Atilla YAYLA
Hem demokrasiye karşı Gezi kalkışması hem Mısır'daki darbe sürecinde demokrasilerde sandığın yeriyle ilgili tartışmalar alevlendi. Demokrasi sicili bozuk kimileri demokrasinin sandıkla özdeş olmadığı tezine sarılarak hem hükümeti hem de sokak şiddetiyle hükümeti alaşağı etme çabalarına karşı çıkanları ve Mısır'daki darbeyi kınayanları eleştirmeye çalıştı. Ne yazık ki bazı demokrat kalemler de yanılgıya düştü ve bu kimselerle birlikte saf tuttu.
Şüphe yok ki, demokrasi dar anlamda sandıkla özdeşleştirilemez. Sandığa dikkat çekenlerin amacı sandık eşittir demokrasi demek değil, demokraside sandığın vazgeçilmezliğini ve ikame edilemezliğini vurgulamak. Sandık demokrasinin tanımında bile önemli yer işgal ediyor. Huntington gibi siyaset bilimciler iktidarın iki defa seçimle el değiştirdiği siyasî sistemleri demokrasi olarak adlandırır. Başka bazı siyaset bilimciler demokrasiyi iktidar partisinin seçimleri kaybetme ihtimalinin olduğu sistemler olarak vasıflandırır. Bu yüzden, demokratik sandık demokrasinin en büyük tezahürü ve işaretidir. Seçim demokrasinin en mühim mekanizmasıdır. Oy verme zamanı demokrasinin bayramıdır. Sandık demokrasinin nişanesidir. Sandık derken elbette demokrasi olma iddiası taşıyan yerlerdeki sandığı kast ediyoruz, her sandığı değil. Otoriter ve totaliter ülkelerdeki sandık demokratik ülkelerdeki sandıkla aynı anlamı taşımaz. Örneğin, Suriye'de iç savaştan önceki sandığın veya eski Sovyetler Birliği'ndeki sandığın demokratik sandıkla bir alâkası yoktu. Bu yüzden, tek parti diktatörlüğümüzün 1946 seçimlerindeki sözüm ona sandığına atıf yapıp sandık demokrasiye yetmez tezine destek çıkarmaya çalışmak bir metodolojik hata.
Demokraside sandık buzdağının su üstündeki kısmıdır. Bir yerde eğer demokratik seçim sandıkları kurulabiliyorsa bu bize orada demokrasinin temel değer ve kurumlarının iyi kötü var ve işlemekte olduğunu gösterir. Bunlar nelerdir? Birden çok ve kelimenin gerçek anlamında siyasî parti. Tek insan tek oy ve herkesin seçimle gelinen makamlara talip olabilmesi anlamında siyasî eşitlik. Yarışmacı, âdil, periyodik ve güvenilir denetim altında seçimler. İfade ve teşkilatlanma özgürlüğü. Muhalefetin meşru ve alenî olması. Seyahat özgürlüğü. Mülkiyet edinebilme ve maddî varlıkları tercihe göre kullanabilme hakkı. Meslek seçme ve icra etme serbestisi. Demokratik sandığın varlığı bunların bir şekilde ve bir dereceye kadar mevcut olduğunu ve fonksiyonlarını yerine getirdiğini gösterir.
Kısaca demokrasi dediğimiz şeyin asıl adı liberal demokrasidir. 'Liberal olmayan demokrasi' diktatörlüğün kibar görünen türüdür. Liberal düşüncenin demokrasiye katkısı ise birey hak ve özgürlüklerinin korunması için sıkı bir insan hakları rejimi, yatay ve dikey kuvvetler ayrılığı, hukukun hâkimiyeti, sınırlı devlettir. İşte bu çerçeve içinde derneklerin, vakıfların, iktisadî ve sosyal kuruluşların cirit attığı bir güçlü sivil toplum oluşabilir. Ancak, sivil toplum kuruluşları tek tek veya grup hâlinde zorla uygulanma hakkına sahip kamusal kararlar alamazlar. Kararları yalnızca kendi üyelerini bağlar. Toplumsal çoğulculuk harika bir şey, liberal demokrasi bunun en büyük garantisi. Ama toplumsal hayat çelişen talepler ve duruşlar ortamında kamusal kararların alınmasını gerektiriyor. O zaman 'kim bu kararları alma yetkisine sahip olmalı?' sorusu karşımıza çıkıyor. Kim? Elbette, kerameti kendinden menkul platformlar değil, seçimle gelenler.
Seçimle oluşturulan yönetimlerin muhtemel hatalarının engellenmesi ve sınırlanması için liberal demokrasi bazı yol ve yöntemlere sahiptir. Kamusal karara bağlanması gereken konuların azaltılması, karar yetkilerinin adem-i merkezileştirilmesi, kararların yargısal denetime tabi tutulması gibi. Bir başka mekanizma da bir iktidarın hatasının bir sonraki iktidar tarafından düzeltilmesidir. Bu yöntem, yani sandığa dayanan bir rejim kabul edilmezse, başka türlü, işler bir demokratik kamusal karar alma yöntemi geliştirilemez ve istikrarlı ve meşru bir siyasî yönetim teşkil edilemez.
Bazıları, öyle görünüyor ki, demokrasi ve sandık ilişkisi söz konusu olduğunda, 'ortada sandık var yandan geç' demelerine yol açabilecek bir kişisel öfke içinde. Yazık, bunun nihaî tahlilde demokrasiden vazgeçmek anlamına geleceğinin farkında değiller. Ben bu çizgideki arkadaşların, her ne sebeple olursa olsun, demokrasiden vazgeçmek isteyeceklerine ihtimal vermek istemiyorum. Bu yüzden, demokrasiye sahip çıkmanın demokratik sandığa sahip çıkmakla başladığını kendilerine hatırlatmayı bir görev telakki ediyorum.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019