Bekir AĞIRDIR
Trump ile beraber başlayan siyasi sarsıntının büyüklüğü ve derinliği beklenenin de ötesinde gelişiyor. Gazze ve Ukrayna meselelerine yaklaşımı kadar NATO’ya, Avrupa’ya yaklaşımı, Kanada ve Grönland talepleri gibi bir dizi küresel gidişatı etkileyecek hamle aynı anda gelişiyor. ABD içi politikalara dair görünen ipuçlarına, kadro tercihlerine her gün şaşırtıcı yeni bir hamle ekleniyor.
Sarsıntının sürekliliği ve alan çeşitliliği tüm küresel aktörlerde şaşkınlıktan paniğe doğru evrildi.
Yaşanmakta olan küresel egemenlik paylaşımı geriliminde Trump ile beraber yeni bir raunt başladı.
Hikâyenin sonunda çok kutuplu yeni bir denge beklentisi kabul görse de hala o çok kutupluluğun ana aktörleri kimler olacak, belli değil henüz.
Doğal olarak bu soruya verilecek cevap Türkiye’nin geleceğini belirleyecek en önemli unsur ve dinamiklerden birisi olacak muhtemelen. Açılım tartışmaları kadar henüz gündemde ağırlığı fark edilmemiş olsa da Erdoğan’ın “AB’yi içine düştüğü çıkmazdan ancak Türkiye’nin tam üyeliği kurtarabilir” cümlesi de yukarıdaki soruya cevap arayışı içinden okunabilir.
İktidar muhaliflerinin beklemediği, duyunca da samimiyetsiz bulduğu bu cümle bile kendi başına, serinkanlı tartışmaları hak ediyor bence. Tıpkı ekim başında Bahçeli’nin Öcalan’ın Meclis kürsüsünde konuşabileceğini söylediği çıkış kadar ezber bozan bir cümleydi bu.
Öcalan çıkışından AB çıkışına anlıyoruz ki iktidarda ve devlette yeni bir dünya ve bölgesel gidişat okuması, anlamlandırması ve bunun içinden bir gelecek iddiası, senaryosu var. Belki de muhalif kanadı şaşırtan Serap Yazıcı’nın Ak Parti’ye katılmasını bile bu yeni okuma içinden görmek gerekiyor. Belki de her bir konuyu, gelişmeyi kategorik olarak iktidar yandaşlığı ve karşıtlığı içinden anlamlandırıyor olmak meseleleri kavramakta eksiklikler, hatalar üretiyor.
Örneğin Serap Yazıcı’nın Ak Parti’ye katılımını yalnızca siyasi veya maddi menfaat ile açıklamak mümkün olmayabilir. Yazıcı bilimsel olarak başkanlık modeline karşı, siyaseten iktidarın politikalarına muhalefet anlamında kararlı, tutarlı görüşleri olan birisi. Ne oldu da bugün iktidar blokuna geçmeye ikna oldu sorusuna kolay cevap var mı, emin değilim. Yazıcı’yı kimin ve hangi vaatlerin ikna ettiği sorusuna kutuplaşma içinden kolay cevap verilse de bu cevap gerçeğe ne kadar yakın, ondan da emin değilim.
Bir şeyler oluyor, bir şeyler değişiyor ve kategorik pozisyonlar belki de değişenleri değerlendirmek konusunda yetersiz kalıyor. Genel ve yerel seçimlerin ardından ulusal siyasette neler değiştiğini sıralayınca bile önemli değişimler olduğunu görüyoruz. Değişimlerin doğru mu yanlış mı olduğu tartışmasına girmeden analiz etmeye çalışırsak, durumu şöyle özetleyebiliriz.
CHP’de örgütsel dinamikler harekete geçti
Elbette birinci önemli değişiklik CHP’deki yönetim değişikliği oldu. Kim ne söyler ne yaparsa yapsın kurultay yoluyla liderini değiştirmiş, yıllar sonra ilk defa yerel seçimlerde birinci parti olmuş bir parti CHP. Eksiklikleri, yetersizlikleri olsa da seçmeninden örgütüne dinamikleri hareketlenmiş, duyargaları açılmış durumda. Şimdi de yeni katılan üyeler dahil ön seçimle cumhurbaşkanı adayı belirliyor. Kayda değer eleştiriler olsa da bu değişiklikler partinin genel ritmini, zihin haritasını değiştirecek enerjileri üretme potansiyeli taşıyor.
CHP’nin meselesi bu süreci doğru yönetip yönetememek. CHP’nin ikinci meselesi de yerel seçimlerde kazanılan yerel yönetimlerde gerçekten toplumdaki CHP ve sol fikriyat karşıtlığını kıracak başarılar üretmek olacak muhtemelen.
