Baskın ORAN
Çoktan seçmeli bir testle başlarsak: Herkesin önünde ağır hakaret gören “normal” Türk insanı “genellikle” neler yapabilir?
a) Gidip hakaretçiyi döver hatta fazlasını yapabilir; b) Hakaret edene hakaret edebilir; c) “Hakaretini misliyle iade ediyorum” diyebilir; d) Hakaret davası açabilir; e) Hakaret eden güçlü bir kişiyse sineye çekip oturur.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan benim de içinde olduğum Barış Bildirisi imzacılarına TV’lerden günler boyu ağır hakaretler etti: alçak, zalim, cahil, tiksinti verici, kin kusucu, hain, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız güruh, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş, kapkaranlık aydın müsveddeleri . Bunlar kendisine söylenseydi, söyleyen şahıs cezaevini kanuni ikametgah yazardı.
Ben yukarıdakilerden (d) şıkkını tercih ettim: Erdoğan’a 25.03.2016’da hakaret davası açtım. Şu anda Yargıtay’da. Oraya gelene kadar hangi hukuki aşamalardan geçti anlatayım, bu özete dayanarak Yargıtay’ın nihai kararının ne olabileceğine ilişkin bir test daha önerebilirim yazının sonunda (aşağıdaki tırnak içindeki italik kısımlar mahkemelerin orijinal ifadeleridir).
***
Dosya, Ankara 3. Asliye Hukuk’a düştü. Yargıç, Adalet Bakanlığında tetkik hakimi iken ilk defa bu davaya atanmıştı. Erdoğan’ın avukatı geldi, aynen şöyle dedi: “Müvekkilimin sözleri ifade özgürlüğü çerçevesindedir”.
Yargıç kararını aynı duruşmada (13.12.2016) açıkladı: Dava reddedilmiştir. Özetle gerekçesi:
1) Davacı [Barış Bildirisi’nde] “ağır ve haksız suçlamalar” yapmıştır; 2) “Davalı devletin başıdır ve bu sıfatla T.C.’yi ve Türk milletinin birliğini temsil eder, anayasanın uygulanmasını ve devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını sağlamakla görevlidir”; 3) Bildiri’deki ifadelerin “Cumhurbaşkanı sıfatını haiz davalı tarafından yorumlanması ve eleştirilmesi doğal olup hayatın akışı gereğidir.” [Bu sözlerin] “karşı eleştiri ve karşı görüş bildirme hakkını kullanma mahiyetinde olduğunun kabulü gerekir.”
Kararı avukatım Oya Aydın istinafa (Ankara Bölge Adliye Mahkemesine) götürdü. Buranın 25. Hukuk Dairesi de 23.03.2017’de davayı reddetti. Özetle gerekçesi :
1) “Davalı seçilmiş devlet başkanı sıfatıyla halkın bilgi edinme hakkına hizmet etmektedir”; 2) “Davacının bildiriyi kamuoyuna açmakla kendi görüşlerini de eleştiriye açmış olduğu kanaatine varıldığından, demokratik bir toplum yönünden ifade özgürlüğüne sınırlama getirilmesini gerektirir bir sosyal ihtiyaç bulunmadığı anlaşıldığından, tüm istinaf nedenlerinin reddine”.
***
Kararın literatüre geçecek tarafı, karardaki başka ifadeler: “Davacı, profesör unvanlı bir öğretim üyesi olup kamu görevlisidir. Davalı ise T.C.’nin seçilmiş Cumhurbaşkanıdır.”
Vahim. Çünkü:
1) Ben “kamu görevlisi” filan değilim. Dava dilekçemde 2006 yılında emekli olduğum yani yaklaşık 11 yıldır artık kamu görevlisi sıfatı taşımadığım açıkça yazılı ve bu husus Ankara 3. Asliye Ceza’nın 13.12.2016 tarihli ret kararında da aynen yer almakta. İstinaf mahkemesi bu yanılgıya niye düşüyor?
Yanılgı filan yok maalesef; bir “proje” var: AİHM’nin en önemli ilkelerinden birini ters-yüz ederek cumhurbaşkanını beraat ettirme projesi. Mahkeme o önemli ilkeyi karara yazmış da zaten:
“AİHM’ye göre; kamu görevlilerine yönelik eleştirinin sınırı sıradan kişiler için olandan daha geniştir ve kamu görevi yapan kişilerin görevlerinden dolayı kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere de katlanması gerekir.”
