Amberin ZAMAN

Amberin ZAMAN
Amberin ZAMAN
DİKEN Tüm Yazıları
Ankara’dan Gezi Tahlilleri
7.06.2013
2914

 Son bir kaç gündür Türkiye muhabirliğini yürüttüğüm The Economist dergisinin dış haberler editörüEdward Carr ve Avrupa editörü John Peet ile birlikte ülkeyi turluyoruz.

Yurt geneline yayılan Gezi Direnişi’nin Türkiye açısından tarihî bir dönüm noktası olduğu, görüştüğüm neredeyse herkes tarafından teslim ediliyor. Ankara’da hâkim söylem “Türkiye’nin yeni paradigması”. Türkiye 90’lı yıllarda doğan şahsına münhasır yeni bir kuşak ile tanıştı. Dün Bilgi Üniversitesi’nin sözkonusu gençlerle ilgili anket sonuçlarını birçoğunuz okumuşunuzdur. Burada tekrar etmeme gerek yok. Türkiye’de ilk kez bir kuşak kolektif değil bireysel taleplerle sokağa dökülüyor. Aynı zamanda antropolog olan CHP’nin genç ve parlak milletvekillerinden Aykan Erdemir’in ifade ettiği gibi çoğu anneleri babaları tarafından şımartılmış bu “prens” ve “prensesler” ilk defa sokak ve polis şiddetiyle tanışıyor. Orta sınıf ve şehirli bu göstericiler son günlerde alanları dolduran onbinlerce vatandaşı tarif etmeye yetmiyor. Ama herkeste en çok merak uyandıran bu profildeki göstericiler.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu partisinin bu gençler üzerinde ne kontrolü ne de etkisi olduğunu teslim ediyor. CHP lehine oy patlaması olacağına dair hayal kuran da yok CHP kurmayları arasında. Bu gençlerin tam olarak kim olduklarını anlayabilmek için CHP’liler harıl harıl “rapor”hazırlıyorlar. Oysa Erdemir’in ifade ettiği gibi cips üreten firmalara sorsalar profil ortaya kolayca çıkabilir.

İktidardan “saygı” talepleriyle harekete geçen bu kuşak, daha çok konuşulacak. Ama Ankara’da elbette bunun yanı sıra son olayların ışığında iktidarın ve özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da siyasi geleceği en fazla tartışılan konuların başını çekiyor.

Başta yabancı diplomatlar ve siyasetçiler olmak üzere görüştüğümüz kaynakların ortak kanısı Erdoğan’ın hâkimiyetinin tam gaz sürdüğüne dair. Buna karşın başkanlık hayalleri suya düştü diyenlerin sayısı da bir hayli fazla. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı teskin edici açıklamalar karşısında Erdoğan’ın “Nasıl bir mesaj aldı biz anlamadık” tarzındaki ifadeleriyle birlikte iki liderin arasındaki siyasi rekabetin artık ayyuka çıktığı yönündeki yorumlar da bolca telaffuz ediliyor. Bundan böyle Gül’ün ikinci dönem cumhurbaşkanlığı için adaylığının önünün açıldığı, ancak başbakanlığı tercih etmesi durumunda Erdoğan karşısında elinin güçlendiği düşünülüyor. BDP’nin de pazarlık gücünün arttığını savunanlar da var.

Gül’ün bundan sonra nasıl bir hamle yapacağı bilinmez. Ama kendisini yakından tanıyanlar asla Erdoğan ile bir sürtüşmeye girmek ve ülkeyi daha da germek istemeyeceğini dillendiriyorlar. Son günlerdeki sakinleştirici açıklamaları ve demokrasi vurgusuyla evrensel değerlere bağlı devlet adamı profili çizen Gül’ün siyasi tansiyonu düşürmek için elinden geleni yapacağını ben de tahmin ediyorum.

Tam olarak kestirilemeyen ise Başbakan’ın yurtdışından dönüşünde nasıl bir strateji belirleyeceğidir. Siyasi hayatı boyunca büyük badireler atlatan Erdoğan kolay kolay geri adım atacağa benzemiyor. Dün Tunus’ta yaptığı son açıklamalar da bu yöne işaret ediyor. Taksim projesinden vazgeçilmeyeceğini açıkladı. Ancak hepimiz biliyoruz ki iktidarın önündeki mesele ne ağaç ne de kışla. Polisin kullandığı orantısız gücün yarattığı toplumsal infial iktidarın rakiplerine gedik açtı. Protestolar dinse dahi bu gediği kapatmak hiç de kolay olmayacak. Aleviler olsun, laikler ve milliyetçi kesim olsun gençlerin yarattığı devasa dalgadan pozisyon edinmenin yollarını arayacaklardır. Arıyorlar. Ve evet, provokatörlere, Vandallara da gün doğduğu aşikâr. Ama olup bitenleri “yabancı ajanlara” ve“çapulculara” indirgemek hiç de gerçekçi değil. Gezi Direniş’in karşısında sadece siyasiler değil sermaye ve Medya’nın da kendisini yeniden ayarlaması gerekiyor. Yoksa hep birlikte kaybederler..

Başbakan’ın ne yapacağı sorusuna dönecek olursak, Edward Carr “Gösterileri gördük ama toplumun diğer yarısının tepkisini henüz görmedik,” diyor. Ve uyarıyor: “Dünyada bu tür kalkışmalar masum olarak başlar ama iyi yönetilmedikleri takdirde hızla olumsuz bir mecraya doğru akarlar. Türkiye’deki derin toplumsal yarılmalar bu riski barındırıyor. Türkiye’de yaşanan son olaylar siyasi sistem ve idare biçimi ile nüfus yapısının arasındaki uçurumu su yüzüne çıkarttı. Erdoğan yönetimi gitgide toplum üzerinde daha fazla baskı daha fazla kontrol kurmaya yöneldi. Toplumun talepleri ise hızla aksi yönde eviriliyor.” Başbakan’ın bu “mesajı” alıp almadığını önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar