Bekir AĞIRDIR
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan süreç siyasi sonuçları kadar neden olduğu toplumsal kırılma nedeniyle de uzun süre tartışılmayı hak ediyor. Toplumun dörtte biri beklenmedik bir zaman aralığında, beklenmedik büyüklükte ve biçimde siyasi gidişata dair açık bir tutum ve davranış gösterdi. Bu toplumsal kırılmanın başta CHP olmak üzere siyasi aktörlere etkilerini, iktidar koalisyonu içinde tetiklediği yarılmaları da gözlemleyecek ve tartışacağız. “İktidarın hukuksuz ve siyasi bir hamlesi olarak İmamoğlu’nun tutuklanmasını toplumun hangi kümeleri nasıl algıladı, neler hissetti, ne türden toplumsal tepkiler tetiklendi” sorularına verebileceğimiz cevaplar siyasetin geleceğini de şekillendirme potansiyeline sahip.
Veri Enstitüsü’nün Mart Veri Pusulası araştırması bulguları toplumsal dinamiklere dair dikkat çekici ipuçları veriyor. Araştırmanın “umut” temalı bölümü İmamoğlu’nun tutuklanmasından önce gerçekleştirildi, ikinci bölümü ise sonra. Bu araştırma, sadece Ekrem İmamoğlu’nun ve ekibinin tutuklanmasına dair toplumsal tepkileri ölçmüyor; aynı zamanda Türkiye toplumunun devlete, hukuka ve siyasete dair duygu durumunu da görünür kılıyor. Araştırma aynı zamanda Türkiye toplumunun ruh halini, devletle ve siyasetle ilişkisini, umut ve korkularını da gösteriyor.
Veri Pusulası bulgularına göre katılımcıların yüzde 69’u İmamoğlu’nun tutuklanması ve çevresinde gelişen olaylarda devletin tavrını “keyfi ve adaletsiz”, yüzde 31’i ise “güçlü ve güvenilir” bulduğunu ifade ediyor. Muhalefet partisi seçmenlerinde “keyfi ve adaletsiz” kanaatinde olanlar oldukça yüksek. CHP seçmeninin yüzde 95’i, DEM seçmenlerinin tamamı, İyi Parti seçmenlerinin yüzde 83’ü olanları keyfi ve adaletsiz görüyor. Kararsız her 5 seçmenden 3’ü devletin tavrını adaletsiz bulduğunu söylüyor. Ak Parti seçmeninin yüzde 22’si, MHP seçmeninin ise yüzde 39’u devletin tavrını keyfi ve adaletsiz bulduğunu beyan ediyor.
Yaşanan sürecin değerlendirilmesi sorulduğunda, toplumun yüzde 65’i İmamoğlu’nun tutuklanması ve çevresinde gelişen olayları hükümetin muhalefete baskı kurma girişimi olarak tanımlıyor. ‘Yargının bağımsız şekilde yürüttüğü bir süreç’ olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 11, suç işleyen herkes gibi işlem yapıldığını belirtenlerin oranı yüzde 16, muhalefetin mağduriyet yaratma çabası olarak okuyanların oranı ise yüzde 8 olarak görünüyor.
Toplumun büyük bölümü süreci “adaletsiz ve keyfi” bulurken, bu yargı yalnızca siyasi bir pozisyon değil, derinleşen bir güvensizlik hissinin de ifadesi aslında. Ama asıl mesele İmamoğlu’nun yaşadığı adaletsizlikten öte, toplumun kendi adalet duygusunun da incinmiş olması.
Nitekim “Bu olay, Türkiye’deki demokrasi ve hukukun üstünlüğü hakkındaki görüşlerinizi nasıl etkiledi?” sorusuna verilen cevaplar da bu tespiti haklı kılıyor. İmamoğlu’nun tutuklanması ve sonrasında gelişen olaylardan ötürü Türkiye toplumunun yüzde 61’i ülkedeki demokrasi ve hukukun üstünlüğüyle ilgili daha da olumsuz düşünmeye başladığını beyan ediyor. Görüşü değişmeyenlerin oranı yüzde 32 olurken, daha olumlu düşünmeye başlayanlar ise yalnızca yüzde 6.
CHP seçmenlerinin yüzde 87’si, DEM seçmenlerinin yüzde 93’ü, İyi Parti seçmenlerinin yüzde 87’sinin demokrasi ve hukukun üstünlüğüne inancı daha da kötüleşmiş durumda. Ak Parti seçmeninin yüzde 58’i, MHP seçmeninin ise yüzde 39’u görüşünün değişmediğini belirtiyor. Kararsız seçmenler ise ikiye bölünmüş bir izlenim veriyor; yüzde 50’si ülkedeki demokrasi ve hukukun üstünlüğüyle ilgili daha olumsuz düşünmeye başladığını belirtirken, yüzde 48’i ise görüşünün değişmediğini ifade ediyor.
