Cemil ERTEM
Dün İstanbul’da başlayan Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Forumu hiç şüphesiz ki yeni bir kalkınma anlayışının da tartışıldığı önemli bir zirve, platform olmaya aday.
İş Forumu’nun açılış oturumunda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı’nın şimdiye değin, gelişmekte olan ülkelere dayattığı ve tek seçenek olarak gösterdiği “kalkınma” anlayışını “yeni sömürgecilik” olarak niteledi.
Erdoğan, küreselleşmeyi tek tipleşme olarak anlatan, yerel farklılıkları, bölgesel dinamikleri dikkate almayan hatta bunları tehdit olarak gören bir ideolojik saplantıdan bahsetti. Evet, bu anlayışı gerçekten, tam da bugün ideolojik bir saplantı olarak görebiliriz. Büyüme deyince yalnızca IMF ve Dünya Bankası’nın reçete ve kredilerine dayanan bir ekonomi-politikası bugün iflas etti ve bu ekonomi-politikasını gelişmekte olan ülkeler sorgulamaya başladılar.
Ama hal böyleyken, bırakın Afrika’yı, Türkiye için bile, “Büyümeyi falan bırakalım, enflasyonu, cari açığı şu seviyeye indirelim” diye konuşmanın ne anlamı olabilir, anlamak mümkün değil. Zaten sizin yıllardır savunduğunuz bu yeni sömürgeci ekonomi-politikaları yüzünden Türkiye gibi ülkelerin enflasyon ve cari açık gibi yapısal sorunları var.
Esasında dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika üzerinden yola çıkarak vurguladığı yeni sömürgecilik anlayışı, Sanayi Devrimi’nden beri Afrika dahil olmak üzere, dünyanın doğusuna ve güneyine dayatılan “yanlış kalkınma” paradigmasının üçüncü ve son aşamasıdır. Her üç aşamada değişmeyen Batıcı bakış açısı şudur: “Biz şimdiki medeniyetin kurucusuyuz, diğerlerine ne yapacağını biz söyleriz.”
Mesela Afrika için birinci aşamayı en güzel Cecil Rhodes profili anlatır.
Birinci aşama
Cecil Rhodes, bütün Afrika’yı sömürgeleştirmek için daha 1880’lerde kolları sıvamış ve Cape Town ile Kahire arasında kesintisiz bir demiryolu fikrini ortaya atmıştı. Cecil Rhodes, Britanya’nın, Afrika’yı sömürgeleştirmek için Afrika’ya ihraç ettiği en büyük sömürgecilerden biridir. Afrika’da kurduğu De Beers şirketi ile bir sömürgeci iş ve devlet ‘adamı’ olmayı başaran Cecil Rhodes, kendini şöyle ifade ediyordu: “Benimsediğim fikir, toplumsal bir sorunun çözümüdür; yani, Birleşik Krallık’ın 40 milyon sakinini kanlı bir iç savaştan korumak için, biz sömürgeci devlet adamları, nüfus fazlasını yerleştirmek, onlar tarafından fabrikalar ve madenlerde üretilecek ürünlere yeni pazarlar sağlamak için yeni topraklar ele geçirmeliyiz.“ Rhodes, görüldüğü gibi oldukça samimi bir sömürgeciydi. Rhodes’un demiryolu ilerledikçe Afrika’da da iç savaş aynı hızla ilerliyordu. Rhodes, 1902’de Cape Town’da öldü. Aslında yapmak istediklerinin çoğunu yaptığını söyleyebiliriz. 20. yüzyılın başında Cape Town’dan Kahire’ye Afrika sömürgeleştirilmişti ve şu yaşadığımız günlere kadar yer altı kaynakları yağmalanacak ve iç savaşlar hiç durmayacaktı.
2. aşama
Ancak hem Ortadoğu’da hem de K. Afrika’da, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Rhodes tipi işadamı-siyasetçi ‘yabancılar’ yerlerini yerel diktatörlere bıraktılar.
Bu, ikinci dönemdi. Doğrudan değil, dolaylı sömürgeleştirme devreye girmişti. Çünkü Britanya’nın doğrudan sömürgeleştirme devri kapanmış, ABD’nin yönettiği “bağımsız” ulus-devletler zamanları başlamıştı.
Türkiye’de de bu dönemi daha özgün ama benzer dinamiklerle yaşadı ve Türkiye’de bu dönem, Lozan’la başlayıp 27 Mayıs’lar, 12 Eylül’ler ve 28 Şubat’larla devam eden dönemdir. 21. yüzyılla birlikte, yerel diktatörler, Türkiye gibi ülkelerde de darbeler ve zayıf koalisyon hükümetleri (askeri vesayet) dönemleri de sarsılmaya başladı.
3. aşama ve Türkiye
Ancak yeni bir sömürgeleştirme yöntemiyle tanıştık bu dönemin bitiminde... Yerel diktatörlerin, askeri vesayetin yerini devleti ele geçirmeye çalışan çeteler ve yerel terör örgütleri aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vurguladığı gibi, küreselleşmeyi Batı’nın dayattığı medeniyetin mutlaklaştırılması olarak anlatan, kalkınma anlayışı diye de onların dayattığı ekonomi-politikalarını tek “bilimsel” gerçeklik olarak gören bir ideolojik çarpıtma bu dönemin temel karakteristiği oldu.
Fukuyama’nın “tarihin sonu” tezi ve Samuel Huntington’un “medeniyetler çatışması” öngörüsü şimdi yaşananların öncüsüydü.
Huntington, İslam medeniyeti coğrafyasını Doğu Avrupa’dan başlatıp Orta Asya ve Güney Asya’ya kadar olan ülkelerle anlatıyordu. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bu büyük coğrafya çatışmanın temel alanlarından biriydi. Ancak tabii ki burada bir çatışma ve ittifak diyalektiği vardı. Bunun için medeniyetler çatışması tezi ile medeniyetler ittifakı ya da dinler arası diyalog tezi arasında bir fark yoktur. Tam buradan bakınca, DEAŞ ve FETÖ bu tezlerin örgütleri olarak günümüze taşındı.
Bu anlamda Irak’ta olup bitenler ve tüm dünyada yapılmakta olan ekonomi-politikaları tartışmaları bütün bunların sonucu ve özetidir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018