Cemil ERTEM
Türkiye’de sanıyorum, futbol kadar olmasa da, ekonomi oldukça popüler bir tartışma alanı. Ekonominin iyi mi kötü mü olduğu ya da ekonominin nereye gittiği (bu tartışma başlığı, dinamik bir trendi anlattığı için, daha doğru ve daha yaygın) konusunda, doğal olarak, herkesin bir görüşü var. Öncelikle herkes kendi zaviyesinden, aile bütçesinden ekonomiye bakıyor. Yarın ne olacağını, çocukların eğitimi, emeklilik vs., tahmin etmeye, tedbir almaya çalışıyor ve buna bağlı olarak günlük gelişmeleri takip ediyor. Bu anlamda “piyasaları” takip etmek, Süper Lig’i takip etmek kadar yaygın ve popüler bir uğraş. Tabii bu uğraşın iki yanı var; birincisi amatör taraf -izleyiciler- ikincisi profesyonel taraf -piyasa yapıcıları, ekonomi yönetimi, ekonomiyi yazan çizen anlatan hatta üniversitelerde öğreten akademisyenler-. Peki bu profesyonel iktisatçılar iktisat bilgilerini nereden alıyorlar, hocalar, piyasa yorumcuları, banka yöneticileri iktisadi, özellikle Türkiye’de, nasıl hangi yöntemle, hangi içeriklerle öğreniyorlar?
Bu, önemli bir soru çünkü iktisat bilimi, tamam hukuk gibi normatif bir bilim değil ama, fizik gibi de doğanın temel işleyişinden kaynaklı değişmez kanunları üreten, bunları ancak, yeni buluşlarla yenileyen ya da ilk temel üzerinden karşıtını üreten “pozitif” bir bilim değil. Bu anlamda tek, “rasyonel” bir iktisat anlatısı yok.
Esasa giriş...
İktisat, her şeyden önce, bir sosyal bilimdir. Böylece; farklı zamanlarda, faklı üretim tarzları ve buna tekabül eden toplumsal-siyasal oluşumlara göre iktisat anlatıları da değişir. Mesela bu anlamda iktisat metodolojisi iktisat öğrenmenin ilk basamağıdır.
Bu tespiti, Türkiye’de, çok iktisatçı yetiştirmiş ve iktisat öğrenimi üzerine hayli kafa yormuş olan Asaf Savaş Akat yapıyor esasında: “Bence matematik yerine metodolojinin ikame edilmesi de düşünülmelidir. Karmaşık olaylarda nedenselliğin saptanmasında karşılaşılan zorluk ve açmazların bir miktar olsun kavranması yüksek eğitimin temel amaçlarından biri olmalıdır. (...) Metodolojik sorunların açıkça işlenmesi önyargı ve ezberlerin kırılmasını da kolaylaştıracaktır.” (Mayıs 2017; İktisat Eğitimi Üzerine Gözlemler)
Tam da bundan dolayı Niyazi Berkes, “Türkiye İktisat Tarihi” kitabında, Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomisini anlatmaya başlamadan önce, sayfalarca metodoloji anlatır. Örneğin burada feodalizm kavramını, hiç eşine rastlanılmayacak açıklıkla, örneklerle tasvir eder ve Osmanlı ile Batı ayrımını anlatmaya tam da buradan başlar.
Niyazi Berkes, bu kitabın ilk bölümüne “Ekonomik Tarihin Politik Çerçevesi” adını verir. Çünkü politik ve toplumsal tarihi çerçeveyi anlatmadan, sistemin temel örgütlerini, iktidarın ekonomi politikasını vs. anlatamayacağını düşünür.
Niyazi Berkes’i bugün günümüzün en saygın bilim insanları da doğruluyor. Örneğin Kojin Karatani’nin son yapıtlarından biri olan ve aslında tam anlamıyla bir iktisat kitabı olarak nitelendirilmesi gereken “Dünya Tarihinin Yapısı” (The Structure of World History) günceli anlatır ama burada güncelin tarih ve iktisat metodolojisiyle anlatıldığını görürsünüz.