Kırılgan dengeler, çatışan kimlikler ve duygusal yorgunluk
Toplumun yarısından fazlası bu gelişmelerin ardından demokrasiye olan inancının zayıfladığını, önemli bir bölümü ise endişe, umutsuzluk ve öfke hissettiğini söylüyor. Bu duygular, bir politik aktöre değil, daha çok bir düzenin işleyişine yönelmiş.
Dikkat çekici olan ise, iktidar seçmeninde bile adaletsizlik algısının kayda değer büyüklükte olması. Bu, kutuplaşmanın ötesinde, ortak bir kırılma hissine de işaret ediyor. Bu araştırma bize sadece bir olayın toplumdaki yansımasını değil, daha derin bir şeyi anlatıyor: Türkiye toplumunun içindeki çelişkili ama birlikte yaşamak zorunda olan hal ve hissiyatları.
İmamoğlu’nun tutuklanmasına dair değerlendirmeler; sadece hukuk, adalet ya da siyaset meselesi değil. Aynı zamanda bireyin devlete, yurttaşın rejime, insanın insana olan bakışının bir özeti. Toplumun geniş kesimleri yaşanan süreci “keyfi ve adaletsiz” olarak tanımlarken, bu tanım aslında kendi hayat deneyimlerinden süzülüp gelen bir sezginin dışa vurumu.
Çünkü adalet, toplumun yalnızca mahkemelerde değil, gündelik hayatta, okulda, işte, pazarda deneyimlediği bir olgu. Ve bu deneyimin uzun süredir adil olmadığını da biliyoruz. Kamuya personel alımlarından, iktidar denetimindeki kamu ve yerel yönetimlerin ihale veya tahsis kararlarına dek hayatın birçok alanında keyfilik ve partizanlığı yaygın biçimde deneyimlediğimiz süreçlerden geçiyoruz uzun süredir.
Araştırmanın gösterdiği bir diğer şey, kimlikler ile tutumların artık her zaman örtüşmemesi. MHP ya da Ak Parti seçmeni olduğunu söyleyen bireylerin önemli bir kısmı da süreci eleştiriyor, adaletsiz buluyor. Bu, siyasi kimliklerin hâlâ belirleyici olduğunu ama artık tek belirleyici olmadığını da gösteriyor. Yani insanlar, bağlı oldukları kimliklerin içinde konuşmayı, sorgulamayı ve hatta itiraz etmeyi öğreniyor. Bu ülkenin geleceği ve toplumsal barış için çok önemli bir eşik.
Öte yandan, Özgür Özel’in boykot çağrısının toplumda ciddi bir yankı bulması, siyasal tutumların artık gündelik yaşama da sirayet ettiğini gösteriyor. Her ne kadar boykot çağrılarının pratikte nasıl karşılık bulduğu, ne türden ekonomik sonuçlar ürettiğine dair kapsamlı sayısal veriler elimizde olmasa da gündemdeki ağırlığı, iktidar kanadının tepkilerinin büyüklüğü ve biçimi bakımından karşılık bulduğunu da söyleyebiliriz.
Yaşananlardan anlıyoruz ki insanlar oy verirken olduğu kadar tüketirken de pozisyon alıyor. Bu, seçmeni yalnızca kimlikler üzerinden değil, gündelik pratikleri ve duygusal refleksleriyle de anlamamız gerektiğini hatırlatıyor. Bu tablo bize gösteriyor ki insanlar artık sadece oy vererek değil, hissederek ve gündelik yaşamları üzerinden de pozisyon alıyor. Aynı zamanda toplum yalnızca politik kimlikleriyle değil, izlediği TV kanalı, alışveriş yaptığı market ve duygusal tepkileriyle de siyasal bir özne haline geliyor.
Yargı, güven ve umut eşiğinde bir toplum
Mart Veri Pusulası’nda raporlanan ve tam da İmamoğlu tutuklamasından iki gün önce gerçekleştirilmiş bir başka araştırmanın bulguları da güncel toplumsal ruh haline, tutum ve davranışlara dair ilginç veriler sunuyor.
“Bugünkü hayatınızı düşündüğünüzde, genel olarak ne kadar umutlusunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 35’i umutlu olduğu, yüzde 36’sı umutsuz olduğu, yüzde 28’lik bir kesim ise eşikte olduğu cevabını vermiş. Peşinden, “Bugünkü umut seviyenizi 5 yıl önceki umut seviyenizle kıyaslarsanız, nasıl değişti?” diye sormuşuz. Toplumun yüzde 71’i bugün daha da umutsuz olduğunu söylemiş. Umut düzeyinde artış olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 18 ile sınırlı kalırken, yüzde 11’lik bir kesim değişim yaşamadığını belirtiyor. Bu dağılım, toplum genelinde geçmişe kıyasla umut düzeyinde belirgin bir düşüş olduğunu gösteriyor. Umut düzeyindeki düşüş, özellikle 50 yaş üstü bireylerde, üniversite eğitimlilerde ve modern yaşam tarzına sahip kesimde belirginleşiyor.
