Bekir AĞIRDIR
Algılar ve duygu halleri bu denli birbirlerinden farklı ise benzer farklılaşma hayat tarzlarında da gözleniyor mu sorusu bu noktada anlam kazanıyor.
Aşağıdaki grafikte çubukların toplam uzunluğu o kümenin (diğerlerine kıyasla) büyüklüğünü ve her kümedeki oy dağılımını gösteriyor.
Önce şunu hatırlatalım; Kürtlerin siyasi tercihlerine bakıldığında onda dokuzu Ak Parti’li ve BDP’li. Yani CHP başta olmak üzere Kürtler arasında diğer partilerin ve siyasetlerin henüz bir karşılığı yok. Henüz bu eğilimin değişmediği de her ayın araştırmalarında görülüyor.
Grafikten de görüldüğü gibi dindar muhafazakar hayat tarzına sahip Kürtlerin yüzde 65’i Ak Parti’ye oy vereceğini söylerken, yüzde 31’i BDP’li. Geleneksel muhafazakar hayat tarzına sahip Kürtlerin ise yüzde 49’u BDP’li iken, yüzde 39’u Ak Parti’li. Ağırlığı CHP olmak üzere diğer partiler ancak modern hayat tarzına sahip Kürtler arasında hayat bulabiliyorlar.
Henüz tek belirleyici değilse de Kürtler arasında da hayat tarzlarına göre oldukça kayda değer bir farklılaşma olduğu bu grafikte de görülebiliyor.
Kürtler ve siyasi kutuplaşma
Kürtler arasında oluşan ayrışmanın Uludere’den sonra nasıl değiştiğini gösteren en anlamlı analiz ise ülkedeki siyasi kutuplaşma ve bu kutuplaşma içinde Kürtlerin duruşları. Aşağıdaki grafikte ülkede yaşanan Ak Parti yandaşlığı ve karşıtlığı eksenindeki kutuplaşmayı görüyorsunuz.
Periyodik olarak gerçekleştirilen “KONDA Kutuplaşma endeksinde” Ak Parti yandaşlığı ve karşıtlığı eksenindeki kutuplaşma şöyle hesaplanıyor: Ak Parti ve etrafında gelişen dokuz ayrı siyasal tartışma konusuna dair her bir soruda Ak Parti yandaşı cevap veriyorsanız 1 puan alıyorsunuz. Dokuz puan almış olmak demek dokuz tartışmada da Ak Parti ile beraber pozisyon alıyorsunuz demek. Sıfır puan ise tüm konularda Ak Parti karşıtlığında pozisyon alıyorsunuz anlamına geliyor.
Bu sorular Ergenekon davasına bakıştan Ak Parti’nin irticacı olup olmadığına, anayasa tartışmalarından 4+4+4 eğitim sistemine kadar bir dizi tartışmayı kapsıyor.
Böyle bakıldığında şu anda her beş kişiden üçü, herhangi bir muhakeme yürütmeden Ak Parti yandaşı veya karşıtı bir pozisyon alıyor ve bu oran giderek de yükseliyor. Yani siyasal kutuplaşma kalıcılaşıyor.
Kutuplaşma üzerine söylenecek daha çok şey olsa da biz yine Kürtlere dönelim. Şimdiye dek bu kutuplaşma grafiği yapıldığında BDP’li Kürtler Ak Parti yandaşı pozisyonunda duruyorlardı. Yani siyaseten farklı oy verseler de BDP’li Kürtler de Ergenekon davasına destek verir, Ak Parti’nin reformlarını onaylar tutum içindeydiler.
Şimdi, yani Uludere’den sonra bu tutum değişmiş görünüyor. Artık BDP’li Kürtler de anayasa değişikliklerini Ak Parti’nin yargıyı ele geçirmesi, Ergenekon davasını askerlerin itibarıyla oynanması olarak gören bir pozisyona doğru kayıyorlar.
Bu da BDP’li Kürtlerin Ak Parti’den umut ve beklentilerinin artık kalmadığı bir pozisyona doğru kaymakta olduklarını gösteriyor.
Öte yandan Ak Parti’ye oy veren Kürtler hala eski pozisyonlarında durmaya devam ediyorlar.
Kısaca Kürtler de kendi aralarında tıpkı Türkler gibi Ak Parti yandaşlığı ve karşıtlığı ekseninde kutuplaşıyor. Yukarıda değindiğimiz gibi bu kutuplaşmanın hayat tarzı ayrışması, kimlik tanımı gibi toplumsal kökenleri de var. Tıpkı Türkler gibi Kürtler de kendi aralarında siyasi kutuplaşmanın pençesindeler ve bu siyasi kutuplaşma giderek hayat tarzları üzerinden toplumsal kutuplaşmaya dönüşme potansiyeli taşıyor.
Kutuplaşma oy tercihi değişimini engelliyor
Ve Ak Parti’de bunu biliyor. Başbakan’ın PKK’yı lanetlemekten giderek BDP’ye oy veren tüm Kürtleri de hedef alan konuşmaları bu kutuplaşmayı besliyor.