DEM Parti’de olası değişim alametlerinin Öcalan’ın çağrısı ve sonrasında yaşanacaklarla ilgili olacağı tahmin edilebilir. Muhalefetin diğer aktörlerinin ise güç kaybetmeye devam edecekleri anlaşılıyor. İyi Parti ve Saadet Partisi doğal kurultay süreçleriyle genel başkan değiştirmiş olsalar da bir değişim yaşayıp yaşamayacaklarını henüz bilmiyoruz ama bu değişime dair henüz bir belirti yok. Deva ve Gelecek partilerinde ise çözülme, eksilme muhtemelen devam edecek.
Asıl muhalefet aktörlerindeki değişimi etkileyecek en önemli dinamik ise gidişattan memnuniyetsiz sağ, muhafazakâr, milliyetçi seçmenin kimliğinden düşünmeye devam edip etmeyeceği olacak. Büyük seçmen kümesinin kimliği içinden düşünmek ve sol fikriyata karşıtlığı pozisyonu sürdüğü sürece sağ ve muhafazakâr seçmene hitap eden partilerin belirli bir oy potansiyeli olacaktır. Bu oy potansiyeli her birisi için yüzde 1-6 aralığında kalsa da cumhurbaşkanlığı seçiminde sonucu etkileme potansiyelleri yüksek.
İktidar aktörlerinde ise örgütsel bir değişim yok, Erdoğan da Bahçeli de partileri üzerinden kesin bir hakimiyete sahipler, Cumhur İttifakı’nın sürdürülmesi konusunda da tereddütsüz bir kararlılık içindeler. Ak Parti’de yeni katılımlar olsa da Erdoğan partisinin politikalarında, söyleminde, her bir detayında mutlak bir belirleyici role sahip ve öyle olmaya da devam edecek.
İktidar Cumhur İttifakı’nı gerek kurumsal katılımlarla gerekse de bireysel milletvekili ve belediye başkanı katılımlarıyla tahkim etme çabalarına devam edecek. İktidarın dünyanın gidişatı ve Türkiye’nin riski ve fırsatları üzerinden ittifakı genişletme çabasına, yeni bir milliyetçi cephe hedefine doğru yürümeye devam edeceği öngörülebilir.
Kamuoyu katılım meselesini transfer kavramı ve Meclis’te anayasa değişikliği sayısı olan 360 milletvekili sayısına ulaşmak çerçevesinde değerlendiriyor olsa da tek açıklama bu olmayabilir.
Çünkü muhalefet aktörleri de dahil Erdoğan’ın bir kez daha aday olamaması üzerine bir tartışma ve söylem kalmadı. Herkes Erdoğan’ın aday olmak için her yolu deneyeceği ve sonunda aday olacağı fikrini satın aldı. Bunun yolu da Meclis’te alınacak erken genel seçim kararı. CHP dahil herkes tarihi tartışmalı olsa da erken seçim fikrini bir biçimde dillendirmeye devam ediyor. İktidar kanadı kendi stratejisine uygun gördüğü bir tarihte Meclis’te erken seçimi gündeme getirecek ve karar Meclis’te belki de tüm partilerin katılımıyla alınacak. Muhtemelen de bu karar, Erdoğan’ın genel siyaset tarzından bakınca, yakın zamanda değil 2027’de olacak.
Cumhur İttifakı’nı genişletmeye çalışıyor olabilirler
Şunu da biliyoruz ki iktidarın çerçevelemeye çalıştığı yeni bir zihin haritası var. Yapacağı siyasi hamlelere de o yeni zihni çerçeveden bakıyor. Belki de o yeni çerçeveye uygun yeni bir koalisyon oluşturmaya, Cumhur İttifakı’nı genişletmeye çalışıyor olabilirler.
İktidarın zihin haritasındaki temel tercihlerin insanlığın kazanımlarından, insan hakları, demokrasi gibi evrensel değerlerden farklı olduğunu görüyoruz. İktidara itirazları yaparken, gidişatı değerlendirirken genel olarak muhalefeti ve muhalif söylemi şekillendirirken bunları görmek gerek. İktidarın zihin haritasını çerçeveleyen en önemli farklılık demokrasi ve özgürlük meselesine bakışta ortaya çıkıyor.
İktidarın zihni çerçevesi teklik, güvenlik temelli
Bugünkü sistem tümüyle merkezileşmeye dayalı. Denge denetleme mekanizmalarının, güçler ayrılığının olmadığı bir sistem. Gördüğümüz kadarıyla yargı ve asker-sivil bürokrasi dahil devlet dediğimiz mekanizmanın tüm aktörleri bu “teklik” konusunda mutabıklar. O nedenle adli yıl açılışının Külliye’de yapılması, yargının siyasi karar ve uygulamaları, teğmenlerin ihracı ilgili aktörlerce normal görülüyor. Hata yapıyor değiller, bilerek, isteyerek yapıyorlar. Yapabildikleri için yapıyorlar. İnandıkları, öyle gerekli gördükleri için yapıyorlar.
