Ayşe HÜR-Taraf yazıları
Bugüne dek “Ergenekon”, “Balyoz” ve benzeri soruşturmaları İttihat ve Terakki’den beri başımıza musallat olan darbecilik geleneği ile hesaplaşmanın bir parçası olarak görüyor ve yürekten destekliyordum. Ancak bugüne dek olanlar beni hayalkırıklığına uğrattı. Öncelikle 1970’lerden beri on binlerce kişinin ölümünden, sakat kalmasından, hapse girmesinden birinci dereceden sorumlu olanlar, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan darbecileri, hatta Ergenekon ve Balyoz davalarına konu olan darbe girişimlerinin asıl patronları ellerini kollarını sallayarak gezerken, Ahmet Şık ve Nedim Şener örneğinde olduğu gibi bunlara destek verdikleri iddia edilen ikincil, üçüncül aktörlerin şüpheli delillerle hapse atılması Ergenekon’un sulandırılmaya çalışıldığı izlenimini uyandırıyor. Bu arada, hükümeti desteklesin, eleştirsin binlerce gazetecinin yargılanması ve yüzlercesinin ağır cezalara çarptırılması, seçilmiş Kürt siyasetçilerin “KCK operasyonları” adı altında yaklaşık iki yıldır hapiste tutulması, binlerce siyasi mahkûmun hapishanelerde çürümeye terk edilmesi, hasta ve özürlü mahkûmların inatla affedilmemesi, Pınar Selek, İsmail Beşikçi, Nevin Berktaş gibi aydınların adeta kan davasına kurban edilmesi, vicdani reddini açıklayan gençlerin cezalandırılmaları (son olarak Halil Savda’nın beş aylık hapis cezası onandı) ve daha bir dizi olay hükümetin demokrasi ve insan hakları konusundaki samimiyetinden kuşku duymama neden oluyor. Bu nedenle 4 Mart 2011 günü Taksim’deki gazeteciler mitingine ben de katıldım, Galatasaray’a kadar basın özgürlüğünü savunan sloganlar atarak yürüdüm. Umarım, aramıza karışarak Ergenekoncu sloganlar atan İşçi Partililer (Aydınlıkçılar) yüzünden mesajımız bulanıklaşmamıştır. Hükümet ne demek istediğimizi anlamıştır.
Haftanın yazısını sıcak gündem uyarınca “basın özgürlüğü” konusuna ayırmam gerekirdi ama 17 Şubat 2008 tarihli “İktidar basının uysalını sever” başlıklı yazımda (ve dolaylı olarak başka yazılarımda) Cumhuriyet tarihi boyunca, iktidarların muhalif basına, muhalif gazetecilere yönelik tutumlarını özetlemeye çalıştığım için tekrara düşmekten korktum ve bir başka konuya değinmeye karar verdim. Esin kaynağım İngiltere ve İrlanda’da bu yıl ikincisi kutlanan “Dünya Kitap Günü”. Önümüzdeki yıl Taksim’de hükümeti protesto etmek için değil, “Dünya Kitap Günü”nü kutlamak için toplanma umuduyla, hepinize iyi okumalar diliyorum.
xxx
Bir zamanlar, bir kitabı yaratmak, ister kilise kürsülerine zincirlenecek dev boyutlu ciltler olsun, ister ince bir kitapçık olsun, uzun süre ve emek isteyen bir işti. 15. yüzyıl ortalarında yapılan bir buluş kitap üretmek için harcanan saatleri azaltmakla kalmadı, okuyucu ile kitap arasındaki ilişkinin niteliğini de değiştirdi. Dünyada ilk baskı aracının, Gutenberg tarafından Almanya’nın Strasburg kentinde 1436 yılında geliştirildiği kabul edilir. Uzun adıyla Johannes Genfleisch zur Laten zum Gutenberg’in ilk bastığı kitap Speculum Humanae Salvationis olmakla birlikte, buluşunun tanınması her sayfasında 42 satır/sütun olan bir İncil sayesinde olmuştu.
Harflerin yüzeyini oluşturmak için metal prizmalar, şarap ve cilt yapımı gibi iki farklı alanda kullanılan makinelerin özelliklerini birleştiren bir baskı makinesi ile yağ bazlı bir mürekkep kullanan Gutenberg 150-200 nüsha bastığı bu İncil’i Frankfurt’taki Ticaret Fuarı’nda kamuoyuna sunmuştu.
