Alper GÖRMÜŞ
Türkiye’deki ‘emperyalizm’ (Batı ve özellikle de ABD) karşıtlığının ahlaki bir problemle malûl olduğunu ve istisnasız bütün temel siyasetlerin bunun dışında kalamadığını öne sürmüştüm (Serbestiyet, 22 Mart 2018).
Bu iddiayı temellendirmeye çalıştığım o yazının ikinci bölümünü, araya ertelemek istemediğim başka bir yazının girmesi nedeniyle bugüne bırakmıştım.
Kaldığım yerden devam ediyorum, fakat önce, geçen yazının girişinden bir paragrafla nasıl bir ahlaki problemden söz ettiğimi hatırlayalım.
“Bu problemi en özlü bir biçimde şöyle ifade edebilirim: Türkiye’deki bütün temel siyasi akımlar (muhafazakârlar, milliyetçiler, ulusalcılar, Kürtler, sol) ‘emperyalizm’i ‘mutlak kötü’ olarak tarif etmede ve bunu iç siyasette bir malzeme olarak kullanmada birleşiyorlar, fakat ‘emperyalizm’ herhangi biriyle ortak hareket etmeye meyledince onunla işbirliğinde hiçbir beis görmüyorlar. Bir siyasi akımın, birkaç ay içinde ABD ile birlikte hareket etme pragmatizminden ‘ilkesel anti-Amerikancılığa’, oradan da ‘mutlak kötü emperyalizm’ söylemine sıçraması Türkiye’de sıradan bir şey...”
Bu yazının ilk bölümünde önce bu tanımı açmış, ardından da herkesi Amerikancılıkla suçlayan ulusalcılığın sert ve ‘ilkeli’ anti-Amerikancılığının ‘error’ verip ABD’ye yanaştığı anları hatırlatmıştım.
Bu yazıda ise aynı tavrın muhafazakârlar, Kürtler ve sol için de geçerli olduğunu göstermeye çalışacağım. Önce Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarı üzerinden muhafazakârlar ve ABD...
Muhafazakârlar ve ABD
AK Parti, iktidarının ilk 10 yılında sözünü ettiğim ahlaki problemin dışında kalabildiği. Çünkü bu parti, öbür siyasi akımların tersine ‘ideolojik’ ve ‘ilkesel’ bir ‘emperyalizm’ karşıtlığı söylemini benimsemiyor, dolayısıyla kimseyi ‘Amerikancılık’la suçlamıyordu. Tersine, kendi dışındaki bütün akımlar tarafından ‘Amerikancılık’la suçlanıyordu.
Bu söylediğimden o yıllarda AK Parti’nin ABD ve Batı’nın işbirlikçiliği gibi bir siyasi pozisyonu benimsediği sonucu çıkmasın: Hayır, AK Parti iktidarının yaptığı, ABD ve Batı’ya ‘siyaset’ ölçüleriyle yaklaşmaktı. Dolayısıyla ABD ve Batı kendilerine karşı ‘iyi’ olduğunda onlar da ABD’ye ve Batı’ya sempati duyuyor, tersine ABD ve Batı kendilerine karşı ‘kötü’ olduğunda bu kez antipati duyuyorlardı.
Ne var ki AK Parti’nin 2012-2013’ten itibaren demokratikleşme ve refah odaklı bir siyasetten ‘dava’ odaklı bir siyasete geçmesiyle birlikte her şey değişti. AK Parti’nin söylemi ulusalcıların ideolojik söylemine yaklaştı, parti adeta ‘ilkesel anti-emperyalist, anti-Amerikan’ bir pozisyona sıçradı. Tabii madalyonun öbür yüzü de hiç gecikmeden kendini gösterdi; AK Parti ve onu destekleyen medya kendi dışındaki siyasi akımlardan şunu ya da bunu ‘Amerikancılık’la suçlamaya başladı.
İşte o andan itibaren AK Parti de ‘Amerikancılık’ suçlaması ahlaki bir poblemle malûl siyasi akımlar listesinin en üst sırasına yerleşiverdi. Çünkü bir yandan ABD’yi Türkiye’yi bölmek için ant içmiş ve bu yolda strateji geliştirmiş ‘üst akıl’ olarak kodluyor, bir yandan da oradan gelen her yumuşama sinyalinde gevşiyordu. Bu ağır çelişki en çok Obama’nın iktidarı Trump’a devredeceği sırada belirgin hale geldi. O dönemde ‘üst akıl’ sözcüğü hiç telaffuz edilmez oldu. Fakat Trump’ın da beklenildiği gibi çıkmaması üzerine eski söyleme geri dönüldü. Sonra Eylül 2017’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’de Trump’la yaptığı görüşmeyle birlikte kısa bir süre için yeniden ‘iyi ABD’ günleri başladı (çünkü Trump o görüşmede “Türkiye ve ABD hiç olmadığı kadar yakın” demişti).
