Atilla YAYLA
2 Şubat 2017 akşamı Habertürk televizyonunda katıldığım bir programda Balyoz Dâvâsı hakkında bazı görüşler ifade ettim. Davanın özünde doğru ve haklı olduğunu, ama Gülenistlerin davayı kendi amaçlarına ulaşmak için yozlaştırdığını söyledim. Aslında beş-on kişi ile sınırlı kalması gereken davanın haksız yere yüzlerce insana bulaştırıldığına değindim. Bunun üzerine dâvâda yargılanan ve uzun süre haksız yere hapiste tutulan Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz Bey beni aradı. Söz konusu dâvâ hakkında bazı bilgiler verdi ve dâvânın özünü görmeye yardımcı olacak açıklamalar yaptı. Ben de ifade ettiği hususları bir mektupta yazmasını talep ettim. Ahmet Yavuz Beyden gelen mektup aşağıda.
* * *
Sayın Atilla Yayla,
Sizi, 2 Şubat 2017 akşamı Habertürk'te katıldığınız yayında izledim.
Programın geçmişe dönük muhasebe yapma konusuna temasınız esnasında “hatamı anlarsam özür dilerim” benzeri bir açıklamanın ardından “Balyoz dâvâsında 5-6 kişi yargılanmalıydı” ifadesini kullandınız.
Sizi telefonla 3 Şubat günü aradım. Uygarca bir konuşma sonucu söylediklerimden ikna olduğunuzu belirttiniz ve bunları size yazmamı arzu ettiniz. Bilgisizlik bilgiye dönüştüğünde daha sağlıklı bir muhakeme yapacağınıza inandığım için bu satırları kaleme alıyorum.
Öncelikle şunu belirtmeliyim: Balyoz vb dâvâlar, konuyu hiç bilmeyenlerin, yarım yamalak bilenlerin kamuoyunu yanıltması zemininde sürdürülebilmiştir. Bu insanların bir kısmı yürütülen algı operasyonun bir parçası olduğu için görevlerini yaptılar. Bulunduğum yerden bunu hiyanet olarak nitelemek mümkün. Ama bana ve arkadaşlarıma karşı değil, kendilerine itibar atfeden sıradan vatandaşlarımıza ve adalet duygusuna karşı... O nedenle onları ayrı bir kategoriye dahil ediyorum.
Bunun dışında kalan, sizin de arasında bulunduğunuz diğer bir kesim var ki, derinlemesine bilmedikleri konularda konuşarak oluşturulan algıya katkı verdi. Bunların yaptığı ve yapacağı özeleştiri çok kıymetli. Çünkü daha sağlıklı bir toplumsal yaşamın kurulmasında önemli bir rol oynayacaktır. Buna ülkemizin ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Gelelim Balyoz dâvâsına...
Yaratılmak istenen suç algısıyla ilgili üç husus:
(1) Birinci Ordu Komutanlığı Mart 2003'te yapacağı Plan Semineri için taslak senaryoyu Kara Kuvvetleri Komutanlığına (KKK) seminer öncesinde gönderiyor. KKK bu senaryoyu bu haliyle değil, ama bu senaryonun içerdiği bütün hususları iki ayrı tarihte ayrı ayrı inceleyin diye Birinci Orduya emrediyor. Birinci Ordu Komutanı da iki ayrı seminer yapmaya uygun zaman yok, birlikte yaparız diyor. Daha sonra senaryo da dahil Plan Semineri dosyası, seminer öncesi KKK’lığına yeniden sunuluyor. Onlardan hayır diye bir cevap gelmediği için de aynıyla uygulanıyor. Seminere Genelkurmay Başkanı ve KK Komutanı da davetli oldukları halde Irak krizi nedeniyle gelemiyorlar. Yani saklı gizli yapılan bir şey yok. Konu KK Komutanı ile Birinci Ordu Komutanı arasındaki bir konudan ibarettir. Sonradan KK Komutanı bunu disiplin suçu olarak nitelendirdiğini açıkladı. Sonuç olarak disiplin suçuyla konunun bağlantısı hiç yoktur.
(2) Plan Semineri toplam 10 kasettir ve 22-23 saatlik süreyi içermektedir. Katılan kişi sayısı 152’dir. Konuşmaların içinde 4-5 dakikalık kısmı, senaryo çerçevesi dışına çıkartıldığı takdirde soruşturulmaya müsait unsurlar barındırmaktadır. Sıkıyönetim koşullarının konuşulduğu bir durumda bu konuşmalar normal kabul edilebilir ya da birileri “burada amacını aşan ifadeler var, soruşturulmalı veya kovuşturulmalı” diyebilir.
Bunlar “askerin siyasete karışması” suçlamasına ilişkindir. Peki, seminer ses kayıtlarını dinleyenler bu konuda bir adım atmış mı? Atmamış. Atsaymış ne zaman atılmalıymış? Mart 2003’ten hemen sonra.
Bu konuşmalarla darbe suçlaması yapılabilir mi? Kesinlikle hayır. Konuşmalarda Balyoz’un “b”si ya da darbenin “d”si var mı? Yok...
(3) Gelelim esas meseleye. Yani darbe suçlamasına temel teşkil eden 2 Aralık 2002 tarihli Balyoz Güvenlik Harekât Planına...
