Bekir AĞIRDIR
Yaşadığımız sürecin neleri değiştirdiğini ve gelecekte de neleri değiştireceğini daha çok konuşacağız. Konuşmalıyız da. Yaşananların ne tek bir cümlelik tanımı var ne de açıklaması.
Kolaycılığa kapılmadan, gaza da gelmeden siyaset kültüründe ve asıl toplumun psikolojisi ve davranış kodlarında nelerin değişmekte olduğunu anlamamız gerek.
Mesele yalnızca bu on günden sonra kimin oy oranının, kaça indiği veya çıktığı meselesinden daha derin ve yapısal sonuçlar üretme potansiyeline sahip. Bu sonuçlar da hemen öyle birkaç gün içinde görülebilir sonuçlardan daha ötede ve daha derinde gelişecek.
Bu dip değişimi anlayabilmek için on gündür sokaklarda önce gaddar polis şiddetine direnen bugün de sokakları, meydanları bir panayır yerine çeviren kalabalıkların ortak derdinin ne olduğunu doğru tanımlayabilmemiz gerekiyor.
Her gün sürecin belirleyici dinamiği değişti
Görünür neden ne? On günlük direniş her gün farklı dinamiklerle çoğaldı ve 77 ile yayıldı. Birinci gün Taksim ve Gezi’ye dair projelere, bu projelerin merkeziyetçi ve keyfi tasarım ve karar süreçlerine itiraz iken ikinci gün polis şiddetine ve gaddarlığına itiraza dönüştü; üçüncü gün genel hayat alanını ve hayat tarzını koruma kaygısıyla çoğaldı ve dördüncü gün Başbakan’ın söylemlerine karşı öfke ve tepkiye dönüştü.
Bu dört evrenin ve bu evrelerin belirleyici dinamiklerini bir basamak üsten soyutlayarak baktığımızda şu ortaklıkların öne çıktığı görülüyor.
Merkeziyetçiliğe ve keyfiliğe yani yönetim düzeni ve tarzına itiraz ediliyor.
Çevreye duyarsızlığa itiraz ediliyor.
Devletin vatandaşı istediği gibi denetleyebildiği ve cezalandırabildiği düzene itiraz ediliyor.
İster cumhuriyetçi ister dindar, dayatılan tek tipliliğe itiraz ediliyor.
İster general ister sivil olsun marangozluğa itiraz
Bu itirazların yalnızca bir partinin yanında ya da karşısında olmakla ilgili olmadığı çok açık. Evet, direnenlerin Ak Parti politikalarıyla dertleri var ama var olan devlet nizamıyla daha büyük dertleri var.
O meydanlardakilerin ister general olsun ister sivil, seçilmiş siyasetçi en tepeden her şeye karar veren merkeziyetçi otoriteyle dertleri var. Devletin, ister generaller ister seçilmiş siviller marifetiyle olsun marangozluğa soyunup, herkesi ve tüm hayatı tek tipleştirmelerine itirazı var.
Bu itirazları doğru tespit edip etmediğim, bu itirazların haklı ve yerinde olup, olmadığı tartışmasını başka yazılara bırakalım ama bugün asıl toplumdaki ve hayattaki sürecin tetikleyeceği dip dalgalara dikkat etmek gerekiyor.
Hak talebi eylem ve örgütlülüğü çoğalacak ve yükselecek
Bu topraklarda neredeyse bin yıldır hiçbir hak talebi başarıya ulaşmamış. Aksine her hak talebi büyük kıyımlarla bastırılmış. Hak talepleri eşkıyalık, şakilik, mürtecilik, solculuk, anarşistlik, teröristlik, bölücülük gibi her türlü negatif sıfatla tanımlanmış. Toplumsal bellekte hak talebi demek kıyım demek. Belki de hiçbir dilde örgüt kelimesi bu denli negatif anlam ve tını taşımıyor. Üstelik hala da örgütlenmenin önünde, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmanın önünde, genel olarak siyaset yapmanın önünde yasal engeller var.
O nedenle bu topraklarda hiçbir aile çocuğuna sendikaya, derneğe girmesini teşvik etmez.
İşte bu duygu kırıldı. Geçmiş on günlük süreçte ilk kez aileler ve çocukları beraberce meydanlarda.
Bu kırılma kadın hareketi, çevre hareketi ve tüketici hakları gibi geleneksel siyaset dışındaki üç alanda müthiş bir enerji patlaması yaratacak. Yeni muhalefet bu üç alandaki örgütlenme hüner ve becerisinden ve başarı hikayelerinden beslenecek. Elbette başarılabilirse.

Kutuplaşmaya toplum müdahalesi
Yaşanan siyasi kutuplaşma bir yandan Ak Parti bir yandan CHP tarafından körüklendi. Dindar muhafazakarların siyasal İslam kanadı rövanşistliği, modernlerin endişeli modern kanadı din ve irtica fobisini körükleyerek, karşılıklı öcüleştirmeyi esas aldı. Hayatın ve toplumun büyük değişimini anlamak yerine birbirlerini öcüleştiren bu anlayış giderek hem siyaseti hem hayatı duygusal ve zihinsel ambargolara kilitledi.
İki tarafta ama özellikle Ak Parti bu kutuplaşmanın büyük yararlanıcısı olacağını umdu. Başbakan’ın çoğu söylemi hükümetin gerçek niyetinden, yapılmak istenenden daha çok endişeli modernleri bu kutuplaşmaya kilitlemek amacını taşıyordu. Öyle de oldu aslında.
Toplumun yüzde altmışlık bir kesimi otuz beşi Ak Parti yandaşlığı, yüzde yirmi beşi Ak Parti karşıtlığı pozisyonuna sıkıştı. Bu yüzde otuz beşlik çekirdek Ak Partinin büyük toplumsal desteğini tetikledi ve sürekli hale getirdi.
Ama toplumun hayatını sürdürme güdüsü ve iradesi bu çatışmacı kutuplaşmanın siyaset eliyle çözülmemesine bir nokta da müdahale edecekti. Yani kutuplaşma toplumun bu büyüklükte gerçek duygusu olmadı hiçbir zaman. Bireysel hayatında çoğulculuğa yatkın insanların toplumsal hayatta ve ülkeye dair meselelerde bu denli bir birlerinden kopuşunun olası sonuçlarını toplum sezgileriyle kavradı.
Kürt meselesindeki beş aylık açılım süreci, kültürel kimlikler arası kutuplaşmayı törpülerken, toplum ilk kez bu denli bir birinin ihtiyaç ve taleplerini konuşmaya başlamışken, siyasal kutuplaşmanın hala körüklenmesini anlayamıyor.
Şimdi de siyasi kutuplaşmaya doğrudan müdahale ediyor. O nedenle meydanlardakiler yalnızca Ak Parti’nin varlığına itiraz edenleri değil, bazı Ak Parti politikalarına itirazları olanları ve hatta bazı Ak Parti seçmenini, yarın yine Ak Parti’ye oy verecekleri de kapsıyor.
Meydanlardakiler tüm siyasete ve var olan aktörlere bir şey anlatmaya çalışıyor. Anlayabilene.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
29.09.2025
8.09.2025
1.09.2025
25.08.2025
18.08.2025
11.08.2025