Bekir AĞIRDIR
Referandumun kapsamlı sayısal analizlerini KONDA, 1 Mayıs günü yayımlayacak. Sayısal analizler bir yana referandumun siyasal analizini yapmaya çalıştığımızda ve temel karakteristiğini, rengini gösteren çıkarımları sıraladığımızda neler ortaya çıkıyor?
Birincisi; Türkiye siyaseti AK Parti ve “diğerleri” diye ayrıştı. Hatta Ak Parti’nin içinde var olan ya da siyasal İslam geleneğinden gelen bazı gruplar ya sandığa gitmedi ya da Saadet Partisi gibi “hayır” pozisyonu aldı. Hakim siyasal kültürümüze ve siyaset yapma tarzına bakılırsa, artık kolay kolay AK Parti ile o gruplar arasında yeni bir ilişki kurulacağını beklemek gerçekçi değil. O nedenle bu ayrışma kalıcı olacak.
İkincisi, Türkiye’deki kimliklerin, siyasi tercihlerin ve bu kimlikler, bu siyasi tercihler arasındaki kutuplaşmanın ne kadar keskin olduğu ortaya çıktı.
Bir başka temel karakteristik ister siyasal, ister toplumsal ve kültürel olandan bakın, Kürtler gerçeği. Ülkenin Kürtlerin ağırlıkta olduğu coğrafyası siyasi karakter olarak da farklı bir yerde duruyor.
Türkiye’yi, Türkiye siyasetini Türk-Kürt ekseninde okumak, ayrıştırmak daha kolay ama bir başka eksen daha var referandumun sonuç haritasında. O eksen de referandum sonuçlarının üçüncü karakteristiğini açıklıyor. Sosyoekonomik bakımdan gelişmiş ya da gelişmeye çabalayan yerler ya da eğitim seviyesi yüksek-eğitim seviyesi düşük yerler ya da dindarlık seviyesi yüksek-düşük yerler şeklinde bir biçimlenme de çok net olarak görünüyor. Ya da bu ekseni modern, batılı gündelik hayat pratiklerine sahip, seküler hayat tarzının olduğu yerler, daha muhafazakâr hayat tarzının ve muhafazakâr değerlerin hâkim olduğu yerler şeklinde okumak mümkün.
Üç parçalı Türkiye fotoğrafı
Dolayısıyla aslında iki eksen üzerinde ama dört köşesi değil, artık üç köşesi olan, bir tarafta daha muhafazakâr, yüzde 55-60’lar mertebesinde bir muhafazakâr kitle; bir tarafta yüzde 15-18 mertebesinde Kürtler ve diğer bir tarafta da yüzde 25-30’lar mertebesinde seküler hayat tarzının ve modern hayat pratiklerinin geçerli olduğu kitle ve coğrafya şeklinde üç parçalı bir Türkiye haritası var önümüzde.
Tabii haritaya rengini veren dördüncü bir unsur da bu siyasal tablonun tarihsel geri planının oluşu. Bu sözünü ettiğimiz kimlikler, siyaset, siyasi kutuplaşmalar, hayat tarzı ayrışmaları sadece bugüne dair bir mesele değil, 150-200 yıllık bir geçmişin de ürettiği sonuç aynı zamanda. Bu toprakların 150 yılı aşan bir kalkınma ve modernleşme çabası var. Baktığınız zaman o haritaya, bundan kendince nasibini almış, görece gelişmiş, kentleşmiş, hatta metropolleşmiş, gündelik hayat pratikleri bakımından daha Batılı hayat tarzına yaklaşmış bir coğrafya ile oldukça geride kalmış Kürt coğrafyası ve yollardan, barajlardan, kamu hizmet ve yatırımlarından medet uman ve talep eden İç Anadolu, Karadeniz gibi bölgeler... Dolayısıyla da kimliklere sıkışma ve kutuplaşma kolayca bitirilecek bir mesele değil; hem tarihsel hem sosyolojik hem siyasi hem kültürel boyutları olan bir ayrışma.
Öte yandan, “evet” ve “hayır” oylarının kombinasyonuna baktığımızda AK Parti’nin içinde bir kesim AK Parti’ye oy veriyor, verecek ama sandığa gidip “evet” demediler, çünkü içeriğe ikna olmadılar. Buna karşılık MHP’den de bir kesim “evet” oyu verdi. Potansiyel “evet” oylarında asıl kayıp MHP’de, çünkü mertebe olarak söylersek MHP’nin tabanının 3’te 1’i “evet” dedi, 3’te 2’si “hayır” dedi. Hatta KONDA araştırmalarına seri üzerinden baktığımızda bu süreçte bir miktar MHP seçmeni de yalnızca “evet” pozisyonuna değil AK Parti tabanına doğru da kaydı. Toplamda baktığımızda AK Parti-MHP ittifakı 1 Kasım oylarından ya da potansiyel “evet” oylarından 10 puan kaybetmiş görünüyor.
Potansiyel evet oyunda kayıplar
Evet oy tabanı için şöyle bir sosyolojik analiz de yapmak mümkün. MHP tabanı daha çok geleneksel muhafazakâr bir hayat tarzına dayalı, referansları dini buyruklardan daha çok geleneklerden beslenen ve daha kentlileşmiş, ortalama lise eğitimli bir taban. Bu insanların metropollerde olan kısmı “hayır” oylarına yakın durdu. Çünkü onlar gündelik hayat pratikleri bakımından seküler hayat tarzına sahipler ya da daha yakınlar. Onlar seküler dünyanın hayat tarzı üzerindeki baskı kaygılarını paylaştılar ve “hayır” dediler. Onun için İstanbul, Aydın, Balıkesir, Adana, Antalya, Mersin, Manisa gibi yerlerdeki MHP tabanı “hayır” tercihine yöneldi. İç Anadolu’da geleneksel muhafazakâr olmakla beraber dindar pratiklere de hâkim olan, dindar muhafazakârlarla iç içe olan coğrafyadaki MHP’liler ise “evet” oyunu verdi.
