Atilla YAYLA
104 emekli amiral tarafından 4 Nisan gece yarısı yayınlanan bildiri yoğun tartışmalara neden oldu. Toplum, bekleneceği üzere, iki kampa bölündü. Kamplardan biri bildiriyi anti-demokratik ve darbe çağrısı yapıyor şeklinde okunmaya elverişli bir metin olarak görürken, diğeri emekli subayların ifade özgürlüğünü kullandığı ve görüşlerini açıkladığı şeklinde yorumladı.
İfade özgürlüğü her kişi ve kesimin tek tek veya grup halinde kamusal meselelere ilişkin görüş ve kanaatlerini açıklaması olarak tanımlandığında bildirinin geniş anlamda ifade özgürlüğü içine gireceğine kuşku yok. Netice itibarıyla bir grup “sivil” vatandaş belli meselelerle ilgili görüşlerini açıklamış. Bu bakımdan diğer vatandaşlarla bu vatandaşlar arasında bir fark görmek anlamsız. Ancak mesele bu kadar basit değil. Bu tür bir okuma tarih dışı bir okuma olur. Bildiricilerin tamamı emekli asker. Bildirinin imza listesinde mesleki kariyerleri öne çıkartılmış. Yani bu insanlar bir bildiriye başkalarıyla birlikte imza vermek yerine kendi başlarına bir bildiri hazırlamışlar. “Amiral” sıfatlarıyla imzalamışlar. Bu mesleklerinin kendilerine bir ayrıcalık tanıdığı kanaatinde olduklarının işareti sayılabilir. Böylece verdikleri mesajın iki ayağı ortaya çıkıyor. İlki elbette kamuya, ikincisi ise orduya verilen mesajlar. İlkinde sıkıntı daha az, ancak ikincisi epeyce sıkıntılı.
15 Temmuz’a Rağmen
Bu sıkıntının ana sebebi eskiden beridir askeriye içinde var olan çeşitli seviye ve derecelerde siyasete müdahil olma virüsü, daha doğrusu cuntacılık hastalığıdır. Ordunun siyasete müdahalesinin en üst noktası elbette darbeler. Sonuncusu yaklaşık beş sene önce 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbeler ve darbe teşebbüsleri toplumun ve özellikle siyasetçilerin zihninde derin izler bırakmıştır. Bu yüzden bu bildirinin siyasete bir müdahale çabası olarak okunması hiç de şaşırtıcı görünmemekte. Nitekim maşeri vicdan da bunu bu şekilde okudu ve tepkisini verdi. Bu gerçek göz ardı edilerek yorumlar yapılması çok şaşırtıcı. ABD’de veya İngiltere’de bu tür bir bildiri yayınlansa belki hiç dikkat çekmeyecek veya hiç sorun teşkil etmeyecek olabilir. Türkiye’ye gelince iş değişiyor. Unutmayalım ki imzacılar ordu ile yakın bağlara sahip kimseler ve verdikleri mesajın orduya istedikleri gibi gitmesi için emekli askerler olarak bu bildiriyi kaleme aldıkları anlaşılıyor. 1963’te Talat Aydemir’in emekli bir asker olarak yaptığı darbe girişimi de tarihsel bir örnek oluşturuyor. Emekli subaylar için yapılabilecek en iyi şey, aralarında bazılarının yaptığı gibi açık ve meşru siyasete girmek, görüş ve kanaatlerini o çerçevede dile getirmek. Ancak o zaman, sert siyasi tartışmalara ve eleştirilere açık olmak gerekiyor. Çoğunun, bunun gerektirdiği zihni ve psikolojik formasyona sahip olmadığından şüphe etsek çok haksız olmayız.
Meşrulaştırma Bahanesi
Bildirinin Montrö Anlaşması hakkında olandan daha vahim kısmı Atatürkçülüğü resmi ideoloji olarak gördüklerini vurgulamaları ve onun askeriyede tartışmasız eğitim ideolojisi olmasını talep etmeleri. Aslında bu bakımdan Türkiye’de gerek askeri gerekse sivil eğitim kurumlarında kayda değer bir değişiklik yok. Nitekim Milli Savunma Bakanlığı’nın cevabi açıklamasında da aynı havanın ama daha yumuşak bir şekilde yansıtıldığı görülmekte. Fakat sıkı-militan Kemalist olduğu anlaşılan imzacı emekli subaylar, çok daha katı bir ideolojik eğitim istiyor. Bunu yaparken de Atatürkçülüğün ve “Atatürk ilke ve devrimlerinin” demokrasi ve çağdaşlık ile mükemmelen bağdaştığına inanıyor. İşte bu inanç çok tartışma götürür. Emekli Amirallerin Atatürkçülük vurgusu özünde geçen yüzyıla ait, kısmen otoriteryen kısmen totaliteryen, mahalli ve konjonktürel bir ideoloji. Türkiye’de tüm askeri müdahalelerin ve darbelerin ya onun adına yapıldığı ya da ona atıfla meşrulaştırıldığı gerçeği bile Atatürkçülük ile darbecilik arasındaki ilişki hakkında kendi başına çok şey anlatmaya kafidir. Nitekim 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulunan FETÖ üyesi askerlerin yayınladığı darbe bildirisinin ideolojisi de “Atatürkçülüktü.”
Askeri Eğitimde İdeoloji ne Olmalı?
Demokratik bir sistemde elbette Atatürkçülüğe inananlar var olabilir, ancak bunun ülkenin resmi ideolojisi haline getirilmesi ve kamu zoruyla tüm topluma dayatılması demokrasiye çok zarar verici. Türkiye on yıllardır istikrarlı bir demokrasi olamadıysa, gözlerin çevrilmesi gereken yerlerden biri de bu. Yaşanan bunca tecrübeye rağmen bu gerçeğin kavranamaması üzüntü verici. Bu çerçevede bildiriye yansıyan bir başka vahim hata da imzacıların askeri eğitimde esas alınacak ideolojinin ne olacağını belirleme hakkını kendilerinde görmeleri. Bu, imzacı subayların kendilerini hala demokratik siyasetin ve siyasetçinin üstünde gördüklerinin en bariz yansıması. Bana öyle geliyor ki Kemalizm ideolojisi bu emekli subaylarda hem bir saplantı hem de imtiyazlı hayat yaşamanın aracı olmuş vaziyette.
Böyle bir bildirinin hazırlanmasında, yayınlanmasında ve bildirinin içeriğinde sıkıntılar olmakla beraber bu bildirinin hukuki soruşturma konusu yapılması ayrı bir konu. Fakat esasta darbeci zihniyetin ve temsilcilerinin toplumun maşeri vicdanında mahkum edilmesi önemli. Demokrasi kültürüne güvenmek lazım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019