Bekir AĞIRDIR
Kürt meselesi yeni bir aşamaya yaklaşıyor. Bir yandan yeni anayasa sürecini gerekli kılan koşulların, bir yandan da Orta Doğu ve Suriye eksenindeki küresel dinamiklerin daha kuvvetli dayatmalarıyla yeni bir çözüm sürecine ihtiyaç var.
Fakat ne hükümet, ne muhalefet, ne Kürt siyaseti ne de sivil girişimler yeni bir süreci başlatacak zihni ve politik açılımı gösteriyor. Bildik şiddet, ölümler, hamasi ve politik söylemlerden yeni bir süreci başlatacak ve umut artıracak fikri zemin görünmüyor.
Hem anayasa sürecini hem de Kürt meselesinin çözümünü hızlandırmanın yolu galiba meseleyi tüm toplumun talebi haline getirmek.
Yeni anayasayı yalnızca Ak Parti’nin Cumhuriyet’le son hesaplaşması gibi algılayan ve yorumlayan, öte yandan Kürt meselesini yalnızca Kürtlerin bir kesiminin derdi ve talebi gibi ele alan yaklaşımlardan doğru bir açılım fırsatı çıkmıyor. Çünkü toplumun farklı kesimleri her iki sürece de farklı gerekçelerle katılamıyor veya katılmıyor.
O nedenle daha kapsayıcı bir yaklaşıma ihtiyaç var.
Ülke son yüz yıldır beş süreci iç içe yaşıyor. Uluslaşma, modernleşme, kalkınma, küreselleşme ve demokratikleşme. Bu süreçlerin her birinde ne oldu, neresindeyiz, neyi başardık, neyi başaramadık tartışmaları uzun ve ayrı bir konu. Ama Kürt meselesini tüm bu süreçlerin içinden şöyle de tanımlamak mümkün galiba:
Kürt meselesi, tüm bu süreçlerin Kürtlere dair boyutlarına, Kürtler için ürettiği sorunlarına, Kürtlerin kendi kimlikleriyle, kendilerine ait yol ve yöntemlerle dahil olamamalarının ürettiği meseledir.
Bu süreçler devlet tarafından, Kürtlere rağmen ve Kürtleri yok sayarak tasarlanmış ve yönetilmiştir. Sonuçta uluslaşma sürecinde Kürtleri yok sayan ve tüm toplumu tek tipleştiren bir süreç yaşanmıştır. Kalkınma boyutunda bölgesel eşitsizlik gibi bir adaletsiz kalkınma modeli geçerli kılınmıştır. Kürtleri kontrol altında tutabilmek için Kürtlerin içinden edinilen işbirlikçilerin feodal yapı ve güçlerinin varlığına göz yumulan bir modernleşmeye razı olunmuştur. Son kırk yılın süreçleri olan demokratikleşme Kürt meselesine rehnedilerek, küreselleşme Kürt coğrafyası yok sayılarak sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Eğer bu tanımım doğru ise, Kürt meselesi bu süreçlere Kürtlerin kendi kimlikleriyle dahil olamamalarının sonucu ise bu tanım başka bir şey daha ima etmektedir.
Bu süreçlerin hiç birine Türkler de, Aleviler de, dindarlar da, sol fikriyatın temsilcileri de, çevreciler de, kadınlar da ve tüm düzen muhalifi olan kesimler de katılamamıştır.
Bu süreçleri devlet, bürokrasi ve “Sünni, laik, militarist, beyaz Türk elit” tasarlamış ve yönetmiştir. Tüm kimliklerin ve farklılıkların yok sayıldığı, tek tipleştirilmiş ve devlete karşı ödevleri üzerinden tanımlanan vatandaşlar süreçlerin piyonları olarak görülmüştür.
Dolayısıyla bu tanım içinden bakınca Kürtler tek mağdur değildir. Nüfus ve coğrafya büyüklüğü itibariyle, son otuz yılın çatışmacı mücadelesiyle, meselenin küresel dinamikleri ve boyutlarıyla Kürtler diğerlerinden siyaseten önde görünebilirler. Ama süreçlerin sonuçlarıyla ve meselenin tanımı itibariyle de tek ve biricik mağdur değildirler.
O zaman yapılacak şey devletin yapısını ve yönetim sistematiğini herkesin kendine dair kararlara kendi kimliğiyle katılabileceği, kendine özgü siyasi yol ve yöntemleri üretebileceği ve kullanabileceği bir düzenin kurulması olarak hedeflemektir.
Bu hedef tanımı tüm mağduriyetleri, tüm kimlikleri, tüm farklılıkları kapsar. Ancak böyle bir kapsama alanı değişikliği muhalefet alanını genişletebilir. Kısaca muhalefet alanı da çözüm zemini de demokrasi talebidir. Herkesin kendi kimliği ve tercihiyle var olabildiği ve kendine dair kararlara ve süreçlere katılabildiği devletin ve yönetim düzeninin yeniden yapılandırılmasıdır.
Bu kapsama alanını genişletme çabası, aynı zamanda kimlik siyasetlerine sıkışmış siyasi aktörlerin de bir basamak yukarıya çıkarak diğer kimlikleri de kapsama çabasına zorlayacaktır.
Bu yeni zemin tanımı, iktidarıyla muhalefetiyle, politikacılarıyla aydınlarıyla, tüm aktörlere yeni anayasa sürecine de Kürt meselesinin çözümüne de müdahil olabilmeleri yolunda yeni fırsatlar ve potansiyeller de sunacaktır.
Yazarlar
-
Taha AkyolYangın ve su 30.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİyi yönetimi hak ediyor muyuz 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKSuriye’de tarihi bir uzlaşmanın imkanları: Mutabakatın özüne ve şeklinde dair 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEHey gidi hukuk 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojava, Şam ve çözüm süreci arasında optimal bir nokta bulunabilir mi? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBakın servet transferi nasıl yapılıyor? Bir tekil örnek… 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEski Türkiye’den Bir Sokak ve Bir Apartman 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunVazgeçmeyeceğiz! 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk ve Savaş 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAynı dili konuşup neden anlaşamıyoruz? 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMinder… 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluFurkan Karabay, Murat Çalık, Kavala, Atalay, Demirtaş ve diğerleri 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBir Baba Dostu: Altan Öymen 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYusuf Tekin hemen istifa etmeli ama LGS değil, YKS’den 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yer 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMurat Çalık’tan halkın payına düşenler 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluDevlet, başta dürüst olmazsa sonra kimseyi inandıramaz 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
5.05.2025