AK Parti ve MHP siyasi ittifakının özellikle metropollerdeki oy kaybında bir başka belirtiyi daha gözlemek mümkün. AK Parti Ankara, İstanbul, Eskişehir gibi yerlerde görülüyor ki kitlesine tam doğru cevabı veren bir parti konumundan giderek uzaklaşma belirtisi gösteriyor.
Metropollerde son 15 yılda ekonomik ve sosyal hayattaki ağırlığının artmasına öncülük ettiği kitlelerin yeni ihtiyaç ve taleplerine cevap üretmeyen, şovenliğe, dinciliğe, kimliğe ve partizanlığa yaslanan politika ve söylem yeni ihtiyaç ve talepleri karşılamaya yetmiyor da olabilir. AK Parti oy tabanının tüm rengini göstermiyor olsa da, bu belirtinin kalıcı olup olmadığını gelecek seçimlerde daha net olarak göreceğiz.
Hayır oyları çeşitlilik gösteriyor
Buna karşılık CHP ve HDP başta olmak üzere MHP’lilerin üçte ikilik bölümü, SP ve diğer birçok farklı siyasi grup “hayır” oylarını oluşturdu. “Evet” oyları nispeten milliyetçi ve muhafazakârlardan oluşurken, “hayır” oyları sosyalistlerden İslamcılara, sekülerlerden muhafazakârlara, Kürtlerden Alevilere çok daha farklı siyasi ve kültürel kümelerin bir araya geldiği bir çeşitlilik ve çoğulculuk gösteriyor. Ve asıl “hayır” oylarını tanımlayacak asıl kavram “bulut muhalefet” kavramı. Çünkü hem “hayır” oyları içinde hem de “hayır” kampanyalarındaki aktiflik üzerinden bakıldığında, parti kimliklerinden öte, anonim-isimsiz-adressiz bir dalganın da altını çizmek gerekiyor. Ki bu referandum sonrası siyasi gelişmeler için daha da dikkat kesilmemiz gereken bir dip dalga bu.
Demografiye paralel siyasal tercih değişimi
İstanbul Ankara gibi metropollerin referandum tercihlerinin dağılımına bakıldığında bir başka dip dalga daha gözlemek mümkün. İç göç kırlardan kentlere, kentlerden metropollere doğru akarken metropollerin içinde de hareket devam ediyor ve merkeze doğru bir yoğunlaşma yaşanıyor. Bu hareket metropoller içinde de bir başka anafor ve yerel demografik değişimler üretiyor. Bu nedenle geleneksel olarak siyasi davranışı konusunda keskin kanaatler olan bazı merkezlerde, ilçelerde değişen demografiye paralel olarak siyasi tercihler değişiyor. Örneğin Beşiktaş, Kadıköy gibi yerlerde belirli bir nüfusun yoğunlaşması, Üsküdar gibi yerlerde siyasi tercihin kökten değişiyor gibi bir örüntü görülmesi bu dinamiğin sonucu. Bu tür örüntüler de bir dip dalgadan beslendiği için geçici değil kalıcı olacak.
Fotoğrafın ana renkleri
Bu fotoğraftır elimizde olan ve bu fotoğraf da yeni bir şey değil bakarsanız. Aşağı yukarı 2011 genel seçimlerinden beri önümüzde. Üç genel seçim, bir yerel seçim, bir cumhurbaşkanlığı seçimi ve şimdi de bir anayasa referandumu; beş kez sandığa gidildi ve sürekli benzer fotoğrafı görüyoruz.
Her bir seçim sonrasında aynı tablo ve fotoğrafla karşılaşıyorsak, kimliklere sıkışma ve kutuplaşma hem tarihsel hem sosyolojik, ekonomik ve siyasal süreçlerden beslenerek kalıcılaşıyor diyebiliriz. Bu tespitten yola çıkarak da sonuçlara kim kazandı, kim kaybetti diye değil, daha çok durumun gösterdiği toplumsal sorun ve hatta riski anlamak için bakmamız ve kafa yormamız gerekir. Artık asıl sorunumuz ortak yaşam irademizin zayıflaması, “biz” duygumuzun, tahayyülümüzün eksilmesidir.
Giderek duygusal olarak ayrışıyoruz, birbirine değmeden yan yana ayrı hayatlar, kaygılar, umutlar yaşıyoruz.
Yine her seferinde siyasi tabloda bir Kürt gerçeği ile karşılaşıyorsak, herkesin sorun vardır, yoktur tartışmasına takılmadan samimiyetle bu gerçeği görmesi ve düşünmesi gerekir. Mesele bizim tanımlarımızdan, tanıyıp tanımamamızdan, bilip bilmememizden bağımsız olarak orada, haritada, gerçekliğin içinde duruyordur.
Her ne kadar kimlikler, kutuplaşma gibi ana renklere odaklanıyor olsak da bu fotoğrafın tarihsel, kalkınma ve refah arayışlarından da beslenen önemli bir yanı var.
SÜRECEK...
Yazarlar
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
1.09.2025
25.08.2025
18.08.2025
11.08.2025
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025