Türkçesi: Ben “kamu görevlisi”yim ya, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da “sıradan kişi” ya, bana “sert, ağır, hatta incitici eleştiriler” yöneltebilir!
2) Mahkeme, bir de, “ağır eleştiri” yöneltmesi doğal olan kişinin niteliğini yazarken “T.C.’nin seçilmiş cumhurbaşkanıdır” diyor. Sanki atanmış cumhurbaşkanı diye bişey olabilirmiş gibi. Ama daha da ötesi, Cumhurbaşkanlığı kamu görevi değilmiş gibi!
Bu durumda istinaf mahkemesine göre, 11 yıldır artık kamu görevlisi olmayan ben “kamu görevlisi” oluyorum ki bu sıfatım yüzünden “ağır eleştiri” adı altında hakarete uğrayabileyim. Buna karşılık, en üst düzey kamu görevlisi olan cumhurbaşkanı ise “sıradan kişi” oluyor ki bu sıfatı sayesinde “ağır eleştiri” adı altında vatandaşa hakaret edebilsin! Resmen korkutucu.
***
Davanın mevcut durumu hakkında bilgi edindiniz. Teste geçebiliriz. Ama diyorsanız ki bunlar yetmez, Yargıtay’ın bu konulardaki performansı hakkında da bilgi ver, vereyim.
Bu davaya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi bakacak. İfade özgürlüğü konusunda son derece demokrat bir dairedir(). Örnek olarak, bu Daire’nin, benim şimdiye kadar hakkında dava açtığım, sadece hakaret değil şiddet de içeren hangi ifadeleri hakaret ve nefret söylemi değil de ifade özgürlüğü saydığını listeleyeyim . (M. Balbay dışındakiler Azınlık Raporu’yla ilgilidir).
Arslan Tekin (Yeniçağ): “Bence bu adamlar dövülseydi milletin içi soğurdu”, “Sevr’ciler tekme tokadı hak etmişlerdi”, “Bölücü, ihanetçi, yalakalar”; Kamu-Sen Başkanı Bircan Akyıldız: “Toprağın bedeli kandır, gerekirse dökülür.”; Kemal Yavuz (Akşam): “Bir avuç zibidi”, “Ekmek yediğin kapıya ihanet etme, sonra nimet çarpar.”; Eski Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek (Radikal): “Hainler korkak olur derler; peki bunlar niye bu kadar atak?”, “Siz o uydurma azınlıklarınızı alın da gidin Avrupanıza sokun.”; Prof. Özcan Yeniçeri (Yeniçağ): “Tamamen dışarıdan beslenen ve yabancıların Türkiye üzerindeki emellerinin aracı olarak hareket eden bu örgütlü azınlık unsurlar, bu güruh”, “Örgütlü entelektüel çete, şer ittifakı.”; Sırrı Yüksel Cebeci: “Bunlara Türkiyeli demek, Türkiyeli yılanlara, kurbağalara ve çakallara haksızlık oluyor.”; Selcan Taşçı (Yeniçağ): “Şu toprağa küfrederek basan var, hain desen, işbirlikçi desen var, köpek gibi, bir kemikle susan var.”
Devam edelim: Mustafa Balbay (ART TV, 26.11.2006): “Türk aydınlarının maddî ve manevî olarak satın alınması çok ciddi bir strateji. Adını da vericem, Prof. Dr. Baskın Oran şu anda İngiltere'de özel eğitim görüyor." (Yargıtay 4. Hukuk, Balbay’ı ben Agos yazarıyım gerekçesiyle beraat ettirdi).
Bu “ifade özgürlükleri”nin duayeni ise, açık farkla AKP eski milletvekili Süleyman Sarıbaş isimli şahıs. Azınlık Raporu konusunda TBMM’de şöyle dedi: “Azınlık arayanlar analarına babalarının kim olduğunu bir kez daha sorsunlar.” Yargıtay 4. Hukuk bunu da “ifade özgürlüğü” saydı, beraat ettirdi.
Şimdi artık çoktan seçmeli testimize geçelim mi? Gerek yok mu diyorsunuz? Neden ki?
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
27.02.2025
27.12.2024
14.11.2024
1.11.2024
25.10.2024
18.10.2024
27.09.2024