Celal DENİZ
Türkiye AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dış politikada yanlışlarının bedelini hem içeride hem de dışarıda ağır bir şekilde ödemektedir.
Erdoğan özellikle Suriye'de Esad'ın gitmesine dayalı bir politikayı önüne hedef koydu. Suriye'de iç savaşın sonrasında görüldü ki Esad öyle kolay gidecek durumda değildi. Batı bunu gördü farklı yol ve yöntemler denerken Erdoğan diplomasinin gerekliliklerinden çok uzakta bir politika izleyerek içeride ki muhaliflere göstere göstere yardım etti. İçeride MİT tırlarının silah yardımı belgelendiğinde hükümete darbe söylemiyle İŞİD ile ilişkilerini perdelemeye çalıştı. Halka yanıltıcı açıklamalar yaptı.
Suriye'de iç savaşta taraf olmayan Kürtler, Rojava bölgesinde kantonlarla özerk yönetimler oluşturdular. AKP Hükümeti Kürtlerin özerk yönetimler oluşturmasına şiddetle karşı çıktı. Bunu kırmızıçizgi ilan etti. İŞİD'in Kobane'ye saldırısından duyduğu memnuniyeti Erdoğan ''Kobane ha düştü ha düşecek'' diyerek ortaya koymuştu.
Cumhurbaşkanın bu tutumu içeride Kürtlerin haklı öfkesini çekti. İçeride Kandil, Öcalan, HDP çevreleri ile Çözüm süreci yaşanırken Kürtlerin yeni bir yönetim modeline karşı şiddetli bir tavır, doğal olarak çözüm sürecini sekteye uğratacak önemli bir etmendi.
KCK eş başkanı Murat Karayılan AKP'yi bu konuda uyaran açıklamalar yaptı. Ancak AKP genelde Rojava'ya özelde Kobane'ye karşı olumsuz tutum almaya devam etti. Kobane direnişinde AKP'nin bu olumsuz tutumu Kürtlerde ciddi bir kırılma yarattı.
Yakın zamanda bile hem cumhurbaşkanı hem de başbakan PYD’yi tehdit eder konuşmalardan geri durmadılar. ABD ve batı ülkelerine PYD’ye verdikleri desteği çekmelerini istediler.
Geçmişi neden hatırlatma ihtiyacı duydum?
Bugün 24 Temmuz tarihinden bu yana ülkede çatışmalı süreç, başta Kürt halkına olmak üzere, tüm topluma ağır travmalar yaşatmaktadır. Polis, Asker, Sivil, gerilla ölümleri toplumda bir iç huzursuzluğu arttırmakta, toplumun bir arda yaşama zeminini ortadan kaldırmaktadır. İç savaş olasılığı her kesimden açık bir biçimde dillendirilmektedir.
Son Ankara'da yapılan katliamda 102 insanımızın yaşamını yitirmesi artık bu böyle gitmez diyenlerin sayısını artırmaktadır. Gençler barış sözcüğünün artık anlamsızlaştığını söyleyecek bir ruh haline savrulmuş durumdadırlar. HDP'nin ‘’inadına barış’’ sloganı gençlerde bir güven sorunu yaratacak kadar sorgulanır bir hale gelmiştir.
Böylesi bir ortamda 1 Kasım seçimlerine az bir zaman kaldı. Toplumda seçime karşı oldukça soğuk bir yaklaşım gözlemlemekteyiz. İnsanlar oy verdikleri partilerden vaz geçmiş değiller. Gerilim siyaseti sürdükçe de mevcut tablo değişmeyecek gibi görünmektedir.
Bu durumda yapılması gereken nedir?
PKK geçici bir eylemsizlik çağrısı yaptı. Ancak devlet operasyonlarını sürdürmekte, ölüm haberleri gelmektedir. Toplumdan PKK'ye tek taraflı ateşkes çağrısı yapılırken, şimdi devlete operasyonları durdur çağrısı gelmemektedir.
Oysa bu ülkenin her şeye rağmen bir barışa, bir barış diline ihtiyacı vardır. PKK'nin ve devletin silahları susturması bir nebze ortamı iyileştirmeye katkı sağlayabilir. Hatta yeniden müzakere sürecine dönülmesi bile mümkündür. Barışa giden yolu açmak gereklidir.
Ancak yeni bir müzakere süreci eski zeminde sürdürülemez.
Neden?
Kürt sorunu sadece ülkenin iç meselesi olmaktan çıkmıştır. Devlet bundan böyle Rojava'ya karşı tutumunu değiştirmeden, Kırmızıçizgi dediği Kürtlerin özerk yönetimlerini tanımadan içeride kalıcı bir barış mümkün değildir.
AKP ya da 1 Kasım sonrası oluşacak koalisyon hükümeti Suriye politikasını köklü bir şekilde değiştirmeden, Suriye Kürtlerinin özgürlüğüne engel olduğu sürece içeride barışa giden yolu açamayacaktır.
Türkiye de bundan böyle barışın yolu Rojava'dan, geçmektedir. Çünkü hatırlamak gerekirse Güney Kürdistan'da bölgesel yönetimler oluşurken Kürt liderler aşağılanmış kırmızıçizgiler çekilmişti. Ancak süreç Kürtlerin Özerk bir yönetim kurmasını sağlamış, TC'nin dış politikasında ki kırmızıçizgileri yeşile dönüşmüştü . Bugün Güney Kürtleri Türkiye'nin bölgede en güvenilir müttefiki haline gelmiştir.
Süreç Türkiye'yi hem içeride hem Rojava'da Kürtlerle barışmaya zorlamaktadır. Daha ağır bedeller ödenmeden barışın dilini siyasete egemen kılarak, barışa giden yolu açacak müzakere sürecine dönmek, Suriye politikalarını değiştirmek devletin önünde duran bir görevdir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.04.2019
14.12.2017
30.11.2017
13.09.2017
5.02.2017
28.04.2017
19.04.2017
1.02.2017
24.03.2017