Alper GÖRMÜŞ
AK Parti’nin arabayı devirdikten (ekonomiyi perişan ettikten) sonraki seçim başarılarını (hele hele sonuncusunu) rasyonel ölçülerle “açıklanamaz, anlaşılamaz” bulanlar; “böyle bir ülkede, bu koşullarda bu nasıl olabilir” sorusunu soranlar hayretlerinde haklı. Fakat “bu nasıl olabilir”e verilen tepkilerden biri, ironik biçimde AK Parti’nin başarılarının devamına çalışıyor.
Soruyu hayret duygusu eşliğinde soranları ikiye ayırabiliriz: Nasıl olabildiğini anlamaya çalışanlar ve olayı AK Parti’ye oy verenlerin ‘zekâ düzeyleriyle’, ‘gerilikleriyle’ açıklayıp içlerini ferahlatanlar ve böylece düşünme zahmetinden kurtulanlar.
İkinci grupta yer alanları anlama çabasından esirgeyen birçok şey var; bunlardan biri de siyasi tercihte kültürün, inancın, duygunun rol oynamaması gerektiğine dair ‘modern’, ‘rasyonel’ ön kabulleri… Oysa oynuyor ve aslında kendileri de kültürlerinin, inançlarının, duygularının etkili olduğu bir süreçte siyasi tercihte bulunuyor. Fark şurada: Ötekilerin kültürleri, inançları ve duyguları ‘makbul’ değil, o nedenle onların oyuna dayanarak iktidara gelenler de meşru değil.
Fakat şurası da açık: Oylar ‘makbul’ olsa da o oylarla iktidara gelenlerin demokratik-çoğulcu ölçülerle her zaman ‘meşru’ (‘yasal’ demiyorum) kalacağı söylenemez.
İkinci grup: “İyi ama başlangıçtaki sözler tutulmadığı, vaat edilenlerin tam tersi yapıldığı, hukuksuz ve otoriter bir yönetim kurulduğu, ülke perişan bir duruma sürüklendiği halde bu işin müsebbibine oy vermeye devam ediyorlar…”
Olabilir, yine de sakince sormak zorundayız: Neden acaba?
Bir kere gelinen noktada başlangıçtaki iddialarından caymış, kendi kendisinin inkârına dönüşmüş bir iktidarla karşı karşıya olduğumuzu kabul edelim. Bu koşullarda AK Parti’nin oylarının bir bölümünün “ululemre itaat” (ululemr: Emir sâhipleri, millet üzerinde söz sâhibi olan, emrini yürüten devlet başkanları, halîfeler – Kubbealtı lügati) ve “zaruret haramı mubah kılar” gibi imana, itikata dair otoriter, oportünist kabuller üzerinden geldiğini düşünebiliriz. Fakat iman-itikat alanının dışında etki yaratan ve partinin iktidarda kalmasına yardımcı olan başka faktörler de var.
Bunların bir kısmı bilinçli, planlı uygulamalar, bir kısmı ise arkasında böyle bir bilinçliliğin olmadığı, kendiliğinden gelişen, alttan işleyen fakat neticede iktidara yarayan dinamikler.
AK Parti, toplum hakkında laik-seküler muhalefetten ve onların partilerinden çok daha gerçekçi fikirlere sahip
CHP’nin birçok seçim kampanyasını yöneten siyasal iletişimci Ateş İlyas Başsoy “AKP Neden Kazanır CHP Neden Kaybeder” kitabında şöyle yazmıştı:
“AKP’nin bugüne dek yaptığı tüm iletişim stratejisi, sadece seçimi kastetmiyorum, genel olarak tüm stratejisi kusursuzdur. AKP’nin arkasında, çok arkasında, dâhi mertebesinde birkaç yol gösterici olduğunu sanıyorum. Hiçbir şey rastlantısal değil, hiçbir şey sanıldığı kadar basit değil.”
Ben doğrusu AK Parti’nin iletişim stratejisinin başarısının birkaç yol göstericiden çok bu partinin insanların hakiki duyguları hakkında, toplumun ruhu hakkında laik-seküler muhalefetten ve onların partilerinden çok daha gerçekçi fikirlere sahip olmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum.
“Aynı toplumun içinden çıkıp toplum hakkında böyle farklı algılara sahip olmak mümkün mü?”
Hiç kuşkusuz, evet. Böyle farklılıklar, toplumu kavramaya çalışan öznenin (burada siyasi partiler) toplumla arasındaki ruhsal-manevi mesafeyle (ya da zihnimizde oluşturduğumuz ideal durumla gerçekte ‘olan’ arasındaki uzaklıkla) bağlantılı olarak pekâlâ ortaya çıkabilir.
Zihnimizde oluşturduğumuz ideal durumlar -aynı anlama gelmek üzere arzularımız- ancak nadiren olguları nesnel biçimde değerlendirmemizin önünde engel teşkil etmez: Mesela ‘güç’ karşısında insanların direnme eğilimlerinin uyum sağlama eğilimlerinden daha baskın olduğuna inanıyorsak ya da böyle olmasını arzuluyorsak ve fakat gerçek öyle değilse toplumun direnme eğilimi konusunda gerçekçi değerlendirmelerde bulunup ona göre siyasal strateji geliştirme şansımız azalır. Toplumdaki gerçek eğilimi tespit edebilenler ise tam tersine avantajlı bir konuma yükselir, gerçekliği daha iyi kavrayan siyasetler geliştirebilir.