Katılımcıların yarıdan fazlası (yüzde 55), toplumda umudu artırmanın sorumluluğunun devlete ve kamu kurumlarına ait olduğunu düşünüyor. Bunu yüzde 35 ile siyasetçiler ve siyasi partiler takip ediyor. Bugün umutsuz olduğunu ifade edenlerdeyse sorumluluğu devlete yükleyenlerin oranı görece daha az. Bu grupta siyasetçiler ve siyasi partilere sorumluluk yükleyenlerin oranı yüzde 44’e ulaşıyor. Genel çerçevede umudu artırmak için en çok devlete sorumluluk atfediliyor olsa da bugün umutsuz olanlarda siyasi partilere sorumluluk atfedenlerin oranı artıyor; yani bu bireyler arasında siyasi hareketlere umut bağlayanların oranı ağırlık kazanıyor. Toplumun neredeyse yarısı hala çözümleri siyasetten bekliyor.
Toplumun beklentilerine dair en önemli işaret şu bulguda görülüyor: ‘Türkiye’de hangi değişiklikler olsa geleceğe dair umudunuz artardı’ sorusuna yüzde 73 “gelir düzeyinin artması”, yüzde 68 “adaletin bağımsız ve adil olması” cevabını vermiş. Yani İmamoğlu tutuklama sürecinden hemen önce yapılmış araştırmada da toplum umutlanmak için refah ve gelir dağılımı ile adalete işaret etmiş.
Araştırmada iyimserlik-kötümserlik değerlendirmelerine bakıldığında toplumun tam ortada ve ortalamada konumlandığı görülüyor. İnsanlar kendi geleceklerine dair umutlanmakla umutsuzluk, iyimserlikle kötümserlik arasında bir yerlerde duruyorlar. Bu ortada kalma hali gelecek beklentisini tamamen umutlu bir noktada konumlandırmasa da umut ışığının da tamamen sönmediğine işaret ediyor. Gözlediğimiz durumun bir tür bekleyiş ya da temkinli iyimserlik olarak da yorumlamak mümkün.
İnsanlar yalnızca gelecekten değil, bugünden de tam olarak emin değil. Bulgulara göre Türkiye’nin ve dünyanın geleceği söz konusu olduğunda bu belirsizlik, açık bir güvensizliğe dönüşüyor. Bir bakıma umut, bireylerin iç dünyasında zayıf bir direnç noktası olarak varlığını sürdürürken; kolektif geleceğe dair umut ise ciddi biçimde gölgelenmiş durumda.
Sonuç olarak bulgular, Türkiye’de insanların sadece siyasi tercihlerinde değil, umutlarında ve korkularında da yeniden hizalandığını gösteriyor. Toplum hâlâ değişim talep ediyor ama bu talep artık daha temkinli, daha duygusal ve daha sorgulayıcı.
Bunun yanında, toplumun duygu haritasında belirginleşen “umutsuzluk, öfke ve endişe”, yalnızca bu olaya değil, daha geniş bir gelecek algısına dair. Türkiye toplumu yorgun. Duygusal olarak yıpranmış. Ama hâlâ “duyarlı” ve gözlemci.” Kopmamış ama geri çekilmiş. Sorgulayan ama sesini her zaman çıkarmayan bir kitle var elimizde.
Bu veriler de son üç haftadır en azından 15 milyonu aşkın insanın doğrudan siyasi eylemliliği de siyasetçilere, karar vericilere, kurumlara, markalara iki şey söylüyor: Birincisi, toplum artık eskisi gibi “yönetilmeyi” değil, anlaşılmayı, dikkate alınmayı ve değer görmeyi istiyor.
İkincisi ve belki de daha da önemlisi, toplumsal değişim, büyük kopuşlarla değil; böyle küçük sarsıntılarla, sessiz yön değişiklikleriyle gerçekleşiyor. 19 Mart sabahına kadar sinmiş, kendi sessizliğine sığındığı sanılan milyonlarca insan kendilerini de şaşırtacak biçimde, kararlılıkta, kitlesellikte sessizliğini yırtıp attı. Tüm provokasyon çabalarına karşın da sade bireyler arasında yaşananlara tepkileri üzerinden, siyasi veya kültürel aidiyetleri üzerinden bir gerilim ve çatışma yaşanmadı.
Bir kez daha anladık ki bugün karşımızda; bir yandan aidiyet arayan, bir yandan da o aidiyetin sınırlarını zorlayan, duygusal olarak parçalı ama hâlâ birlikte yaşamak isteyen bir Türkiye var.
Ve belki de bu hâl, bugünün Türkiye’sine dair en gerçekçi tanımı veriyor bize: İkircikli bir değişim ve umut arayışı. Aynı zamanda bazen kimliklere sıkışmış bazen de çelişkiler içinde bir arada kalma iradesi.
Bu veriler de son yirmi gündür gözlenen toplumsal tepkiler de bize bir kez daha hatırlatıyor: Türkiye toplumu yorgun ama dayanıklı. Kızgın ama hâlâ umutlu. Kırgın ama tamamen kopmamış.
Bekir Ağırdır'ın bu yazısı, Oksijen'de yayımlanmıştır.
Yazarlar
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
1.09.2025
25.08.2025
18.08.2025
11.08.2025
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025