Cemil ERTEM
Türkiye, bu hafta açıklanacak Orta Vadeli Program (OVP) vesilesi ile de Türkiye’nin önümüzdeki yıllardaki temel makro hedeflerini tartışacak. Buradaki sorun şu; ne yazık ki bu OVP, uzun yıllardır eşi benzeri görülmemiş ve kur artışlarıyla tetiklenen bir şokun etkisinin belirleyeci olduğu bir ortamda çalışıldı. Şu günlerde önümüze gelen enflasyondan işsizliğe değin bütün güncel ve öncü göstergeler bu şokun, önemli ölçüde, belirlediği veri setlerine bağlı olarak oluşuyor. Bu durumda OVP dahil olmak üzere, açıklanan tüm önlem setleri ve programlar, öncelikle var alan sıkıntılı durumdan çıkışı gösterecek rasyonel temellere oturmalı ve daha sonra da Türkiye’nin bu olumsuz durumu tarihi bir fırsata dönüştürecek temel politika çerçevesini içermelidir.
Bunun, yakın geçmişte, örnekleri vardır; örneğin G. Kore, 1997’de yaşadığı krizi bu şekilde değerlendirmiş ve buradan bir çok G.Kore firması küresel oyuncu olarak çıkmıştır. Tabii ki, G. Kore’nin ekonomi dinamikleri ve tarihi Türkiye’den çok farklıdır ancak bu gibi tarihsel dönemlerdeki alt-üst oluş dinamiklerini de bir yenilenmeye çevirmek hükümetlerin elindedir. Ben Türkiye’nin, başkanlık sisteminin avantajlarını da kullanarak, bunu yapacağından eminim.
İstikrar nerede?
Bütün bu süreçte biz şu gerçeği de gördük; Türkiye’nin temel ekonomik sıkıntıları yalnız finansal piyasaların istikrarı ile sınırlı olan sorunlardan oluşmuyor. Tam aksine finansal piyasa istikrarsızlığını, başta enflasyon temelli istikrarsızlıklar olmak üzere, üretim tarafındaki yapısal sorunlar oluşturuyor.
Esasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun yılladır dile getirdiği ve egemen “iktisat” çevrelerinin her duyduklarında infial içinde ayağa kalkarak itiraz ettikleri şu enflasyonun, başta faiz olmak üzere, yüksek üretim maliyetlerinin sonucu olduğu tezi, esasında üretim tarafındaki yapısal sorunlara atıfta bulunan bir yaklaşım ve bakış açısı değişiklini içeriyor.
Polisiye roman meraklıları bilir; çözülemeyen çok karmaşık cinayetlerde mesele tıkanmışsa tecrübeli polis şefleri çömezlere şunu söyler; “Bakış açınızı değiştirin, olaya şimdiye kadar yaklaştığınızdan çok farklı yaklaşın, size şimdiye kadar anlatılanları kafanızdan silin, artık bunlar cinayeti çözmüyor, farklı düşünün, farklı araçlar kullanın.”
Tabii bu cinayeti çözmek isteyenler için bu bir altın öğüt. Ancak cinayeti görmezden gelenler hatta katile ortak olmaya çalışanlar için de boş sözler... İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllardır tam da bunu söylüyor; “Defalarca denediniz, oldu mu, olmadı... O halde bakış açınızı değiştirin”
Varsayımlar ve Gerçekler...
Dün kıymetli kardeşim Prof. Dr. Dündar Murat Demiröz, tam da bu gerçeği iktisatçı diliyle Yeni Birlik gazetesinde anlatı: “Bugün dünyada egemen iktisat literatürü Yeni Klasik Keynesgil Sentez olarak bilinen uzlaşıyı ve bu uzlaşının temel kuralı olarak Taylor Kuralı’nı kabul eder. Taylor Kuralı, dışa açık bir ekonomide Merkez Bankası’nın sadece politika faizini değiştirerek ekonomideki bütün problemlerle baş edebileceğini savunur. Bunun için bütün piyasalarda tam rekabetin olması, fiyat sisteminin tam olarak çalışması, ülke içinde bölgeler arası gelişmişlik farkının bulunmaması, gelir dağılımının adaletli olması, eğitimde her türlü fırsat eşitliğinin bulunması gibi varsayımlar gereklidir. Bir de bunların üstüne, uzun dönem büyümenin Solow Modelini takip ettiği, yani hükümetin her hangi bir politika uygulayarak daha hızlı bir kalkınma sürecine girmesinin mümkün olmadığının kabulü vardır. O zaman krizler neden oluşur? Seçilmiş politikacıların hatalarından dolayı oluşur. Ne yapmak lazımdır? Ekonomiyi teknokratlara bırakmak, emperyalist düzenin size biçtiği role razı olmak gerekir.