Bu ilk seri basımdan sonra Avrupa’nın dört bir yanında matbaalar kuruldu. Öyle ki, 1456 yılından 1 Ocak 1501 tarihine kadar basılan kitapların sayısı (ki bunlara daha sonradan Latince “beşikte” anlamına gelen incunabulum sözcüğünün çoğulu olarak incunabula denecekti) 30-40 bini bulmuştu. Daha önceki yüzyıllarda basılan kitapların sayısının 1.500’ü geçmediği düşünülürse, Gutenberg’in yaptığı işin büyüklüğü anlaşılıyordu.
Matbaa Osmanlı ülkesinde
Gutenberg’in bu olağanüstü buluşu, daha II. Bayezid Dönemi’nde (1481-1512) Osmanlı ülkesine girdi ve ilk Osmanlı matbaasını 1492’de İspanya’dan sürülünce İstanbul’a göç eden Musevi asıllı David ve Samuel ibn Nahmias Kardeşler kurdu. 1493’te kurulan matbaada basılan ilk kitap bazı kaynaklara göre Arbaah Turim adlı dinî kitap, bazılarına göre Çocuk Dersleri adlı İbranice sözlük, bazılarına göre ise Joseph ben Goriom’un İbrani Tarihi’ydi.
Bayezid’in oğlu Yavuz Sultan Selim zamanında (1512-1520) basım işleri yasaklanarak, bu işlerle uğraşanların idam edileceğine dair bir ferman yayınlandıysa da, bu ilk Yahudi matbaasında kitap basımı durmadı, Nahmias Kardeşler, matbaacılık mesleğini 1518’e kadar sürdürdüler. Bu tarihten sonra Yahudi matbaacılığı İstanbul, Edirne, İzmir, Selanik, Kırım ve Halep’te yayılarak devam etti.
1567’de ilk Ermeni matbaasının kuruluşu birazcık zahmetli oldu. Bir grup basım araç gereci ile İtalya’dan gelen Sivaslı Apkar Tıbir adlı genç önce tutuklanmış sonra serbest bırakılmıştı. Matbaasını Kumkapı-Yenikapı arasındaki Surp Nigoğayos Kilisesi civarında kuran Apkar, burada biri alfabe, biri takvim, üçü de ayin kitabı olmak üzere beş kitap bastı. Ancak Apkar, Erivan yakınlarındaki dinî merkez Eçmiadzin’e gidince İstanbul’daki Ermeni basım faaliyetleri yüz yıllık bir suskunluk dönemine girdi.
Osmanlı ülkesindeki ilk Rum matbaası ise 1627 gibi nispeten geç bir tarihte (ama ilk “Türk” matbaasından 100 yıl önce) Kefalonyalı Nicodemus Metaxas tarafından Rum Patrikhanesi’nin bünyesinde kurulmuştu. Metaxas, baskı makinelerini İngiltere’den getirmişti.
İbrahim Müteferrika
1493’ten İbrahim Müteferrika’nın 1727’de kurduğu ilk “Türk” matbaasına kadar geçen 234 yıl içinde, Osmanlı ülkesinde gayrı Müslimlerce açılan matbaa sayısının 37 olduğu sanılır. Bu matbaalarda Türkçe (Osmanlıca) eser basılmamasının en önemli nedeni, sanıldığı gibi dinî nedenler değil yaşamını yazıcılıkla kazanan 90 bine yakın hattatın direnişidir. Ancak yine de not etmek gerekir ki, 1706 yılında, Halep’te Kitab-ı Mezamir (Davut Peygamber’in mezmurları) Arap harfleriyle basılmıştır.
Matbaacılığı “sanat-ı garibe” olarak niteleyen Lale Devri’nin ünlü padişahı III. Ahmet’in (hd. 1703-1730) hattatlar loncasını ikna için Şeyhülislam Yenişehirli Abdullah Efendi’den aldığı ikinci fetvadan sonra 1727 yılının temmuz ayında, Üsküdar’daki Selimiye semtinde Macar asıllı İbrahim Müteferrika’nın evinde ilk Türk matbaası açılır.
