Berrin Sönmez
Siyasi irade bu ağır suça ilişkin özgün yasal düzenleme yapmadığı sürece, yargı kararlarının adalet sağlamaktan uzak kalacağı açıktır. Nitekim yargı aşamasına gelmiş pek çok ensest vakasının, özelikle fail avukatlarının becerisiyle, mağdurun yaşı büyütülerek cezasız kaldığı örnekler pek çok.
Ensesti günlerdir konuşuyoruz. Basında, halkın gündeminde, sivil toplum örgütlerinde ama hukuk ve siyaset, ensest konusunda üç maymunu oynamaya devam ediyor.
Çocuk istismarına ilişkin TCK maddelerinde ensest kavramı kullanılmayıp, tanım getirilmeden, aile bireyleri ve öğretmen gibi çocuk ve ergen üzerinde otorite sahibi yakın kişiler fail olduğu takdirde cezanın iki katının verilmesi yeterli kabul edilmekte. Oysa tanım getirilse, hukuk literatüründe kavram yer alsa, gerek aileler gerekse sivil toplum çalışanları, ensestle mücadele için sağlam bir zemine kavuşmuş olur. Hukukun tanıdığı, tanımladığı kavram üzerine bina edilecek objektif kriterler geliştirilmeden el yordamıyla yapılan çalışmalar da sonuçları itibariyle toplum genelinden aşırı sert tepki alıyor. Çünkü hukuk, gönüllülerin eline ölçütler vermiş değil.
Nasıl hak ihlalleriyle mücadele, insan hakları hukukunun geliştirilmesiyle sistematik oluşturmuşsa aynı ihtiyaç, ensest için de geçerli. Özellikle ataerkinin hakim olduğu bu topraklarda devlet otoritesiyle (maalesef hâlâ kurtulamadığımız) aile büyüğü otoritesinin bireyler üzerindeki etki gücü bakımından benzerliği malum. Aile içi çocuğun ve ergenin cinsel istismarı, yetişkin birey tarafından –doğal- ebeveyn hakimiyet rolünün kötüye kullanılması. Tıpkı hak ihlallerinin kamu güç ve yetkilerinin kötüye kullanılmasıyla gerçekleşiyor oluşu gibi. Kapalı kutu hükmündeki ailelerin içine nüfuz ederek cinsel istismarı önleyebilecek bir mekanizma ne yazık ki mümkün değil.
Ancak hukuk ve siyaset sessizliğini bozduğunda aile içindeki mağdur bireyler, mağduriyetin toplum desteğiyle aşılacağına dair güven duygusuna ulaştıklarında bitirilebilecek bu lanetli eylemler. Fiziksel ve cinsel şiddete duygusal baskı yani psikolojik şiddetin de eşlik ettiği korkunç sindirilmişlik hali, çaresizlik ve yalnızlık duygusu yaygın ensest mağdurlarında. Hatta aile içinde ensest mağduriyetine tanık olan bireyler de ortak aynı çaresizlik duygusuna. Kapalı kapılar ardındaki bu çaresizlik hali siyasi iradenin suçu. Şiddetle mücadele alanında çalışan kadın örgütlerine gittikleri zaman bile örtülü destek almak isteyenler yaygın. Psikolojik destek talep edenler çoğunlukta. Konuşulur, duyulur, bilinir olmadan kurtuluş umudu yaygın. Keşke ama mağdurların bu arzusunun gerçekleşmesi hukuk ve siyasetin konuşmasına bağlı. Siyasi tartışmalar ve yasal düzenleme gerçekleşmeden mağdurun, sessizce ve kendi başlarına ensest eziyetinden kurtulması mümkün değil.
Şimdiye kadar olduğu gibi yine sivil toplum çalışır bu alanda. Fakat yasal düzenlemeler gerçekleşirse yapılacak çalışmalar toplum nezdinde meşruiyet kazanır. Yani ensestle mücadelenin, çalışma konusunun toplumsal kabulü için gerekli. Ayrıca yapılan çalışmaların daha yüksek sesle dile getirilmesi için dayanak oluşturacaktır, şekillenecek hukuki zemin. O takdirde verilerin açıklanmasında büyük zorluklar yaşanmaz. Ve elbette ensestle mücadele alanında yapılan çalışmalar da eleştirilecekse aynı somut kriterler üzerinden eleştirilebilir. Elimizde şu an psikiyatrinin getirdiği tanımlar var. Bilimsel açıdan yeterli elbet ama bu bilimsel temel üzerinden kurulacak hukuki tanımın varlığı, suç ceza ilişkisini somutlaştıracağı gibi suçun önlenmesi için alınacak koruyucu tedbirlere de alan açacaktır. Bunun için de siyasi irade gerekli.
1960’larda meclis gündemine ensest konusu getirildiği zaman “Türk aile yapısında böyle şey olmaz” denilerek konunun kapatıldığı bilinir. O tarihlerden günümüze kadar pek fazla değişiklik yok, siyasetin enseste yaklaşımında. Mesela Nimet Çubukçu döneminde bakanlığın, bu konuda bir araştırma yaptığı ancak araştırma sonuçlarının, “yayınlarsak toplumda infiale neden olur” gerekçesiyle hasır altı edildiğine dair duyumlar da kulaktan kulağa yayılır. Kimilerinin “nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan ülkemizde böyle şey olmaz” anlayışına sahip olduğu da malum. Basına yansıyan ensest olaylarının bile tartışılmayıp “halının altına süpürülmesi” isteği de yetkili ağızlardan dile getirilir. Eril tahakkümün siyaset ve hukuk diline egemen olduğu pek çok başka ülkede de benzer yaklaşımların görüldüğü gibi.
Siyasi irade bu ağır suça ilişkin özgün yasal düzenleme yapmadığı sürece, yargı kararlarının adalet sağlamaktan uzak kalacağı açıktır. Nitekim yargı aşamasına gelmiş pek çok ensest vakasının, özelikle fail avukatlarının becerisiyle, mağdurun yaşı büyütülerek cezasız kaldığı örnekler pek çok.
Asıl önemlisi siyasi irade ve yasama erki, çocuğun cinsel istismarı suçunun mahiyeti ve sonuçları bakımından en ağır biçimi olan aile için cinsel istismar konusunda yasal düzenlemeden kaçındığı sürece meselenin, yandaşlık karşıtlık ikilemine hapsolması. Muhalif duruş adına, ensest tanımı içerisinde yer almayan kuzen evliliklerini bile aile içi cinsel istismar sayıp, suç oranını yüzde kırk olarak gösterme gayreti çıkıyor karşımıza. Yandaşlık kaygısıyla bu alanda tez yazmış bilim insanının bile, kendi bulgularının da hilafına, kavrama takla attırıp oranı yüzde bir gibi göstermeye çalıştığına şahit oluyoruz.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.10.2025
12.10.2025
4.10.2025
21.09.2025
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025