‘Herkes açgözlü(!)’
Peki, biz şimdi ne yapıyoruz? Bu soruya cevap vermek için elinize bir makro iktisat ya da mikro iktisat kitabı almanızı öneririm ya da açık öğretim fakültelerinden birisinin “ders notlarına” bakabilirsiniz. (Örgün öğretimde 200 kodlu dersler) Burada belli bir zaman diliminde -üretim metodu olarak bir tarihsel dönem bile değil- ancak doğru olabilecek öğretiler, insanlığın bütün dönemlerinde -tarihsiz- geçerli olacakmış gibi anlatılır. Bu anlayış şuraya dayanır ve ana akım iktisadın amentüsünü oluşturur: “İnsanlığın bütün ekonomik faaliyetlerinin bilgisi evrenseldir. İnsan açgözlü, doyumsuz bir varlıktır ve insanın ihtiyaçları sınırsızken, kaynaklar sınırlıdır.” Burada zengin-fakir, geçmiş-gelecek, iyi-kötü, akşam-sabah, gelişmiş-az gelişmiş yoktur. Tek, tarihsiz ama yanlış bir dünya vardır. (Üstelik kaynaklar sınırsız değildir, kaynaklara el koyanların açgözlülüğünün sınırsızlığı vardır sadece).
Asaf Savaş Akat, yukarıda adı geçen makalesinde şu sonuca da varıyor: “Seslendirilen eleştirilerin ve yenilenme taleplerinin esas hedefi iktisat eğitiminin yetersizlikleri değildir. Bir teori ve uygulama (politika) bütünü olarak anaakım iktisadın bizzat kendisidir. Önerilen, bugünkü egemen yaklaşım tarafından vazedildiği biçimi ile iktisat teorisinin ve iktisat politikası araçlarının yanlışlıklarını düzeltecek, ekonomilerin gerçekleri ile iktisat arasında güçlü bağlantılar kurulmasını (yeniden?) sağlayacak köklü bir dönüşümdür. Paradigma kaymasıdır; fevkalade önemli bir tarihi olaydır.”
Yüzde 1’in ‘bilimi’
Şimdi bütün bunlardan sonra söylemek istediğimi söyleyeyim: Bugün Türkiye’de, bu çok akademik gibi görünen ama esasında herkesin cebini, işini, aşını ilgilendiren tartışmayı yapıyoruz aslında. İktisadı yalnız teknik, tarihsiz, renksiz, tatsız, görüntüsüz bir alan olarak -ki buna rasyonel alan diyorlar- öğrenen profesyonel iktisatçılar, hiç de farkında olmadan, bu ana akım anlayışı kim geliştirdiyse -işte biliyorsunuz bu, günümüzde küresel olarak yüzde 1’i temsil eden bir sermaye oligarşisidir- onun sözcülüğünü yapıyorlar.
Siyaset tarafı eğer bu anlayışın esiri olursa, otomatik olarak, bu yüzde 1’in siyasetçisi olur.
Türkiye’de bu yanlışı aşarak iktidara gelen ve yüzde 1’in bu paradigmasını tarihin çöp tenekesine yollayan tek siyasetçi de Recep Tayyip Erdoğan’dır. Cumhurbaşkanı’nın, bir sömürü aracı alarak faizci-ribacı mekanizmalara karşı söylemleri, esasında yüzde 99’un hakkının iktisadı ve siyasi savunusudur.
İşte bu tarihi gerçeği bilelim. Bugün Erdoğan’a muhalif bütün parti ve akımlara bakın; savundukları iktisat anlayışı aynıdır.
Bu tarihi gerçeği bilmeden ancak 200 kodlu ezber iktisatçısı olunur.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları



















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018