20’li yaşlarında dâhil olduğu Protestan (Uniterian) inancına yönelik baskılardan dolayı Transilvanya’dan göç eden ve Müslüman olduktan sonra İbrahim adını alan kahramanımıza bir devlet memurluğu olan “Müteferrika” unvanı 1716’da verilmiştir. Batı kültürü ile Osmanlı kültürünü başarı ile harmanlayan İbrahim’in matbaasında basılan ilk kitap, 1729’da Sıhah-i Cevheri’nin Arapça-Osmanlıca Sözlüğü’nün Vankulu tarafından yapılmış tercümesi (Vankulu Lûgati) idi. Bin nüsha olarak basılan kitabın neredeyse yarısını İbrahim Müteferrika’nın bu kitabı niye bastığını anlattığı “Önsöz” oluşturur. Bu önsözde basımcının bu cüretkâr girişiminden dolayı tepkiyle karşılanma endişesi açıkça hissedilir.
Ancak endişe yersiz olmalıdır çünkü 1730’da Lale Devri’ne son veren Patrona Halil İsyanı sırasında bile basım işi durmamıştır. Dahası III. Ahmed yerine tahta geçen I. Mahmud, Müteferrika’ya basım izni veren fetvayı yenilemiştir. Müteferrika Matbaası’nda aralarında 17. yüzyılın ünlü seyyahı Kâtip Çelebi’nin Kitab-ı Cihannûma’sının da bulunduğu 17 kitap ve dört harita basılır. (Yarısı tarih, yarısı dil, coğrafya, siyaset, fizik, mantık, askerlik konularında (yani hepsi de din dışı) olan kitapların başlangıçta bin civarında olan baskı adedi (sadece Afganları ve Safavileri anlatan kitap 1.200 adet basılmıştı) satış olmayınca 500’e kadar indirilmiştir. Müteferrika Matbaası’nda basılan kitapların toplam nüshanın 13.200 olduğu sanılır.
Kitaba ilgi olmayınca
Yardımcıları ile birlikte bizzat kitapların çevirilerini, çizimlerini, düzeltilerini, önsözlerini, fihristlerini hazırlayan, bu işlerinin yanı sıra diplomatik ve askerî görevler de üstlenen İbrahim Müteferrika, Yalova’da bir kâğıt fabrikası da kurar. Okuryazarlığın düşük olduğu, okuryazar olanların da dinî kitaplarla ilgilendiği bir ülkede, dünyevi konularda pahalı kitaplar basan bu ilk “Türk” matbaası, 1735-1743 yılları arasında muhtemelen satış yapamadığı için faaliyetine ara verir. Müteferrika’nın 1747 yılında ölmesi üzerine imtiyazı başkalarına verilir. Matbaa 1756’da yeniden açılır. Bu açılışın şerefine Vankulu Lügatı ikinci kez basılır. Ama son imtiyaz sahibi Kadı İbrahim Efendi’nin ölümü üzerine yeniden kapanır. Daha sonraki yıllarda Müslüman-Türklerin yönetiminde bazı matbaalar açılır ama iç ve dış meseleler yüzünden bunlar da kapanır. 1830’larda Matbaa-yı Âmire kurulur ve basım işlerini yürütür.
Modern anlamda ilk özel matbaa, 1882 yılında Ebüzziya Tevfik’in kurduğu Kitaphane-i Ebüzziya’dır. O dönemde yaygın olan ve halk arasında Acem baskısı denen taşbaskısını bırakıp çinko klişeli tipografiye geçilmesi sayesinde temiz baskılı ve renkli kitaplar basmak bu matbaa tarafından mümkün olmuştur. Kurumun başarısı İngiliz Times gazetesi tarafından övülmüş, Fransa Cumhurbaşkanı tarafından ise madalya ile ödüllendirilmiştir. Leipzig Dünya Matbaacılık Merkezi de, 1891-1899 arasında her yıl kata loğunda Kitaphane-i Ebüzziya’ya yer verir.
