-baskı politikaları uygulayan siyasetçileri desteklerken taşıdıkları yüksek haklılık duygusundan söz ediyorum.
Öte yandan millîlik, “kutsal”ın sınırlarında gezinen, geniş kitlelere “selâmet” (kurtuluş) vaat eden bir kavram olarak da sahiplerine çok yüksek bir haklılık duygusu verir. Buradan devşirilen yüksek haklılık duygusunu da mutlaka hesaba katmalıyız.
Bir siyasetçi, yönettiği toplumu, ülkelerinin beka sorunuyla yüz yüze olduğu hususuna ikna edebilirse, yegâne selâmet yolunun, aykırı seslerin silindiği bir millîlik çizgisinden geçtiğine de ikna edebilir.
Rumen felsefeci Emil Cioran’ın saptamasıyla: “Yaşadığımız dünya insanın selâmet saplantısının hayatı soluksuz bıraktığı bir yer, toplum ise bir kurtarıcılar cehennemidir.”
Yalnız ‘dış’a karşı değil ‘iç’e karşı da müsamahasız
Büyük korkulara ya da büyük ideallere atıfla üretilen bütün siyasetlerde görülen ortak bir özellik de, “çatlak ses”lere karşı duyulan öfkedir. Yani böyle siyasetler yalnız “dış”a karşı değil kendi içlerine karşı da müsamahasızdır. Çünkü bu türden siyasetlere yön veren esas güdü “inanç”tır; tartışma ve “çatlak ses” inancı zayıflatan bir şey olarak reddedilir ve derhal boğulur.
Yüksek haklılık duygusunun mutlaklık boyutlarına vardığı, yani “ne yapılıyorsa doğrudur ve haklıdır”a ulaştığı durumlar ise kelimenin tam manasıyla boğucu siyasi atmosferlere yol açar. Isaiah Berlin, “Hiçbir şey bir kişinin ya da milletin hatasızlığına inanması kadar yıkıcı değil. Bu, başkalarının vicdan azabı duyulmadan yok edilmesine yol açar” demişti.
Elbette henüz millîlik siyasetini üretenlerin “hatasızlığına” inanıldığı bir noktada değiliz. Fakat o siyasetin medyadaki taşıyıcılarının performansının bizi o noktaya taşımakta olduğunu sanırım söyleyebiliriz.
Millîlik siyaseti yavaş yavaş onlar aracılığıyla bir “ilâhiyat” haline geliyor ve galiba süreç böyle devam ederse Cioran’ın dediği şey gerçekleşecek: “Hiçbir ilâhiyat, kendine tapan zihniyetten daha bağnaz değildir.”
Sonraki yazı: 15 Temmuz ‘otoyol’u…
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025