Ne var ki, iktidar yanlısı basının manşetlere çektiği bu söze rağmen işler beklendiği gibi gitmeyince yeniden ‘ideolojik’ anti-Amerikancılığa ve anti-Batıcılığa ricat edildi, ‘yerli ve milli’ olmayan herkes Amerikancı ve Batıcı ilan edildi; hâlâ o günlerin içindeyiz.
Kürtler ve sol...
‘Anti-Amerikancılık’ ve ‘anti-emperyalizm’, pragmatik siyaseti reddedip, ideoloji ve ilke temelinde siyaset yaptığını öne süren bütün siyasi akımların dillerine pelesenk ettiği bir slogan... Fakat iktidar ümidinin olmadığı anlarda ya da iktidarda ama Amerika ile ‘papaz’ olunan anlarda serâzâd dile getirilen bu slogan, Amerika’nın desteğini alma ümidi ortaya çıktığında halının altına süpürülüveriyor. Türkiye’nin ulusalcıları ve muhafazakârları öyle yapıyor da onları ‘Amerikancılık’la suçlayan Kürt siyaseti ve sol çok mu farklı davranıyor. Bence, hayır.
Geçtiğimiz şubat ayında CIA Başkanı Türkiye’yi ziyaret etmiş, Halkın Demokrasi Partisi (HDP) milletvekili Ertuğrul Kürkçü de twitter hesabından bu ziyarete karşı şöyle bir tepki göstermişti:
“Sırrı Süreyya Önder arkadaşımızın meşhur ettiği bir deyiş var; Azrailin can dağıttığı görülmemiştir. CIA'den hayır geldiği görülmemiştir. Gelmese daha iyidir!”
Sabah gazetesi yazarı Melih Altınok da bu anti-Amerikan tavrı problemli bulmuş, yazısında şöyle demişti:
“Türkiye'nin kimseden hayır beklediği yok ama bunu Obama yönetiminin giydirip, silahlandırıp koluna ABD arması bile astığı PKK-YPG'ye de söylediniz mi Kürkçü Bey?”
Ben, ‘Amerikancılık’ suçlamasındaki ahlaki problemi ele aldığım önceki yazılarımdan birinde bu satırları aktardıktan sonra Melih Altınok’un sorusunu haklı ve yerinde bulmuş, şöyle demiştim:
“İdeolojik ve ilkesel planda anti-emperyalist, anti-Amerikan olduğunu söyleyen bir siyasi hareket, ABD onun siyasi pozisyonuna yaklaştığında faydacı bir manevrayla anti-Amerikancılığını askıya alıyorsa, ideolojik ve ilkesel itirazların hiçbir hükmü kalmaz. Hakikaten: Ertuğrul Kürkçü gibi soldan gelip Kürt siyasi hareketine katılmış birinin, ABD ile YPG-PYD arasındaki ilişki ortadayken ilkesel ve ideolojik bir anti-emperyalizm söylemini sürdürmesi mümkün olabilir mi?”
Yok aslında birbirlerinden farkları
Gördüğünüz gibi aslında kimsenin kimseyi ‘Amerikancılık’la suçlayacak hali yok ama ortadaki açık ahlaki probleme rağmen herkes bunu yapıyor.
Sol’un ve sol eğilimli Kürtlerin anti-Amerikancılıklarının da tıpkı öbürleri gibi ‘ilkesel’ değil, siyasal yarara bağlı ‘esnek’ bir yapıda olduğunu gösteren başka bir örnek, ABD’nin Barzani’yi desteklerken ‘kötü’, PYD’yi desteklerken ‘iyi’ olması... Çünkü Barzani aşiretçi, sağcı, gerici fakat PYD solcu ve seküler!
Kendimi muhtemel yanlış anlamalardan sakınmak için şöyle bitireyim: Herhangi bir siyasi partinin ya da hareketin ABD ile iyi geçinme çabasında utanılacak bir şey yok. Tam tersine, varolan reelliklerin çerçevesi dahilinde siyaset yapmak zorunda olan herhangi bir siyasi organizma elbette dünyanın en büyük siyasi ve askeri gücü konumunda bulunan Amerika’nın desteğini arayacak ya da düşmanlığından sakınmaya çalışacaktır... Kimseyi suçlamıyorum, fakat Amerika’nın bütün ‘ilkesel ve ideolojik’ düşmanlarının, yeri geldiğinde nasıl ‘Amerikancı’ kesilebildiğini gösteren bunca tecrübeden sonra, kimse kalkıp kendi anti-Amerikancılığının ‘ilkesel ve ideolojik’ olduğunu öne sürmesin diyorum.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025