Bekir AĞIRDIR
20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren sanayileşmeye de paralel olarak Anadolu içindeki büyük göç başladı. Kırlardan kentlere doğru hareketlilik her yıl bir önceki yıldan daha hızlı olarak da hala devam ediyor.
Sanayiye iş gücü olarak gelmeye başlayanlara kentler, kent yönetimleri ve devlet, temel sorunlara çözüm modelleri sunmadan iç göç hayatın akışına bırakıldı. Başlangıçta en önemli sorun barınmaydı. Ne yönetim ne de kent insanları, ağırlıklı olarak feodal toplum ilişkilerinden çıkıp gelmiş, eğitimsiz, kentli değerler ve yaşam pratikleriyle ilk kez karşılaşan bu yeni insanları içine almaya gönüllü davrandı. Ama bir yandan da onların emeğine, kol gücüne ihtiyaç vardı. Onlar da barınma sorunlarını “gecekondu” ile çözmeye başladılar.
Yeni kentlilerin ilk çözümü olarak gecekondu
Daha başından kentleri ve göçü projelendirmek, arsa üretimini organize etmek, planlı mahalleler kurmak gibi politikalar üretilmedi. Tapu sahipliği ve kalite düşünmeksizin öncelikle kente tutunmaya çalışan bu insanların kendiliğinden ürettiği çözüm, giderek sorun haline dönüştü. Yerleşik kentliler ise kentin sorunlarının, asayişten ulaşıma, hemen hepsinin gecekondulardan ürediği gibi bir efsaneye inanmayı daha kolay ve işine gelir buldu. 1950-70 yılları arası yeni kentlilerin eski kentlilere rağmen kendi ürettikleri barınma çözümüydü gecekondulaşma.
Kentlere ilk gelen kuşak yerleşikleştikçe, sanayileşmenin tempo artırışına iç göç de tempo artırarak ayak uydurdu. Barınma ihtiyacı da artarak devam etti elbette. İlk 20 yıl kamu arazileri işgal edilerek gecekondular yapılmıştı. 70’lerden sonra kamu yönetimi ve siyaset kent planları, arsa üretimi ve tahsisi gibi kalıcı politikalar üretmedi. Bunun yerine ara ara gecekondulara af çıkarırken (ki çoğu seçim vaatlerine denk düşer) kendi arazilerini korumayı tercih etti.
Gecekondulardan yap-satçı müteahhitler eliyle apartmanlaşmaya
Yeni gelenlerin barınma ihtiyacını yine gecekondular ve ilk gelen gecekonducu kuşak üretti. Hayatın içinden üretilen yeni çözüm, ilk gecekonduların “yap-satçı müteahhitler” eliyle apartmanlara dönüştürülmesiydi. İlk kuşak yap-satçı müteahhitler de yine kendi içlerinden çıkmıştı, ilk kuşak göçerler ve hala tam olarak kentli değerleri ve yaşam pratiklerini benimsememiş olanlar. Kendi taşralı değerleriyle kentli değerleri, kendi yaşam pratikleriyle kentli pratikleri kendilerince sentezlemiş olanlardı.
1970-2000 yılları arasının yeni kentlilerinin barınma problemlerine ve hatta kentleşme süreçlerine dahil olabilmek için ürettikleri çözüm yap-satçı müteahhitlerin apartmanları oldu. Yerel yönetimler de devlet de hala bir vizyon geliştirmemekte, strateji planları ve programları hazırlamak gerektiğini anlamamakta kararlıydı ve yeni kentliler bir kez daha kendi çözümlerini üretmişlerdi.
Ama bu çözüm de sosyolojik ömrünü doldurdu ve giderek kendisi sorun haline dönüştü. Kayıt dışı ekonominin lokomotiflerinden birisi olma rolüyle, teknik ve estetik kalite sorunlarıyla, hem yana doğru hem yukarıya doğru acımasız mekan kullanımı ihtirasıyla, kent planı olmayan coğrafyalarda gelecekte de plana izin vermeyecek aç gözlü büyümesiyle yap-satçı müteahhitler yoluyla yürüyen apartmanlaşmanın giderek kendisi soruna dönüşmüştü artık.
Yap-satçı müteahhit apartmanlarından TOKİ mahallerine
İç göç sürerken, kentlere yeni gelenler eskisi kadar kolay iş de bulamıyorlardı artık. Sanayi de nitelik değiştirmeye başlamış, yeni sanayi ve gelişmekte olan hizmet sektörü daha nitelikli emek istiyordu. Yeni gelenler sanayinin ve hizmet sektörünün emek ihtiyacını karşılamak için değil, kendi umutlarının peşine düşmüşlerdi. Göç de nitelik değiştirmişti. Kentler de nitelik değiştirmişti.
Kentleşme, konut ve barınma sorunu ise yalnızca metropollerin değil, neredeyse Anadolu’nun tüm kentlerinin sorunu haline dönüşmüştü. Yap-satçı müteahhitler üzerinden apartmanlaşma sürecinin içinde çözümlerden birisi olarak düşünülmüş ve kurulmuş TOKİ, problemin yeni evresinde, yeni bir iktidar ve yeni bir anlayışla devreye girdi. TOKİ dokuz yılda 485 bin konut üretmeyi başardı. Nitelikten çok ekonomikliğin ve çabukluğun ağırlıklı ihtiyaç olduğu bir evrede bir çözüm de oldu.
