Celal DENİZ

Barışın yolu Rojava'dan geçer
20.10.2015
1937

 Türkiye AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dış politikada yanlışlarının bedelini hem içeride hem de dışarıda ağır bir şekilde ödemektedir.

Erdoğan özellikle Suriye'de Esad'ın gitmesine dayalı bir politikayı önüne hedef koydu. Suriye'de iç savaşın sonrasında görüldü ki Esad öyle kolay gidecek durumda değildi. Batı bunu gördü farklı yol ve yöntemler denerken Erdoğan diplomasinin gerekliliklerinden çok uzakta bir politika izleyerek içeride ki muhaliflere göstere göstere yardım etti. İçeride MİT tırlarının silah yardımı belgelendiğinde hükümete darbe söylemiyle İŞİD ile ilişkilerini perdelemeye çalıştı. Halka yanıltıcı açıklamalar yaptı.

Suriye'de iç savaşta taraf olmayan Kürtler, Rojava bölgesinde kantonlarla özerk yönetimler oluşturdular. AKP Hükümeti Kürtlerin özerk yönetimler oluşturmasına şiddetle karşı çıktı. Bunu kırmızıçizgi ilan etti. İŞİD'in Kobane'ye saldırısından duyduğu memnuniyeti Erdoğan ''Kobane ha düştü ha düşecek'' diyerek ortaya koymuştu.

Cumhurbaşkanın bu tutumu içeride Kürtlerin haklı öfkesini çekti. İçeride Kandil, Öcalan, HDP çevreleri ile Çözüm süreci yaşanırken Kürtlerin yeni bir yönetim modeline karşı şiddetli bir tavır, doğal olarak çözüm sürecini sekteye uğratacak önemli bir etmendi.

KCK eş başkanı Murat Karayılan AKP'yi bu konuda uyaran açıklamalar yaptı. Ancak AKP genelde Rojava'ya özelde Kobane'ye karşı olumsuz tutum almaya devam etti. Kobane direnişinde AKP'nin bu olumsuz tutumu Kürtlerde ciddi bir kırılma yarattı.

Yakın zamanda bile hem cumhurbaşkanı hem de başbakan PYD’yi tehdit eder konuşmalardan geri durmadılar. ABD ve batı ülkelerine PYD’ye verdikleri desteği çekmelerini istediler.

Geçmişi neden hatırlatma ihtiyacı duydum?

Bugün 24 Temmuz tarihinden bu yana ülkede çatışmalı süreç, başta Kürt halkına olmak üzere, tüm topluma ağır travmalar yaşatmaktadır. Polis, Asker, Sivil, gerilla ölümleri toplumda bir iç huzursuzluğu arttırmakta, toplumun bir arda yaşama zeminini ortadan kaldırmaktadır. İç savaş olasılığı her kesimden açık bir biçimde dillendirilmektedir.

Son Ankara'da yapılan katliamda 102 insanımızın yaşamını yitirmesi artık bu böyle gitmez diyenlerin sayısını artırmaktadır. Gençler barış sözcüğünün artık anlamsızlaştığını söyleyecek bir ruh haline savrulmuş durumdadırlar. HDP'nin ‘’inadına barış’’ sloganı gençlerde bir güven sorunu yaratacak kadar sorgulanır bir hale gelmiştir.

Böylesi bir ortamda 1 Kasım seçimlerine az bir zaman kaldı. Toplumda seçime karşı oldukça soğuk bir yaklaşım gözlemlemekteyiz. İnsanlar oy verdikleri partilerden vaz geçmiş değiller. Gerilim siyaseti sürdükçe de mevcut tablo değişmeyecek gibi görünmektedir.

Bu durumda yapılması gereken nedir?

PKK geçici bir eylemsizlik çağrısı yaptı. Ancak devlet operasyonlarını sürdürmekte, ölüm haberleri gelmektedir. Toplumdan PKK'ye tek taraflı ateşkes çağrısı yapılırken, şimdi devlete operasyonları durdur çağrısı gelmemektedir.

Oysa bu ülkenin her şeye rağmen bir barışa, bir barış diline ihtiyacı vardır. PKK'nin ve devletin silahları susturması bir nebze ortamı iyileştirmeye katkı sağlayabilir. Hatta yeniden müzakere sürecine dönülmesi bile mümkündür. Barışa giden yolu açmak gereklidir.

Ancak yeni bir müzakere süreci eski zeminde sürdürülemez.

Neden?

Kürt sorunu sadece ülkenin iç meselesi olmaktan çıkmıştır. Devlet bundan böyle Rojava'ya karşı tutumunu değiştirmeden, Kırmızıçizgi dediği Kürtlerin özerk yönetimlerini tanımadan içeride kalıcı bir barış mümkün değildir.

AKP ya da 1 Kasım sonrası oluşacak koalisyon hükümeti Suriye politikasını köklü bir şekilde değiştirmeden, Suriye Kürtlerinin özgürlüğüne engel olduğu sürece içeride barışa giden yolu açamayacaktır.

Türkiye de bundan böyle barışın yolu Rojava'dan, geçmektedir. Çünkü hatırlamak gerekirse Güney Kürdistan'da bölgesel yönetimler oluşurken Kürt liderler aşağılanmış kırmızıçizgiler çekilmişti. Ancak süreç Kürtlerin Özerk bir yönetim kurmasını sağlamış, TC'nin dış politikasında ki kırmızıçizgileri yeşile dönüşmüştü . Bugün Güney Kürtleri Türkiye'nin bölgede en güvenilir müttefiki haline gelmiştir.

Süreç Türkiye'yi hem içeride hem Rojava'da Kürtlerle barışmaya zorlamaktadır. Daha ağır bedeller ödenmeden barışın dilini siyasete egemen kılarak, barışa giden yolu açacak müzakere sürecine dönmek, Suriye politikalarını değiştirmek devletin önünde duran bir görevdir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar