Bekir AĞIRDIR
Kürt meselesi bu ülkenin hemen her meselesinin ve tüm siyasi sorunlarının zihnî tıkacı.
Kürt meselesi ve yeni anayasa gibi temel meseleleri konuşurken meselenin kendinden bağımsız olarak, daha başlangıçta yaklaşım tarzlarını etkileyen iki zihnî sorun var.
Birincisi meseleyi çözmesi gereken seçilmiş siyasetçiler de siviliyle bürokratıyla diğer tüm aktörler de kendini jüri olarak konumluyor.
Yarışma programlarında konunun uzmanlarından oluşan bir jüri oluyor hep. O jüri üyeleri yarışmacının performansını izliyor sonra da teknik ve estetik değerlendirmelerini yapıyorlar. Asıl oylama telefon aramaları, mesajlarıyla “halk jürisi” tarafından yapılıyor.
Şunu gerçekte bilmiyoruz, izleyicilerin ya da halk jürisinin tercihlerinde, jürinin değerlendirmelerinin ne kadar payı var? İzleyici kendinde oluşan yarışmacının ve performansının algısı, beğenisi, tercihi üzerinden mi oy veriyor yoksa jüri üyelerinin değerlendirmelerinden mi?
Jüri uygulamalarında bir başka nokta, jüri üyeleri meslek erbabı ve yarışmanın dışındalar. O nedenle kimin hangi performansı ve başarıyı gösterdiğinin jüri üyelerinin hayatları üzerinde bir kıymeti yok.
Çoğu zaman herhangi bir ilk hamleyi yapan siyasetçileri jüri önüne çıkmış yarışmacılar, kendimizi jüri, seçmeni de halk jürisi gibi konumlanıyoruz zihnimizde.
Yaşananların, sorunların, meselelerin bizimle alakası yokmuş, bizim hayatlarımıza etkisi hiç olmayacakmış gibi düşünüyoruz. Halk jürisinin de bizim değerlendirmelerimize göre oy vereceğini bekliyoruz.
Toplum jüri değil
Seçmenin tercihlerinde kendi algılarının, beklentilerinin, umutlarının, kimliklerinin önemi ve etkisi de yok, meselenin seçmenin hayatıyla, ihtiyaç ve talepleriyle de ilişkisi yok gibi düşüyoruz.
Daha da önemlisi kendi katkımızın çözümdeki etkisini, kendi zihnimizde yok saymış oluyoruz. İlginç olan, ilk hamleyi yapan dışındaki siyasi aktörler de kendilerini hemen meseleden soyutlayıp, jüri görevine geçiyor.
O zaman da konuşulanlar bir çözümü oluşturmaya dönük değil, ilk önerilen hamlenin doğru olup olmadığına kilitleniyor. Buradan da hem kapsamlı çözüm çıkamıyor hem de meselenin toplumsal psikolojideki boyutları gerilime ve kutuplaşmaya dönüşüyor.
Yaklaşım tarzlarını etkileyen ikinci zihnî sorun ise meseleyi aktörler üzerinden değerlendiriyor ve konuşuyoruz. Aktörlere olan ilgimiz, sempatimiz veya muhalefetimiz, husumetimiz önce ilk hamleyi sonra da tüm meseleyi değerlendirmemizi doğrudan etkiliyor. Aktörler üzerine konuşmak o meselenin kendi dinamiklerini, nedenlerini ve sonuçlarını ihmal etmeyi doğuruyor. Giderek mesele önemini kaybediyor, aktöre göre olan konumlanmamız öne çıkıyor.
Ülke AK Parti yandaşlığı ve karşıtlığı üzerinde derin bir siyasal kutuplaşma yaşıyor. Bu kutuplaşma giderek bir toplumsal kutuplaşmaya da dönüşmüş durumda.
İktidar yandaşlığı- karşıtlığı ekseni meselelerin önüne geçiyor
Kürt meselesinin çözümü konusundaki tartışmalar da ne yazık ki doğrudan bu kutuplaşma eksenine dönüşüyor. Parlamentodaki partileri bir yere kadar anlayabiliyorum. Muhalefet etme anlayışları meseleler üzerinden değil iktidar üzerinden. Yorumcuları da bir yere kadar anlayabiliyorum, yazılanların söylenenlerin büyük kısmı her gün yeniden kendi konumlarını ilan etmeye dönüşmüş durumda.
Ama bugün dikkati çekmek istediğim sivil toplum aktörleri, işadamları, yöneticiler gibi ülkenin ekonomik ve entelektüel gücünün tavrı.
AK Parti yandaşlığı veya karşıtlığı eksenindeki duruşlarını açık etmeme çabalarının da bir yere kadar anlaşılabilir bir yanı var. Ama Kürt meselesinin ne bu ülkenin ekonomik ve gündelik hayatının üzerindeki ne de üretme ve yaratma potansiyelindeki etkilerinin farkındalar.
Bugün eğer hâlâ düşünme, üretme ve yaratma özgürlüğünde kısıtlayarak konuşuyorsak Kürt meselesinin zihnî ambargolarının özgürleşme üzerindeki etkisindendir.
Bugün ekonomik potansiyelin hâlâ harekete geçirilememesinin en büyük engellerinden birisi Kürt meselesidir.
Bugün ülkenin her yerinde kendimize dair kararlara katılamıyor oluşumuz, bu merkeziyetçi yönetim sistemini hâlâ ayakta tutan Kürt meselesidir.
Örnekleri çoğaltabiliriz de. O zaman bu denli hayatımıza değen bir meseleyi iktidar yandaşlığı karşıtlığından bağımsız olarak düşünmenin yolunu bulamayacak mıyız?
Barışı inşa etmek yalnızca iktidar partisinin sorumluluğunda değildir, olmamalıdır da. Ayrıca iktidarın her yaptığı ve söylediği kategorik olarak doğru da olamaz. Konuştuğumuz hepimizin hayatıdır. Yapmamız gerekeni aktöre göre değil mesele üzerinden tanımlasak, kendimizi jüri olarak değil aktif yurttaş olarak konumlasak barışa katkımız azalır mı çoğalır mı? Barışı biz de istiyor muyuz istemiyor muyuz?
Yazarlar
-
Taha AkyolYangın ve su 30.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİyi yönetimi hak ediyor muyuz 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKSuriye’de tarihi bir uzlaşmanın imkanları: Mutabakatın özüne ve şeklinde dair 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojava, Şam ve çözüm süreci arasında optimal bir nokta bulunabilir mi? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEHey gidi hukuk 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBakın servet transferi nasıl yapılıyor? Bir tekil örnek… 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEski Türkiye’den Bir Sokak ve Bir Apartman 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk ve Savaş 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAynı dili konuşup neden anlaşamıyoruz? 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunVazgeçmeyeceğiz! 25.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
5.05.2025