Atilla YAYLA
Kendisinin bir “üstinsan”, Almanların bir “üst ırk” olduğuna inanan Hitler, toplumsal hayatın hiçbir alanını kontrolü dışında bırakamazdı. Öncelikle denetim altına alınması gereken yer okullardı, bilhassa üniversitelerdi.
Naziler eğitim sistemini endoktrinasyon yatağına dönüştürdü. Eğitimin Nazileştirilmesinin en önemli aracı Hitler Gençliğinin Eğitimi için Resmî El Kitabı idi. Kitap tek kişinin eseri değildi; çok sayıda Nazi profesörü ve eğitmeni tarafından hazırlanmıştı. Üniversite öncesi okullarda ve üniversitelerde işlenen ana konuları kapsayan bir endoktrinasyon rehberiydi. On dört-on sekiz yaş arasındaki tüm çocukların eğitiminde kullanılması zorunluydu.
Hitler’in baş ideoloğu felsefeci A. Rosenberg üniversitelerin Nazileştirilmesi için tipik bir Alman profesörü olan E. Krieck’i görevlendirdi. Bu zat bireyci görüşlerden nefret etmekteydi. Ulusalcı ve etnik çizgilere dayanan “organik” bir toplum anlayışına sahipti. “Gelecekte Alman halkının kendini gerçekleştirmesine hizmet etmeyen ve önemini ondan almayan hiçbir zekâyı, kültürü ve eğitimi tanımayacağız” demekteydi. Ancak, üniversitelere egemen kılınacak zihniyet daha fazlasını istemekteydi. Bunun ne olduğunu yine bir felsefe profesörü olan W. Schulze- Sölde şöyle ifade etti: “Alman insanı ve İskandinav ırkı dünya görüşlerinin geçerliliğinin genel ölçütüdür.”
İşte bu anlayışla, üniversite yönetimlerine Nazi akademisyenler yerleştirildi. Yahudi hocalar ya işten atıldı ya da emekliye sevk edildi. Bunlar arasında M. Heidegger’in hocası ve arkadaşı E. Husserl de vardı. Hem hayatta olan felsefecilerin hem daha önce yaşamış felsefecilerin -meselâ 17. Yüzyıl’ın Yahudi asıllı Hollandalı filozofu B. Spinoza’nın- çalışmalarından kaynaklandığı düşünülen “Yahudi unsurlar” müfredattan çıkartıldı. Yahudi akademisyen T. Lessing suikast düzenlenerek öldürüldü.
Hitler’in, meşruluğunu ve üstünlüğünü felsefî ve hukukî olarak tescil edecek iki tanınmış isme ihtiyacı vardı. Meşhur felsefeciM. Heideger ve hukukçu C. Schmitt bulunabilecek en iyi isimlerdi. Heidegger Nazi iktidarına göz kırptı. Nasyonal Sosyalist Parti’ye üye oldu. 1927’de yayımlanan Varlık ve Zaman adlı eseriyle tanınmış ve itibar kazanmıştı. Nazilere katılmasının ödülü olarak Freiburg Üniversitesi rektörlüğüne atandı. İlk konuşmasında Nazilere övgüler yağdırdı. Konuşma davetiyesinin arkasına Nazi Partisi’nin marşını bastırmıştı. Kendisini üniversitenin ruhanî lideri ve şefi ilân etti ve bu görevin gereklerinin ancak Millî Şef (Hitler) önderliğinde yerine getirilebileceğini ekledi. 1933-34 öğretim yılı başında Freiburg Üniversitesi’nin şefi olarak öğrenci gazetesinde şunları yazdı: “Ulusun aslî varlığının kurtuluşu ve devletin iç gücünün artması için kendinizi feda etme konusunda cesaretiniz daima artsın… Millî Şef Almanya’nın gerçeği, bugünü, yarını ve yasasıdır… Yaşasın Hitler.”
Heidegger, Nazilerle ilişkilerine zarar verir endişesiyle, hocası ve arkadaşı E. Husserl ile tüm ilişkilerini kopardı ve bunu Husserl’e karısının götürdüğü acı bir notla bildirdi. Rektörlük odasına oturup Nazi polisine arkadaşları hakkında ihbar ve şikâyet mektupları yazdı. Üniversite çalışanları için ahlâk kuralları listesi hazırladı. Üniversitede SS birlikleri oluşturulmasına ve sembolik silahlarla öğrencilere askerî tatbikatlar yaptırılmasına izin verdi.
C. Schmitt, 1 Mayıs 1933’te Nazi partisine katılarak Hitler’in saygı duyulan bir hukukçudan destek ihtiyacını giderdi. Güçlü ve bağımsız devlet fikrini destekliyor, modern toplumlarda devleti merkeze koyan Hegel’in takipçisi olarak görülüyordu. 10 Mayıs’ta Nazi öğrenciler Yahudi yazarların kitaplarını yaktı. Schmitt onları destekledi. “Nasıl sahte Alman parası basmak bir kalpazanı Alman yapmıyorsa, Almanca eserler yazmak da Yahudi yazarları Alman yapmaz” dedi. Tek parti devletinin 20. Yüzyıl devleti ve Alman birliğini sağlamak için atılması gereken bir adım olduğunu ilân etti. Hitler diktatörlüğünü meşru ve parti-devlet aynılaşmasını haklı gösterecek hukuk çalışmaları yaptı. Nazilerin muhaliflerini öldürerek “temizlemesine” hukukî kılıf uydurmak amacıyla siyasî cinayetin “idarî hukukun en üst şekli” olduğunu yazdı.
Ne Heidegger ne de Schmitt ciddî şekilde yargılandı. Batı ittifakı işleri Almanların eline bırakınca, Alman yönetimi olan biteni unutturmak, Nazilerin temizlenmesini önce savsaklayıp sonra kapatmak için elinden geleni yaptı. Haksız yere üniversitelerden tasfiye edilmiş Yahudi akademisyenler ya hiç geri dönemez ya da büyük zorluklarla karşılaşırken, Naziler eski yerlerine hatta daha iyi makamlara yerleştiler; asla özür dilemeden, pişmanlık ve utanç beyan etmeden hayatlarını sürdürdüler. Heidegger ve Schmitt de bunlar arasındaydı.
Şüphe yok ki, engizisyon mahkemesi mantığıyla hareket edip insanların tüm hayatını sınırlı bir döneme dayanarak değerlendirmemek, yargılamamak lâzım. Ne var ki, böylesine büyük isimlerin vahşete ve despotizme sempati duymalarını, payanda olmalarını unutmak ve affedilebilecek kusurlar arasında görmek de vicdana sığmaz. ..
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019