Bir kamu kurumu olarak TOKİ’nin görevi, ekonomik gücü düşük yurttaşların barınma derdini çözmekti. Ne lüks konut yapmak, ne lüks konut yapan şirketlerle kar ortaklığı yapmak TOKİ’nin işi olmamalıydı. Hele kentlere, topluma ve hayata yön vermeye kalkışmak TOKİ’nin hiç mi hiç işi değildi.
2009 Yılından itibaren TOKİ’de kadim zihni sorunların duygusal sorunlara dönüşmesi, sorunun ve çözümünün dinamikleriyle değişiyor olmasının ıskalanması gibi hatalara esir oldu. Ak Parti devleti dönüştürmek için çıktığı yolda kendisi de devletleşirken, devletçi zihniyetin zirvelerinden birisi sayılacak TOKİ’nin kendisi çözüm olmaktan çıkıp, sorun haline dönüşmüştü artık.
Kimliksiz mahalleler, kimliksiz kentler
TOKİ sayesinde tam da Cumhuriyet projesinin tek tipli, kimliksiz toplum tasavvuruna uygun, tek tipli, kimliksiz mahalleler ve kentler üretiyor artık. Bugün TOKİ’nin yaptıklarına bakılınca Nevşehir’in bir mahallesiyle Ankara’nın bir mahallesi veya İstanbul’un bir mahallesi arasında estetik ve düzen olarak bile bir fark yok.. Üstelik TOKİ yaptıkları veya yapamadıkları için ne hesap veriyor ne de eleştirilebiliyor. Hatta çoğu uygulamasında yargıya bile gidebilmek olanağı yok. TOKİ’ye zihniyetiyle, projeleriyle baktığımızda devletin hala nasıl bir toplum tasavvurunda olduğu görülüyor.
Buna karşılık ise hayat ve toplum başka bir yerde. Ülkenin ekonomik olarak geldiği seviyede, toplumun sosyolojik olarak geldiği noktada konut yalnızca barınma, başımızın üstünde bir çatı olmaktan çıktı. Konut aynı zamanda hayat tarzımız, kimliğimiz, içinde bulunduğu sokakla, mahalleyle, kentle beraber bir hayat, bir aidiyet demek artık.
Ne Ak Parti ne de TOKİ değişen bu hayatın farkında. Onlar yeni bir versiyonla yeniden devletçi zihniyete ve kurallara teslim olarak, kendi kurallarını yeniden üreterek ve çoğaltarak 2012 Türkiye’sinde hayatı hala kurgulayabileceklerini sanıyorlar.
Özetlediğimiz altmış yıllık bu sürecin ekonomisi, devlet eliyle rant üretimi ve dağıtımı gibi boyutlardan analizi, siyasetin, akademik dünyanın, aydınların başarısı-başarısızlığı, doğruları-yanlışları üzerinden siyasi okuması, göç-kentleşme-modernleşme üzerinden sosyolojik okuması ise ayrı meseleler elbette.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Türk-Kürt-Arap kardeşliği” Orta Doğu’ya dönük yeni bir hamle mi, yoksa yeni toplumsal meşruiyet aracı mı?
21.07.2025 - Yeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsat mı?
14.07.2025 - Türkiye, küresel karmaşanın ve içsel tıkanmanın tam ortasında duruyor
7.07.2025 - Türkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi
30.06.2025 - MHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı?
16.06.2025 - Aidiyet ve kök salmak: Mesele yalnızca ekmek kazanmak ya da güvenlik sağlamak mı?
9.06.2025 - Türkiye, yeni bir siyasal akıl inşa etmek zorunda
2.06.2025 - Türkiye’nin yeni eşiği: Çatışmasızlıkla yetinmeyen kalıcı barış mümkün mü?
26.05.2025 - Barışı inşa etmek savaşmaktan daha zor; şimdi Kürt meselesini yeniden düşünme zamanı
19.05.2025 - Tüketicinin boykot dili: Türkiye toplumunun mesajını iyi anlamak
5.05.2025
Yazarlar
-
Taha AkyolYangın ve su 30.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİyi yönetimi hak ediyor muyuz 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEHey gidi hukuk 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKSuriye’de tarihi bir uzlaşmanın imkanları: Mutabakatın özüne ve şeklinde dair 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojava, Şam ve çözüm süreci arasında optimal bir nokta bulunabilir mi? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEski Türkiye’den Bir Sokak ve Bir Apartman 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBakın servet transferi nasıl yapılıyor? Bir tekil örnek… 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunVazgeçmeyeceğiz! 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk ve Savaş 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAynı dili konuşup neden anlaşamıyoruz? 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluFurkan Karabay, Murat Çalık, Kavala, Atalay, Demirtaş ve diğerleri 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMinder… 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYusuf Tekin hemen istifa etmeli ama LGS değil, YKS’den 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBir Baba Dostu: Altan Öymen 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMurat Çalık’tan halkın payına düşenler 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yer 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluDevlet, başta dürüst olmazsa sonra kimseyi inandıramaz 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Ortalama Turk bakiyor, devleti azili sosyalistleri bile takmis pesine surukluyor, kah "yetmez ama evet"lerle, kah "du bakalimlarla". Sosyalisti bile istedigi gibi hareketlendiren, maniple edip kullanan bir devlet buyuktur. Buyuk bir devletin sadik kullari baris istemezler, sosyalistin haline bakip en fazla urkerler.