Bu siyasetler, toplumu daha rasyonel ölçülerle tanımlayanlara çok yanlış görünebilir. Nitekim iktidar partisinin kararlarından bir bölümü ilk bakışta kendi aleyhine sonuçlar vermeye yakın duruyor ve bu haliyle ‘anlaşılmaz’ bulunuyor. Mesela: İktidar söyleminin en kararlı parçalarından birini oluşturan ‘aileyi koruma’yla iktidar televizyonlarındaki aile rezaletleri nasıl bağdaştırılabilir? Normal olarak bu çifte standartın iktidar aleyhine sonuç üretmesi beklenir, fakat üretmiyor, hatta bir şekilde işine geliyor ki iktidar bu programlarla ilgili hiçbir tedbir almıyor. Burada belli ki iktidarın yakaladığı, muhalefetin ıskaladığı bir şey var.
Bir başka konu, hayal satmak… Geçtiğimiz ay muhalefet partileri ve muhalif medya Cumhuriyet’in yüzüncü yılı vesilesiyle AK Parti’nin 10 yıl önce ilan ettiği 2023 hedefleriyle gerçek tabloyu karşılaştırıp aradaki uçurumu sergiledi ve AK Parti’nin hayal sattığını, hedeflerinin yarısına bile ulaşamadığını söyledi. Söylenenler doğru da sonuç ne? Erdoğan mahcup oldu ve bir daha böyle afaki vaatlerde bulunmayacak mı acaba? Daha önce de böyle oldu, vazgeçti mi? Burada (da) muhalefetin bilmediği, iktidarın bildiği bir şey olabilir mi? Mesela tutmayan hedeflerin verdiği zarar, satılan hayalin bir zamanlar sağladığı yarardan daha az olabilir mi? Muhtemelen öyle ve iktidar bu nedenle muhalefetin bütün propagandasına rağmen dün olduğu gibi, bugün olduğu gibi yarın da ‘hayal satmaya’ devam edecek?
Yasa tekliflerinin tamamını reddederek muhalefet hakkında ‘iradesiz’, ‘etkisiz, sünepe aktör’ duygusu yaratmak
AK Parti, duyguların düşüncelerden daha muhkem ve uzun ömürlü olduğunu bilen ve bunu iktidarı için kullanma becerisine sahip bir parti. Kampanya dönemlerinde bu becerinin ‘akut’ versiyonlarına şahit oluyoruz; fakat bunlar, konjonktür hangi mönüyü sunuyorsa müracaat edilen, ‘kullan-at’ türünden, tabir caizse anlık duygu yönetimleri. Bir de sürekli olarak baş vurulan, stratejik karakterli, her zaman çalışan duygu yönetimleri var. Bence bunların en önemlilerinden biri, muhalefetten gelen yasa tekliflerinin tamamının, otomatik olarak reddedilmesi…
CHP’nin yeni sözcüsü Ali Mahir Başarır tıpkı eski sözcü gibi parlamentoda basına yaptığı her açıklamada halkın yararına parlamentoya sundukları teklifleri anlatıyor ve bunların iktidar bloku tarafından reddedildiğini hatırlatıyor.
Gerçekten de öyle, otomatik bir ret mekanizmasıyla karşı karşıyayız ve iktidar bu noktaya gözlem yapma, durumu değerlendirme gibi süreçlerden geçerek gelmedi. Tabloya baktığımızda anlıyoruz ki buna en başta böyle karar verildi, ‘hayır’lar muhalefetin ilk teklifinden itibaren başladı ve kararlı bir biçimde bugüne kadar gelindi.
İlk anda bir iktidar hatası gibi görülebilir, geniş kitlelerin lehine yapılan bu girişimlerin engellenmesinin iktidara öfke olarak dönmesi umulabilir, fakat görüyoruz ki öyle olmuyor, burada başka türlü işleyen bir psikolojinin olduğu çok açık. Amaç muhtemelen toplumda muhalefetin “iradesiz”, “dediğini yaptıramayan”, “etkisiz” bir aktör olduğu duygusu yaratmak. Doğrusu bu tekliflerin hiçbir heyecan yaratmaması da amaca ulaşıldığını gösteriyor.
Ben, Erdoğan’ın ikide bir “bunların eseri yok” diye çıkışmasının da aynı amaca, muhalefete dair ‘etkisiz eleman’ duygusu yaratma amacına matuf olduğunu düşünüyorum. Muhalefeti muhalefetteyken ‘eser’le sorgulamak aslında eşyanın tabiatına aykırı fakat retorik sanatçısı kendisini dinleyenlerde o anda uyandırdığı duyguya bakar; sanatçı bilir ki propagandanın etkisi altındaki, coşku halindeki insanlar ‘eşyanın tabiatı’na falan bakmaz.
AK Parti, derinin altında gördüklerine bakıp bazı söylemler, politikalar geliştiriyor, buna karşılık sadece derinin yüzeyini görenler, bunların AK Parti’nin aleyhine sonuçlar doğuracağını düşünüyor fakat sonunda yanılıyor.
Bu metaforu abartılı bulanlar Tayyip Erdoğan’ın başbakan olmadan hemen önce göğsünü gere gere “benim de ruhsatsız gecekondum var” demesini açıklayabilir mi?
Sonraki yazı: İktidarın duygu yönetimi örnekleri (2): “Yanılabilen parti-hükümet ve sık sık onları ‘düzelten’ lider” formülünün sağladığı faydalar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025