Evliya Çelebi’ye sansür
17. yüzyılın ünlü seyyahı Evliya Çelebi’nin paha biçilmez tarih, coğrafya ve antropoloji hazinesi olan Seyahatname adlı 10 ciltlik eseri nedense Müteferrika’nın bastığı kitaplar arasında yer almamıştı. Hacı Beşir Ağa adlı bir Habeş haremağası Mısır’da gördüğü eseri İstanbul’a getirmiş, Seyahatname’nin içindeki inanması güç hikâyelerden oluşturulan Müntehabat-ı Evliya Çelebi adlı derleme 1841-1843 arasında basılmıştı. 1200 adet basılan eser kısa sürede tükenince, 1846’da ikinci baskı yaptı. 1200 adetlik bu baskıya ise içindeki bazı “muzır ve münasebetsiz tabirler” yüzünden izin verilmedi. Kitabın önce imhasına karar verildi ancak bir depoya kilitlenmesiyle yetinildi. Esere olan talep dinmeyince, bazı tüccarlar eseri Mısır’da bastırıp İstanbul’da satışa sunmuştu. Bunun üzerine Maliye Nazırı, depodaki nüshaların da satılmasına izin vermek zorunda kaldı.
Seyahatname’nin bütünü değil ama ilk altı cildi ancak 1896-1902 arasında İkdam gazetesinin sahibi Ahmed Cevdet Bey’in (“İkdamcı Cevdet”) girişimleriyle basılabildi. Ancak dönemin baskıcı padişahı II. Abdülamit’in korkusundan, eser basımcıların sansürüne uğradığı gibi, eserin dilini sadeleştirmek adına pek çok terim ve kavram da tahrif edildi. Bu tedbirlere rağmen Abdülhamid’in gadrine uğrayan kitaba daha matbaada iken el kondu ve basılan nüshaları bir depoya kilitlendi. Bu yasak 1908’de Meşrutiyet’in ikinci kez ilanına kadar devam etti. Bu tarihten sonra kitabın ilk aşamada basılamayan yedinci ve sekizinci ciltleri 1928’de Arap alfabesiyle; dokuzuncu ve 10. ciltleri ise Latin alfabesiyle 1935 ve 1938’de basıldı. Yıllar sonra bu baskıların da eksikler içerdiği anlaşıldı. Eserin eksiksiz baskısı ancak yakın tarihte Yapı Kredi Yayınları tarafından yapılabildi.
Babıâli Yokuşu’ndan hatıralar
İstanbul’daki ilk kitapçı dükkânını İran’ın Hoy şehrinden göç eden Hacı Kasım Efendi adlı bir Türk’ün açtığı iddia edilir. 1862’de Beyazıt’taki Hakkâkler Çarşısı’nda faaliyete geçen bu kitapçı dükkânı 1895’te Babıâli’ye taşındı ve oğul Naci Kasım Efendi tarafından yönetilen bir yayınevine dönüştü. Yayınevini meşhur eden Saatli Maarif Takvimi,1920’lerin başından 1970’lere kadar 3,5 milyon adet basıldı ve üzerindeki ilginç bilgiler sayesinde günümüzün televizyonuna benzer bir işlev gördü.
Arakel Kitabevi
Bugün Cağaloğlu dediğimiz Babıâli Yokuşu’ndaki ilk kitapçı ise gazete müvezziliği (dağıtıcılığı) yapan Arakel Tozluyan Efendi’ye aitti. I. Meşrutiyet (1876) arifesinde ortaya çıkan “alafranga” kitapçı dükkânlarının ilk örneklerinden olan Arakel Kitaphanesi, ağırlıklı olarak Fransızca ve Türkçe ders kitapları basmıştı. Bunlardan Muallim Naci ile birlikte hazırlanan Talim-i Kıraat ve Mekteb-i Edep adlı okul kitapları o kadar tutulmuştu ki en az 100 baskı yapmıştı. Arakel Efendi 1912 yılında ölünce oğlu Leon Efendi bir müddet işi sürdürdü ama kitabevi 1914’te kapandı.
Asır Kütüphanesi
Asır Matbaa ve Kütüphanesi’nin kurucusu Kirkor Faik Efendi, Ahmet Rasim’in ifadesine göre 1880’lerin başlarından beri Babıâli’de kitapçılık yapıyordu. İstibdat döneminde Hazine-i Fünûn ve Musavver Terraki isimli haftalık iki mecmua çıkaran, pek çok kitap yayımlayan Kirkor Efendi, II. Abdülhamid tarafından nişanlarla taltif edilmiş biriydi. Kirkor Efendi’nin göğsü nişanlı ve üniformalı fotoğrafı kütüphanenin duvarını süslerdi. 1921’den önceki bir tarihte, bir yangın sonucu Asır Kütüphanesi kapandı ve Kirkor Faik Efendi kitapçılığı bırakarak Üsküdar Bağlarbaşı’nda bakkal dükkânı işletmeye başladı.