İktidarın zihin haritasında bazı bilinenleri ters yüz etmek var. Örneğin ekonomide son beş yıldır yaşadığımız bir temel tercih değişikliği vardı. Enflasyon sebep faiz sonuç mu yoksa faiz sebep enflasyon sonuç mu tartışması. İktidar bu konudaki tercihi için bedelini göze alarak her şeyi yaptı. Sonuçlarını da yaşadık. Şimdi başka bir ekonomi politikası yürüyor gibi görünse de ilk fırsatta yine “faiz sebep enflasyon sonuç” politikasına geri dönmelerini beklemek gerekiyor.
Benzer bir terse çeviriş Kürt meselesinde gözleniyor. “Terör çözülemeyen Kürt meselesinin sonuçlarından biridir” noktasından “Terör Kürt meselesinin nedenidir ve de zaten Kürt meselesi de yoktur” noktasına gelindi.
Demokrasi ile kalkınma, kalkınma ile gelir ve refah adaleti, kalkınma ile çevre gibi ikiliklerde bunlara bir arada değil, yalnızca kalkınma ve büyüme sayıları fetişizmi içinden bakan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Bugünkü ekonomi politikalarının sanayisizleşmeyi tetiklediğini söyleseniz de iktidar zaten sanayisizleşme politikalarını bilerek seçiyor.
İktidar güçlü devlet derken kas gücü, askeri gücü yüksek devleti anlıyor; güvenilir, etkin, meseleleri çözen ve yöneten devleti anlamıyor.
İktidar sivil toplumun, yurttaşların siyasi alanda aktif olmasını istemiyor çünkü siyasi alanı partilerin seçim kazanma yarışına sıkıştırarak bakıyor. Siyasi meselelerde sorunu çözmekten çok sorundan beslenmeyi tercih ediyor. Yeri geldiğinde hala 23 yıldır iktidar olan bir dille değil sanki muhalefetmiş gibi vesayetle mücadele diline dönüyor.
Etyen Mahçupyan’nın Serbestiyet’teki yazısında altını çizdiği nokta önemli: “Muhalefet ‘kendi dünyasının’ kriterlerini kullandığı için Kürt açılımı ile kayyum atamasını birbiriyle tutarsız buluyor. Çünkü her iki olayı da ‘demokratikleşme’ bağlamı içinde değerlendiriyor ve zıt yönlerde konumlandırıyor. Ama ya iktidarın dünyasında ‘demokratikleşme’ diye bir kriter yoksa?”
Kamuoyu araştırmalarında hala Ak Parti ve toplamda Cumhur İttifakı belirli bir oranın altına inmiyor. İktidar bu zihni çerçevede oldukça önemli bir toplumsal rızayı etrafında tutmayı başarıyor.
Mahçupyan’ın yazısına dönersek: “İktidar ülkeyi ideolojik ve siyasi anlamda yeniden inşa ediyor. Bu inşa, müdahaleci bir dış politika ve milli uhdeler etrafında ‘bütünleşmiş’ bir kamuoyu hedefliyor. Topluma geleceği de kapsayan gurur verici bir benlik duygusu aşılanıyor, makbul vatandaşlık kimliği dindarlığı içerecek şekilde değiştiriliyor… Milli çıkarların vatandaşın çıkarlarından daha önemli olduğu ve vatandaşlığın söz konusu milli çıkarları desteklemekle sınandığı bir yeni dönemin içindeyiz. Dolayısıyla ‘tutarlılık’ ve ‘başarı’yı iktidarın (devletin) vizyonu içinden değerlendirmek zorundayız. Yeni rejim bizim dünyamızın kriterlerine göre tutarsız ve başarısız gözükse de bu izlenimden hareketle iktidarın zayıfladığını sanmak hayati bir yanılgı olabilir.”
Şunu da not edelim. Gerçek ile yalan, yaşananlar ile algılananlar bilgiye göre değil söyleyene göre kabul görüyor, şekilleniyor günümüzde. İktidarın ve Erdoğan’ın da devlet merkezli söylemin de önemli bir karşılığı var bu coğrafyada.
Öte yandan iktidarın bu zihni çerçevesinin, Türkiye’nin önünü açacak, toplumsal huzuru sağlayacak bir çerçeve olmadığı da açık.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
5.05.2025
28.04.2025
14.04.2025
5.04.2025
31.03.2025
3.03.2025