Varsayımlar gerçek dünyada geçersizdir. Savunulan ideolojiyi Türkiye’nin kabul etmesi mümkün değildir. Mevcut sistem, faizlerin bir politika unsuru olarak kullanılmasını savunur. Bu ise döviz kurunun kısa dönemde politika faiziyle ters orantılı olarak denge değerinden sapmasına yol açar. Yani Dalgalı Kur Sisteminin avantajlarından yararlanamazsınız. Öte yandan, seçilmiş hükümetin kalkınma politikaları – doğru veya yanlış o ayrı mesele - küresel egemenlerin –yani tekelci çok uluslu şirketler ve küresel tefeci kurumlar – çizdiği yoldan çıkarsa, bu para sistemi, milli hükümetleri hizaya getirmek için bir manivela görevi üstlenir. Üstüne üstlük enflasyon hedeflemesi ile Merkez Bankası’nın para arzı üzerindeki kontrolü zayıflar, bu da enflasyon üzerindeki kontrolü sıfırlar.”
Siyaset ve Ekonomi
Şimdi burada Türkiye’nin 2001’den beri dalgalı kur rejiminin gereklerini ne kadar yerine getirip getirmediği ya da bugün Taylor Kuralı’nı amentü olarak kabul edenlerin bu kuralın arkasında yatan varsayımları bilip bilmedikleri de ayrı mesele ama seçilmiş hükümetlerin, tamamen devre dışı kalarak yönetimin, “dışarıya” bağlı teknik kurallar bütünü olarak belirlenmesi ve ancak bu olursa ekonominin “düzlüğe” çıkacağı ne kadar doğrudur?
Zaten Türkiye, bunu, bir tarihsel dönem boyunca, IMF ile birlikte yaptı; peki sonuç birbirinin kopyası ve tekrar eden krizler olmadı mı?
1929 krizinden sonra ABD ekonomisi Hoover’le başlayan ve Roosevelt’le devam eden New-Deal uygulamaları ile düzlüğe çıkmıştır. “ New-Deal ABD tarihindeki en ilginç dönemlerden biridir. ABD’deki devlet ve iş çevreleri arasındaki ilişkilere ait yaygın doğmaların değişmeye başladığı dönemdir. New-Deal, yeni bir devlet yorumu getirdi. Başka bir deyişle ABD’de buhranın çözümüne artık yalnızca ekonomik kararlarla çare aranmıyor, aynı zamanda da, önemli siyasal düzenlemelere gidiliyordu” (İ, Tekeli, S. İlkin, S:19,2009)
Peki daha yakına gelelim, 1990’larda ’de G.Kore hükümeti, hem kriz öncesi hem de kriz sonrası, ülkedeki büyük işletmelere nasıl davrandı; evet onların elinden tuttu ancak yönetimlerini de örtülü şekilde yönlendirdi. Yine 2008 krizinde ABD Hazine’si bankalara hangi gerekçeyle milyarlarca doları aktardı? Bütün bu tarihi gerçekleri biliyoruz; peki, Türkiye’nin günceli ile ilgili yapılması çok ortada olanları neden kabul etmiyoruz? Günün gerçeği şudur: Ekonomi eğer köklü bir değişim istiyorsa bunu siyaset eliyle yapmak zorundasınızdır.
Bugün Türkiye, siyasi sistemini değiştirmiştir, bu çok önemli siyasal ve giderek sosyal bir değişimin ilk köklü adımıdır. Bu köklü adımı attıktan sonra ekonomide eskinin kötü bir kopyası olarak devam edemezsiniz. Türkiye ekonomisi yıllardır süren bir cinayetin kurbanı, bu cinayetin sonuçlarını ortadan kaldırmak için, en üst siyasi irade- ki bu yeni sistemde milletin iradesidir- size bakış açınızı değiştirin, ben katili gördüm siz de görün ve bu cendereden çıkalım diyor.
Türkiye’nin bu kuşatılmışlıktan çıkması için, ekonomi yönetimi çok önemli düzenlemeler yapıyor ve kararlar alıyor. Reel sektörü destekleyen kararlar, OVP ile sağlanan görünürlükle, daha da öne çıkacak ve bütünlüklü bir çıkış ve kalkınma programının ilk ipuçları olacaktır. Ancak bundan öte Türkiye’nin bu dönemde biriktirdiği üretim yanlısı reformları yapması, her şeyden önemli olacaktır ki, ekonomi yönetiminde bu konudaki farkındalık üst düzeydedir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018