Amberin ZAMAN
Gece saat on. Hava soğuk ve sisli. Dar sokaklarda hendekler kazılmış. Derme çatma evlerin duvarları PKK sloganlarıyla kaplı: “Diren Kobane”, “Fuhuş’a Geçit Yok”. Çoğu “YDG-H” imzasını taşıyor. Yani “YurtseverDevrimci Gençlik Hareketi” ismiyle kurulan PKK’nin gençlik kolunun baş harflerini. Semtin ana girişlerine kurulan “kontrol noktalarında” vatandaşlar “nöbet” tutuyorlar.
Elektrik tellerinden asılı Apo portreleri, PKK bayrakları manzarayı tamamlıyor. Burası Cizre’nin merkezinde bulunan Cudi Mahallesi. “Bizden izinsiz Hizbullah, polis, hiç kimse buraya giremez,” diyorSami adında bir genç.
Ekimde patlayan Kobane olaylarından beri Cizre diken üstünde oturuyor. Gerginlik Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kobane düştü” demesiyle patlak vermişti. Başta Diyarbakır’da olmak üzere kitleler sokağı dökülmüş, PKK sempatizanlarıyla Hizbullah’ın siyasi kolu Hüda-Par arasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştı ardından güvenlik güçleri devreye girmişti. “Yoksa 90’lı yıllara mı dönüyoruz” sorusu dudaklarda. Özellikle de Cizre’de…
Cizre, 92’de yaşanan kanlı Newroz türü provokasyonların sahnelendiği “özel” bir yer. 27 Aralık’tan itibaren ilçede dördü çocuk toplam altı kişi öldürüldü. En son kurban güvenlik güçleri tarafından vurulduğu iddia edilen 12 yaşındaki Nihat Kazanhan. Suçu? Zırhlı araçtaki polislere zafer işareti çakmak.
PKK ve Hüda-Par arasında çıkan silahlı çatışmaların nedenini birçok Cizreli şu şekilde özetliyor: “Süreci bozmak suçu Kürtlere yüklemek ve Kürtleri yeniden birbirleriyle çatıştırmak.” İddialara göre “esas fail” ise “devlet”. Kimi HDP’li ve AK Partiliye göre ise Gülen Cemaati güdümündeki Emniyet güçleri.
Sahiden birtakım “derin” güçler barışı sabote mi ediyor? Hüda-Par’a bağlı oldukları iddia edilen “Şeyh Sait’in Askerleri” kim? Bunların üzerine kafa yorabiliriz ancak esas meseleyi ıskalamış oluruz. Zira tarif ettiğim manzara PKK- Hüda-Par- derin devlet üçgenini aşan çok daha derin bir soruna, bir duygusal kopuşa işaret ediyor. Bölge halkı, özellikle gençler çok öfkeli.
Nöbet tutan delikanlılardan biri küçükken babasının kendi gözlerinin önünde asker tarafından yere yığılana kadar nasıl coplandığını anlatıyor. Bir diğeri “annemin karnındayken beri” batıya, karın tokluğuna fındığa, her yıl gittiğini anlatıyor. Yıllarca yaşadıkları onca baskı ve zülüm yöre halkının iliklerine işlemiş. Bir nevi “konjenital öfke” sözkonusu. HDP Meclis’e girmezse “daha güzel olur, kendi meclisimizi kurarız” diyen çok kişiye rastladım.
Cizre’nin 27 yaşındaki zarif kadın belediye başkanı Leyla İmret’in hikâyesi de hüzün dolu. Babası bir baskın sırasında jandarma tarafından vurulmuş. Aile darmadağın olmuş. İmret annesinden ırak Almanya’da akrabalarının yanında büyümüş.
İşsizliğin yüzde 70’lere vardığı ilçenin sorunlarıyla boğuşan İmret beri yandan sokak ile devlet erki arasında dengeyi oluşturmaya çabalıyor. İşi zor. İktidarın Suriye politikası Kürtlerin devlete karşı duyulan güvensizliği katladı. Milliyetçi duyguları da. Her kadar hükümet inkâr etse de, ellerde somut kanıt olmasa da devlet Kürtlere karşı IŞİD’i kolluyor inancı kök salmış bir kere.
Son dönemde onlarca Cizreli genç PKK tarafından Türkiye’de dağda eğitildikten sonra IŞİD’e karşı savaşmak için Kobane’ye ve Şengal’e cephelerine gidiyorlar. Bunlardan biri Muhammed Bilik. Henüz 14 yaşındayken panzere taş attı diye bir yıl dört gün cezaevinde yatan Muhammed geçtiğimiz yıl örgüte katılmış, Cudi Dağı’nda eğitildikten sonra Kobane’ye gitmiş. “Çok gururluydu” diyor eğitimi sırasında Muhammedi ziyaret eden annesi Selma Bilik. Ne var ki Muhammed 27 Ocak günü Miştenur Tepesi’nde IŞİD tarafından vurularak öldürüldü ve ardından Kobane’de gömüldü. Acılı anne “Oğlum cezaevine girdiği gün dağa çıkmaya yemin etti,” diyor ve ekliyor: “Orası da bizim, burası da bizim. Fark olsaydı cenazemizi getirirdik.” Bu sözler bölgedeki ruh hâlini özetliyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Amerikalı uzman: Bu bir Rus ruletiyse ABD ayağına, Türkiye kafasına sıkacak
27.08.2018 - Türkiye-ABD krizinde cevapsız kalan sorular
18.08.2018 - ‘Al papazı, ver papazı’ derken elde ne kaldı?
31.07.2018 - Neden Karar gazetesine sahip çıkılmıyor?
3.02.2018 - Erdoğan’ın seçimi
24.06.2018 - Türk-Amerikan ilişkileri seçimleri etkiler mi?
14.06.2018 - Meral Akşener bilmecesi
3.02.2018 - Muharrem İnce’nin ilk karnesi
20.05.2018 - Umudumuz Mösyö X
1.02.2018 - Kürtleri kazanan seçimleri kazanır
23.04.2018
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Sabri Ayçiçek
CHP,anti-emperyalist diktatörlerden(ne demekse bilen var mı?) medet ummayı "solculuk" sanarak,halkın oylarıyla seçilmiş ve meşru bir hükümeti-eleştirmek hakkı baki.-,bir diktatör olan Esedle kıyaslayarak,kötü bir benzetme yapmaktadır.Nasıl elma ile armutlar toplanamazsa,bu iki lider de(Erdoğan ve Esed) farklı kulvarların insanları olduğu için kıyaslanamaz.Ancak CHP bunu yapar ve meşru başbakanı da "diktatör" gibi görür!1925-46 arasındaki tek parti diktatörlüğüne de topluma "demokrasi" diye servis eder/ediyor.Yiyen kaldıysa tabi ki!