Celal DENİZ
Ülkede çok yönlü bir devlet terörü estiriliyor. Toplum korkuya esir edilmek isteniyor.
Mit Tırları ile ilgili Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan belgeli haberler yüzünden bizzat Cumhurbaşkanının başvurusu ile açılan soruşturmada Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandılar.
Erdoğan haberlerden sonra bir TV kanalında yapılan söyleşide "Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu" diyerek "Milli İstihbarat Teşkilatı'na atılan bu iftiralar, yapılan gayrimeşru operasyon, bir yer de bu ajan ve casusluk faaliyetidir. Bu casusluk faaliyetinin içine bu gazete de girmiştir. Orada rakamlar falan veriliyor. Bu rakamların kaynağı nedir? Kimden aldın sen bu rakamları? Paralel Yapı'dan. Bunlarla ilgili avukatıma talimatı verdim, davayı anında açtım. Bu birileri adına algı operasyonudur." demiş ve yargı için işaret fişeği olmuştur.
Açılan davanın içeriği ve suçlamalar Erdoğan'ın çerçevesini çizdiği bir zeminde yapılmıştır.
Son 1 yılda onlarca Cumhurbaşkanına hakaretten açılan davalar var. Tek adamlığa giden yolun üzerinde engel olan ne varsa temizlenmeye çalışılıyor. Cemaate yakın şirketlere kayyum ataması da, HDP'ye yapılan saldırılar da, Kürt illerinde ilan edilmemiş savaşı yaşatan ablukalar da, Demirtaş'a suikast girişimi de, Rus uçağının düşürülmesi de birbirinden ilgisiz gibi görünse de hepsinin ortak amacı vardır o da korkuyu topluma egemen kılmak ve başkanlığa giden yolda dikensiz bir gül bahçesi yaratmaktır.
Erdoğan 2010 referandumunda ''üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü'' egemen olacaktır demişti o üst perdeden çıkan sesiyle. Ancak referanduma sunduğu yasalara bile tahammül edemeyip değiştiren Erdoğan bugün kendisini anayasanın da, TBMM'nin de üstünde görmektedir.
Devletin bütün kurumlarını kendine bağlamayı hedefleyen Erdoğan, AKP eliyle toplumun biat etmesini sağlamaya çalışıyor. Yeni Osmanlıcılık siyaseti, biat etmiş bir toplum yaratmak için her türlü korkuyu yaratacak araçları meşrulaştırıyor.
Can Dündar ve Erdem Gül gazetecilik yapmışlardır. Gazeteci eline geçirdiği bilgi ve belgelerin kaynağını açıklamak zorunda değildir. Toplumun doğru haber alma hakkı evrensel bir haktır. Ancak Erdoğan basın alanında da havuz medyasının algı operasyonlarını yeterli görmediği için muhalif olan sesleri susturmak istiyor. Özal'ın iki buçuk gazete hedefini, Erdoğan tamamen sıfırlamak istiyor. Tek adamlığa uygun tek tip habercilik yapacak gazeteler yaratmak istiyor. Roboski olayında olduğu gibi devlet şiddetini görmeyen ve penguen belgeselleri yayımlayan bir medya olsun istiyor.
Selahattin Demirtaş'ı ortadan kaldırarak etkisiz elemanların lider olduğu bir muhalefet yaratmak istiyor.
Otoriterliğe, devlet şiddetine boyun eğmeyen Kürtlerin örgütlü ilçelerini, mahallerini en ağır saldırılarla teslim almaya çalışıyor. Aylardır Cizre, Silvan, Nusaybin, Bismil, Sur, Varto, Yüksekova gibi ilçelerde halka yaşatılan zulmün tek nedeni otoriterliğe direnecek potansiyelin buralarda olmasıdır. Kürtler ülkede dönüştürücü bir dinamik olduğu gibi direnişin de esas örgütlü gücüdür.
Yargı hukuksal bir denge ve denetim aracı olması gerekirken, yargıyı siyasetin denetimine sokan anlayış kendi hukuksuzluğunu tahkim etmek istiyor. Hukuk ifade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün, kişi haklarının güvencesi olması gerekirken, demoklesin kılıcı olarak muhalif olan herkesin tepesinde sallandırılmaktadır.
Tüm bunlar biat etmemiz içindir. Tüm bunlar boyun eğmemiz içindir. Tüm bunlar kokutularak kendi gücümüze yabancılaşmamız içindir. Bugün gerek parlamentoda, gerekse sokakta AKP eliyle devletin şiddetini yenecek güçte olmaya biliriz. Ancak biat etmek, korku toplumu yaratmak isteyenlerin işini kolaylaştırır. O nedenle adaletsizliğe, hukuksuzluğa, devlet şiddetine itiraz etmek olmazsa olmazımız olmalıdır.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- TÜRKİYE İTTİFAKI MUHALEFET İÇİN BİR TUZAK
22.04.2019 - Tencere dibin kara, seninki benden kara
14.12.2017 - Yolsuzlukların üstüne gitmek Muhalefet görevidir
30.11.2017 - Çıplak beden üzerinden güç tahkimi
- REFERANDUMA DOĞRU..
13.09.2017 - Aday mı yoksa Asgari Program mı?
5.02.2017 - CHP'nin Devlet Refleksi
28.04.2017 - Referandum Sonucu Meşru değildir, Tanınmamalıdır
19.04.2017 - EVET İÇİN HER YALAN MÜBAH
1.02.2017 - Ne Çok Öldürüldük Mevsimsiz
24.03.2017
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Adem Oğlu
Bahri Bey, kusura bakmayın ama atmasyon bir yazı olmuş bu. Grupçu yaklaşıyorsun ve haksızlık ediyorsun. Ortada fol yok yumurta yok, aftan bahsediyorsun. Kanaatim şu: Yani bir anayasa yapılıp başkanlık sistemine geçilmezse af filan olmaz. Af, sadece yeni bir anayasa ve başkanlık seçiminden sonra başkan tarafından gündeme getirilebilir. Bu meclisten ne bir anayasa çıkar ne de bir başkan. O nedenle öngörünüz uzak...