“Başbakan ve Ak Parti, yerel seçimlere yönelik hamleler sanılan bazı açılımları daha derin bir strateji içinde yapıyor belki de. Ak Parti, 22 Temmuz sonrası seçmeniyle ilişkisini yeniden yapılandırmayı, seçmenini blok tabanı haline dönüştürmeyi hedefleyerek, her gün biraz daha söyleminde bir adım öteye gidiyor. Bu bloklaşma da din üzerinden yapılıyor. Gündelik tartışmalarda bilerek ya da bilmeyerek, din üzerinden yani meşruiyeti tartışılmaz referanslar dizisinden beslenerek gelişiyor.”…
“Sözün özü, müthiş bir kutuplaşmaya doğru sürükleniyoruz. Şiddetin dili ister somut, ister kelimelerde olsun hepimizi esir almış, gidiyoruz. Yalnızca kendi bulunduğumuz kutuptan diğerlerine ve meselelere bakarak konuşuyoruz ve farklı, sakin, serinkanlı sesleri de önce bir kutbu seçmeleri için bastırıyoruz.” (Radikal, 17.03.2008, Siyasileşme kutuplaşmaya dönüşüyor)
Dört yıl önce yazdıklarımıza bugün eklenecek fazla da bir şey yok. Dört yılda gelişen iki önemli durum var: Birincisi toplumsal kutuplaşmanın boyutu ve sertliği oldukça ürkütücü boyutlara gelmiş halde. Üstelik bu kutuplaşma hem hayat tarzı, hem etnik kimlik hem de dini kimlik üzerinden gelişiyor. Yaşanan kutuplaşma eksenlerinden birisi Türk-Kürt kutuplaşması. Ki bu durum “Kürt meselesinde Algı ve Beklentiler” araştırmasıyla da tespit edilmiş ve T24’de yayınlanmıştı.
İkincisi de tıpkı Türkler gibi Kürtler de kendi içlerinde giderek kutuplaşmış durumdalar.
Dolayısıyla da bu kutuplaşma ruhu seçmen tercihlerinin değişmesini engelliyor. Bu durum da Ak Parti’ye yarıyor. Nitekim Uludere katliamı gibi bir olay bile Kürtler arasında henüz önemli bir oy tercihi değişikliğine neden olmamış gibi görünüyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Türk-Kürt-Arap kardeşliği” Orta Doğu’ya dönük yeni bir hamle mi, yoksa yeni toplumsal meşruiyet aracı mı?
21.07.2025 - Yeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsat mı?
14.07.2025 - Türkiye, küresel karmaşanın ve içsel tıkanmanın tam ortasında duruyor
7.07.2025 - Türkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi
30.06.2025 - MHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı?
16.06.2025 - Aidiyet ve kök salmak: Mesele yalnızca ekmek kazanmak ya da güvenlik sağlamak mı?
9.06.2025 - Türkiye, yeni bir siyasal akıl inşa etmek zorunda
2.06.2025 - Türkiye’nin yeni eşiği: Çatışmasızlıkla yetinmeyen kalıcı barış mümkün mü?
26.05.2025 - Barışı inşa etmek savaşmaktan daha zor; şimdi Kürt meselesini yeniden düşünme zamanı
19.05.2025 - Tüketicinin boykot dili: Türkiye toplumunun mesajını iyi anlamak
5.05.2025
Yazarlar
-
Taha AkyolYangın ve su 30.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİyi yönetimi hak ediyor muyuz 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEHey gidi hukuk 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojava, Şam ve çözüm süreci arasında optimal bir nokta bulunabilir mi? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKSuriye’de tarihi bir uzlaşmanın imkanları: Mutabakatın özüne ve şeklinde dair 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBakın servet transferi nasıl yapılıyor? Bir tekil örnek… 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEski Türkiye’den Bir Sokak ve Bir Apartman 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk ve Savaş 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunVazgeçmeyeceğiz! 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAynı dili konuşup neden anlaşamıyoruz? 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMinder… 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluFurkan Karabay, Murat Çalık, Kavala, Atalay, Demirtaş ve diğerleri 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBir Baba Dostu: Altan Öymen 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYusuf Tekin hemen istifa etmeli ama LGS değil, YKS’den 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMurat Çalık’tan halkın payına düşenler 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yer 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluDevlet, başta dürüst olmazsa sonra kimseyi inandıramaz 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
Baskanlik tartismasi (1)...Belli ki Mahcupyan Erdoganin tek adam olmak icin icad ettigi baskanlik rejiminin demokrasiye faydali bir hamle olduguna insanlari inandirmak icin bir yazi dizisi hazirlamis. Bosuna ugrasma derim. AK Parti tuzugune gore siyasetten cekilmesi gerekirken, iktidar hirsi ile baskanlik rejimi diye bir ucube cikarip ipleri birakmamak amaciyla yaptigi anti-demokratik bir zorlamadan baska bir sey degil. Sadece iktidar hirsi da degil. Siyaseti biraktigi anda yolsuzliktan tutuklanip hapsi boylayacagini bildiginden, son nefesini verene kadar devleti avucunun icine almaya calisacak. Basbakanlik makaminin hic bir islevi kalmadi simdi. Erdogan basbakanin yapmasi gereken islerin cogunu da yapiyor. Oysa bu kanuna aykiri. Cumhurbaskani, basbakanin gorevlerini yapamaz, boyle bir yetkisi yok anayasaya gore. Parti baskani gibi de davranamaz. Cumhurbaskani olduktan sonra her Allahin gunu kanunu ihlal ediyor. AK Parti secimi kazansa da Erdogan bu ulkeyi istedigi gibi evirip ceviremez.