Gayret Kütüphanesi
Babıâli’nin en namlı kitapçılarından biri de Gayret Kütüphanesi idi. Sahibi Garabet Balamutoğlu Kayseri’deki Fransız Koleji’ne devam ettiği birkaç yıldan sonra 1895’de İstanbul’a gelerek halaoğlu Kirkor Faik Efendi’nin Asır Kütüphanesi’ne tezgâhtar olarak girmişti. Tokgözlülüğüyle tanınan Garbis Efendi’nin ayrıca tasavvuftan anlayan, musikiye meraklı, kanun çalan zarif bir zat olduğunu da ekleyelim. Kardeşi Misak Balamutoğlu da Zaman Kitaphanesi’ni kurmuş ve bu işi 1970’lere kadar devam ettirmişti.
İnkılâp Kitaphanesi
Hâlâ faaliyette olan İnkılâp Kitabevi’nin kurucusu Garbis Fikri Bey de Kayserili bir Ermeni’ydi. 1930’da Gedik Paşa Ortaokulu’ndan mezun olduktan sonra bir arkadaşı ile birlikte önce Cumhuriyet Kütüphanesi’ni kurmuş, 1932’de burasını arkadaşına devredip Ankara Caddesi 157 numaradaki İnkılâp Kitaphanesi’ni açmıştı. 1962 yılında Aka Eren adlı yayıncı ile kurulan ortaklıktan sonra kitabevinin adı önce İnkılâp ve Aka Kitabevleri sonra İnkılâp Kitabevi oldu ve Garbis Bey’in oğlu Nazar Fikri Bey ve onun oğlu Arman Fikri Bey’le devam etti.
Suhulet Kütüphanesi
Suhulet Kütüphanesi ve Matbaası’nın sahibi Leon Lütfi Bey ise Müslüman olup Semih Lütfi adını almış Kayserili zarif bir Ermeni beyefendisi idi. Necip Fazıl başta olmak üzere dönemin kalburüstü yazarlarının eserlerini yayımlayan Suhulet Kütüphanesi, Leon Lütfi Bey’in ölümünden sonra eşi Aznif Hanım tarafından 1980’lere kadar devam ettirildi. Asık yüzlü ve sert bir hanım olan Aznif Hanım da öldükten sonra kitabevindeki kitaplar, önce Kuleli Askerî Lisesi vasıtasıyla garnizonlara dağıtılmak istendi, kalanlar Edebiyat Fakültesi’ne verilmeye çalışıldı, fakülte ancak bir kısmını alınca da kâğıtçılara, hurdacılara dağıtıldı.
Harf Devrimi sonrası
1890’larda bunlara Naci Kasım Bey, Servet-i Fünun dergisinin sahibi Ahmet İhsan, Hüseyin Efendi, Tüccarzade İbrahim Hilmi Bey, Rauf Bey gibi Müslüman-Türk kitapçılar eklendi. Ancak Babıâli yayıncılığı, 1928’deki Harf Devrimi’nden sonra büyük bir sarsıntı yaşadı. 1908’de 128 olan kitapçı sayısı, 1933’te 51’e düştü. Depolarda bulunan binlerce eski yazılı kitap bir anda işe yaramaz hale geldiği için onlarca kitapçı iflasın eşiğine geldi. Bunların büyük bir kısmı da krizi atlatamadı. 1950’den itibaren kitapevleri Babıâli’den ayrılıp Beyoğlu’na, Taksim’e, Şişli’ye doğru yayılırken, geriye hüzünlü hatıralar kaldı.
Özet Kaynakça: Emin Nedret İşli, Kitaphaneden Yayınevine Bâbıâli, Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2004, Erhan Afyoncu, “İbrahim Müteferrika”, DİA, Cilt 21, s. 324-327; Franz Babinger, Müteferrika ve Osmanlı Matbaası ve 18. Yüzyılda İstanbul’da Kitabiyat, ikisi de Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2004.
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları

















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.05.2012
22.04.2012
15.04.2012
8.04.2012
1.04.2012
25.03.2012
18.03.2012
11.03.2012
4.03.2012
26.02.2012