Bu belge güya seminerden önce yazılmış. Ama ilk defa 2006 yılında piyasaya sürülen Office 2007 yazılımı içinde kullanılan “kalibri” fontu kullanılarak. Sadece Balyoz mu bu fontla yazılmış? Hayır. Denizci, havacı ve jandarma arkadaşların suçlanmalarına vesile olan sahte planlar da bu fontla yazılmış. Ayrıca kendilerine geniş bir cephe oluşturabilmek için jandarmaların yaptığı iddia olunan fişlemeler de hayatın gerçeklerine aykırılıklar taşıyor. Mesela okuldan 2003 yılında kaydının kesilmesi istenen bir üniversite öğrencisinin 2007'de üniversiteye girdiği ya da el konulacağı varsayılan bir jipin o iddia edilen plakaya 2005'te kavuşabildiği gibi. Bu örneklerin sayısı iki bini geçmektedir.
Soru da, yanıtı da çok basit: Bu sahte ve 2009’dan sonra üretildiği bilimsel olarak kanıtlanmış olan planlar olmasa bir darbe dâvâsı açmak ve yürütmek mümkün olur muydu?
Hayır...
Bu planları yok saydığınız takdirde 1. ve 2. maddede yazılan hususlar bir anlam ifade edebilir mi? Elbette hayır.
Bu konuda ifade edilecek ve kanıt mahiyetinde binlerce argüman sıralanabilir. Ama siz ve okurlarınız için yeterli olduğunu düşünüyorum.
Programda belirttiğiniz gibi, değil 5-6 kişinin yargılanmasını, darbe dâvâsı kapsamında bir kişinin bile soruşturulamayacağını yeniden hatırlatarak mektubumu bitirmek istiyorum.
Yaşanan yakın geçmiş, gerçek bir demokrasi kurmak için kanaatlerimizden ziyade bilgiye; darbecilikle mücadele edebilmek için de kirli yollara sapmak yerine hukuk kurallarının egemen kılınmasına ihtiyaç olduğunu net olarak ortaya koymuştur.
Balyoz vb kumpas dâvâlarının 15 Temmuz darbesine giden yolun taşlarını döşemekten başka bir işe yaramadığını hatırlatarak size ve okurlarınıza saygılar sunarım.
Ahmet Yavuz
Em. Tümgeneral
Balyoz'dan 18 yıla hükümlü ve 41 ay özgürlük yoksunu
* * *
O günleri hatırlayalım. Askerlerin merkezinde olduğu bürokratik vesayetten bıkıp usanan halk kitleleri ve aydınlar bu sorunu çözecek adımlar bekliyordu. Ergenekon ve Balyoz gibi dâvâlarla, o zamana kadar asla dokunulamaz, yargılanamaz sayılan asker-bürokratlar mahkemelere çıkarılmaya başladı. Bu, tüm demokrat çevrelerde heyecan ve ümit uyandırdı. Bu yüzden dâvâlar geniş bir destek tabanı buldu. Bu çerçevede ben de, o sıralar sadece hafta bir kez yazmama ve her yazıyı popüler konulara tahsis etmekten uzak durmama rağmen, şu veya bu ölçüde yanıltıldım. Yargılamalarda masumiyet karinesine saygı gösterilmesi, sanıklardan delillere değil delillerden sanıklara gidilmesi, gereksiz tutuklama yapılmaması, yargılamaların tutuksuz sürmesi ve tutuklamaların cezalandırmaya dönüştürülmemesi gibi hususlara birkaç defa dikkat çektim. Ancak, olan bitenin tam mahiyetini kavramada yetersiz kaldım. Çünkü bilgi kaynaklarını kontrol eden ve elinde birçok medya organı bulunan Gülenciler kudretlerinin doruğundaydı; meseleleri topluma istedikleri gibi sunma, her türlü manipülasyonu yapma gücüne sahipti. Sonradan ortaya çıktı ki bu dâvâların sadece polisle değil yargıyla alâkalı kısmı da tamamen aynı şebeke tarafından kotarılmıştı.
Maalesef birçok yazar çizer, bilgi akışının kontrol altında olması ve demokrasinin kuvvetleneceği umudu yüzünden yeterince dikkatli olamadık. Kamuya akan bilgileri tahkik edecek, teyit edecek kaynaklara da sahip değildik. Üstelik biz akademisyenler bu bakımdan gazetecilerden daha dezavantajlı bir konumdaydık. Askeriyemizin darbeci bir geçmişinin olması ve silâhlı bürokraside darbeci zihniyetin yaygınlığı da bizi başka ihtimalleri düşünmekten uzak tuttu. Nitekim bu hususta haklı olduğumuz 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle bir kere daha ispatlandı.
Şüphesiz bütün bunlar hepimizin, bu arada kendimin, bir manevi sorumluluk altında olduğumuz gerçeğini değiştirmez. Her ne kadar benim süreçteki payım çok küçük ve hiçbir şekilde gidişatı etkilemeyecek çapta idiyse de, bugünden baktığımda çok daha dikkatli olmam gerekirdi demekten kendimi alamıyorum. İnşallah hepimiz, tüm toplum yaşananlardan ders almışızdır…
Ahmet Yavuz Beye tekrar geçmiş olsun diyor, hassasiyeti için teşekkür ediyorum.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019