Cemil ERTEM
Dün TBMM milletvekillerinin yemin töreni ile yeni döneme başladı. Ama şimdi tam bu günler yalnız TBMM için değil, Türkiye’nin batısı ve doğusu ile içinde bulunduğu “büyük” bölge için de yeni bir dönem. Bize göre hem Avrupa hem de Ortadoğu, K. Afrika ve Kafkasya yeniden biçimlendiriliyor, sınırlar ve devlet yapıları, rejimler değişiyor. İşte bu gerçeği görmeden, 20. yüzyılın sınırları, pazarları ve siyaseti üzerinden Türkiye’nin siyasetini dizayn etmeye çalışanlar, peşinen söyleyelim ki, hem kendileri kaybeder hem de ülkeye kaybettirir.
Güneyde ne oluyor?
Çok sıcak olduğu için hemen Türkiye’nin güney sınırlarından başlayalım isterseniz. Artık şu gerçeği kabul etmeliyiz; Suriye ve Irak coğrafyasında sınırlar yeniden çiziliyor; buralarda yalnız “eski” rejimler değil, sınırlar da değişiyor. Sınırların değişmesi a) pazarların b) enerji kaynaklarının c) başta su olmak üzere doğal kaynakların yeniden paylaşımı anlamına geliyor. Bütün yeniden paylaşım süreçleri eski rejimleri, devlet yapılarını ve bu rejim-yapıları belirleyen ekonomik alt yapıyı alt-üst eder, eskiler tasfiye olur, yeniler gelir. Ekonomik katmanlar yer değiştirir ve sermayenin de yeni yolculuğu başlar. Bu süreç hızlıdır yani burada politikanın yoğunlaşmış hali olan sıcak çatışmalar-savaş- devreye girer. Yeni olana geçişin barış içinde ve yalnız politik süreçlerle olması pek mümkün değildir, çünkü doğum sancısı çeken yeni sermaye güçlerinin eskiyi bir an önce tasfiye etme isteği had safhadadır. Eskinin tasfiye süreci bize ekonomik kriz olarak yansır, tıpkı bugün gibi...
Çoklu Detant
Sistem, 2. Dünya Savaşı’ndan beri topyekûn bir paylaşım savaşına başvurmuyor; çünkü soğuk savaş döneminde ABD-Sovyetler dengesi (detantı) nükleer silahların her iki tarafta ulaştığı düzey böyle bir dehşeti engelledi. Bütün bu dönemde, paylaşım, özellikle azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, iç savaşlar, istikrarsız ve “bağımlı” hükümetler ve tesis edilen diktatörlüklerle oldu. Soğuk Savaş sonrası dönemde ise ilkönce tek kutuplu-ABD- bir dünya tasarımı yapıldı ama bunun gerçek olmayacağı anlaşıldı. Batı’nın ekonomik ve siyasi hegemonyasını temsil eden ABD’ye ilk önce Pasifik Asya yetişti sonra Rusya yeniden bir güç olarak-ağırlıkla Putin’le- toparlandı. Batı, teknolojiyi denetlemez hale geldi; böylece Soğuk Savaş dönemindeki ikili detant, 21. yüzyılın başında çoklu olarak oluştu. Dolayısıyla tam şimdi topyekûn bir paylaşım savaşı ihtimali yok. Ancak düzenli ulusal orduların yapamadığı paramiliter örgüt ve yapılar yapıyor. Bu taşeron paramiliter örgüt ve yapılar, ülkelerin ve bölgenin özelliklerine göre, “sağ” ya da “sol” maskeli olabiliyordu. Kimi, “sol” bir şehir ve kır silahlı örgütü kimi de DEAŞ gibi, düzenli orduya yaklaşan taşeron yapılar olabiliyordu. Afrika’daki paramiliter örgütler, El-Kaide gibi şehir ve kırda örgütlü terör yapıları ve DEAŞ gibi düzenli ordu seviyesinde paramiliter örgütler...
İşte DEAŞ, yeni paylaşım savaşının en çarpıcı ve en mükemmel aracı ve tasarımı olarak ortaya çıktı. DEAŞ, yeni pazar ve paylaşım savaşıyla ve sınırların yeniden Batı’nın eski hegemon güçleri tarafından belirlenmesinin aracıdır.
Eksen devletler
Bugün Ortadoğu-Kafkasya bölgesinde üç büyük kadim devlet geleneği vardır; bunlar, Türk, Rus ve Pers gelenekleridir. Ancak bugün de bu üç devlet geleneği bütün bu bölgede, aynı zamanda, eksen devlet potansiyeli ya da pozisyonundadır. Burada eksen devlet tanımını, ulus-devlet kapsamını aşan, kapsayıcı ve kendi geleneksel territory’ si (hak ettiği topraklar) dışında da belirleyici olan devlet olarak kullanıyoruz. Batı, hem 19. yüzyılda hem de bütün bir 20. yüzyılda, çok farklı biçimlerle, bu üç devlet geleneğinin bağımsız ve etkin bir şekilde ortaya çıkmasını engelledi. Burada belki Sovyet dönemi için farklı bir değerlendirme yapılabilir ama sonuçta ortaya çıkan, Batı karşısında ağır bir yenilgidir.
Bir Batı tasarımı: Mikro devletler
Şimdi ise yaptıkları tam olarak şudur; bütün bu bölgede mikro devletçikler oluşturacaklar, bu mikro devletçikler, Avrupa’da Almanya egemenliğindeki
“derin AB”ye ve tabii Okyanus ötesinde de ABD’ye bağlı olarak devam edecektir. Bakın, doksanlı yıllarda Almanya’nın Balkan ve Doğu Avrupa coğrafyasında yaptığı “Balkanlaştırma” stratejisi, tam şimdi Ortadoğu koşullarında Suriye ve Irak’ta uygulanıyor. Miloseviç’in Bosna’daki katliamcı ordusu ile DAEŞ arasında çok fark yoktur. Ancak koalisyon uçaklarının yardımı ile kurulmaya çalışılan Kürt mikro devletçiği de hiçbir zaman egemen olamayacaktır. Bunun iktisadi şartları yoktur ilk önce... Pazar ve bu pazarı çekip çevirecek bir yerel sermaye zaten ortada yoktur, 21. yüzyıl, bilgi teknolojilerinin ve girişim sermayesi bazlı finansın, kaynakların ortaklaşmasının ve bolluk ekonomisinin yüzyılıdır. Konvansiyonel olanın dışına çıkabilmek kapsam ekonomilerini ve yapılarını gerektirir. Bugün ne Alman Balkanlaştırması sonucu Avrupa’da ortaya çıkan ne de Ortadoğu dahil, dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkan/çıkacak olan etnik temelli mikro devletler günün gereklerine uygun bir kapsam ekonomisi geliştirip, konvansiyonel olanı aşabilir. Bu devletler, kaçınılmaz olarak, 20. yüzyıldan kalma “eski” sermayenin ancak oyuncağı olurlar ki, zaten bunun için ortaya çıkarılıyorlar.
Çözüm...
Burada çözüm, var olan eksen devletlerin adem-i merkeziyetçi olarak demokratikleşmesi ve kapsayıcı olmasıdır.
Bu, tekrar edelim ki, yegane barışçıl ve demokratik çözümdür.
Tabii ki, Suriye’nin Türkiye sınırındaki yeni oluşum yeni bir pazar ve enerji kapışmasıdır ve bu Türkiye’nin şimdiki-gelecekteki etkinliğine karşıdır.
Aynı şekilde, Almanya’nın, tam şu sıralar, Türkiye karşıtlığı da aynı nedenledir.
Almanya, Doğu Almanya’yı içine aldığı 1990’dan beri, Doğu Avrupa ve Balkan coğrafyasını kendi arka bahçesi ve doğal sömürgesi olarak görüyor. Doksanlarda Yugoslavya’nın parçalanması Almanya kökenli bir Balkanizasyon sürecidir ve aslında bir post-nazi işgalidir. Almanya, Doğu Avrupa ve Balkanları, Rusya’dan gelen enerjiyi denetleyerek ve bu ülkelerin pazarını-finans yapısını ele geçirerek denetlemek ve yönetmek istiyor.
Almanya, Rusya’nın Kırım ilhakından sonraki süreçte, burada geri çekiliyor gibi yaptı ama tam şimdilerde bu geri çekilmeden vazgeçiyor. Yeniden Gazprom-Almanya ilişkileri başladı. Nitekim bu ayın başında, Gazprom Baltık Denizi üzerinden Rusya’dan Almanya’ya uzanan Kuzey Akım boru hattının kapasitesini artırmak üzere Almanya ve Avusturya merkezli şirketlerle bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, Mısır’ın faşist diktatörü Sisi’nin Almanya’da kırmızı halıyla karşılandığı günlerde gerçekleşti. Burada şöyle bir ilişki var. Almanya, Mısır ile Afrika ve Akdeniz pazar ve enerji geçişlerini denetlemek istiyor. Burada Türkiye’nin Güney Gaz Koridoru’ na alternatif bir adım atılmak istendiği çok açık.
Umarım yeni TBMM bu büyük değişimi okuyacak bir hükümeti içinden çıkartır ve bu Meclis yeni demokratik anayasayı gecikmeden yaparak tarihe geçer.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018