Cemil KOÇAK
Tek parti döneminde sanıldığının aksine CHP devlet karşısında hep bir basamak aşağıdaydı. Bu, özel olarak düşünülmüş ve tercih edilmiş bir modeldi. Üstelik modelin sahibi de bizzat Atatürk’tü.
HP’nin devlet partisi olarak doğması, onun bütün yapısını ilerideki yıllarda da etkiledi. Şekillendirdi. Geri döndürülmesi belki de imkânsız bir yapılandırmaya neden oldu. Devlet, partiye egemen olmakla kalmadı; onu bir genel müdürlük haline getirdi. Fakat CHP yönetimi de zaten bunu istiyordu. Özellikle zamanında Recep Peker’in bu anlayışa karşı çıkmasına rağmen bundan direndi. Partinin devlet katında denetleyici bir unsur olmasına ve kitleyle devlet arasında etkin bir aracı olmasına izin vermedi. Oysa Peker, partinin özerk, etkin, yaratıcı bir örgüt olmasını istemişti. Fakat bu konuda kendisini destekleyen pek kimseyi de yanında bulamadı. 1936 yılında CHP Genel Sekreterliği’nden biraz da bunun için uzaklaştırıldı.
Hasan Rıza Soyak’ın anlattıkları
Soyak’ın “Atatürk’ten Hatıralar” adlı anılarında, bu konuda birkaç sayfa somut örnek bulmak mümkündür. Şimdi gözlerimizi bir an için 1930’lu yıllara çevirelim. Soyak anılarında, “Atatürk sorumsuz parti adamları ile öteden beri tahakkümü itiyat edinmiş bulunan bir takım şahıs ve zümrelerin devlet memurları üzerinde baskı yapmalarına hiç tahammül edemezdi” diye anlatıyor. Sonra şöyle devam ediyor: “Esasen o icra mevkiinde bulunanların da -kendisinin müstesna bir dikkat ve titizlikle riayet ettiği- kanunî yetki ve sorumluluklarının her türlü şahsî duygu ve keyfî hareketlerden tamamiyle salim bir ahenk içinde cereyan etmesini sağlamak için gayret sarf etmekten bir an geri durmamıştır.”
Bu girişteki saptamaların doğruluk payını şimdilik bir yana bırakalım da, esas meseleye bakalım: ‘Sorumsuz parti adamları’ tanımı, zaten bir şeyleri kendiliğinden anlatıyor bize. Oysa ‘devlet memurları’ elbette böyle değildi. Soyak, bütün bunları anlattıktan sonra sadede geliyor ve bize bir öykü anlatıyor. Şimdi bu öyküye kulak vermenin zamanıdır.
“Bu büyük derdimizdir”
Soyak, Atatürk’ün İzmir valisi Kâzım Dirik ile CHP milletvekili ve parti müfettişi Hacim Muhittin Çarık arasında geçen bir tartışmaya müdahil olduğunu belirtiyor. Atatürk’ün kulağına kadar gelen bazı dedikodular üzerine kendisi bu ikili arasında bir anlaşmazlık olduğunu fark etmiş. Bu anlaşmazlığın ötesinde, parti müfettişi sıfatıyla Çarık’ın valiye “tahakküm” etmek isteğini de anlamış. Durumdan kuşkulanınca da bizzat bu geçimsizliğin nedenini anlamak istemiş. Çarıklı’ya sofrasında yer göstermiş olmasına rağmen, yine de vali karşısında onun öne geçmeye kalkışması üzerine de çok sinirlenmiş. Bu aşamadan sonrasını Soyak, Atatürk’ün ağzından şöyle anlatıyor: “Paşa hazretleri [yani vali Kâzım Dirik] burada vali, yani devletin temsilcisidir. Koskocaman vali âlişan. Burada ben bile onun kararlarına göre hareket etmek mecburiyetindeyim.”
Soyak, Atatürk’ün bu kadar çok sinirlenmesinin nedenini de bize açıklıyor. Atatürk şöyle demiş: “Vali bulunduğu vilâyette devletin mümessilidir”; “parti müfettişinin ise, orada kanunî ve resmî hiçbir sıfatı, tabiatıyla da hiçbir nevi sorumluluğu yoktur; onun vazifesi nihayet parti işlerini düzenlemekten ibarettir; icra işlerine müdahale edemez; etmemesi lâzımdır.”
Tâ İttihatçılardan beri…
Bu, Atatürk’e göre, zararlı bir alışkınlıktı ve tâ İttihatçılık zamanından kalmaydı. Partililer, kendilerini “icra”da da görevli ve yetkili sayıyorlardı. Öyle davranıyorlardı. Atatürk, CHP’de de aynı “derd”in başladığı kanısındaydı. Çünkü, onun gözlemine göre, hâli hazırda CHP’de de bazı il başkanları olsun, parti müfettişleri olsun aynı alışkanlığı sürdürüyorlardı. Daha da fenası, “partinin başında bulunan arkadaşlar da bu vaziyeti adeta tabiî buluyorlar”dı. Oysa böyle bir çalışma anlayışı temelden yanlıştı. Şöyle ki, partililer partide çalışmalı; asla icraya müdahale etmemeliydi. Ederse, valinin yetkisine karışmış olurdu. “Parti müfettişi, valiye hükmeden bir duruma gelirse, orada devlet işleri ve otoritesi kanunen sorumsuz bir adamın eline geçmiş” olurdu. Böyle bir durum ise, “devlet idaresinde zararları ölçülemeyecek kadar büyük bir felâket”ti.
Zaten İttihatçıların başarısızlığının ana nedenlerinden biri de, bu alışkanlıktı işte. Onlar da sorumlu yöneticilerin arkasına sorumsuz kişileri koyarak ve işleri onlara yaptırarak yanlış yapmışlardı. İşin kötüsü; hâli hazırda CHP’de görevli yöneticiler, valiye işlerinde egemen olabilirdi. Çünkü, valinin bakanla görüşmesi nadirken; partili yöneticiler, Ankara’da her zaman yüksek yönetimle görüşme imkânı bulabiliyorlardı. Bu sayede kendi görüşlerini, valinin aksine, yönetime aksettirme ve kabul ettirme imkânı da vardı. Bu, sonuçta vali açısından partili yöneticilerin boyunduruğuna girmek anlamına geliyordu. Oysa valiler bağımsız olmalıydı. Sonunda sorumluluk onlarındı ve hesap verecek olan da yine onlardı. Partili yönetici açısından ise ortada hiçbir sorumluluk bulunmuyordu. Bu olamazdı. “Buna meydan vermemek” lâzımdı.
Atatürk, bürokrasinin boyunduruk altına girebileceği bir parti denetiminden uzak kalınmasından yanaydı ve böyle bir denetimin, devlet memurları üzerinde hegemonya anlamına geleceğini söylüyordu. Parti, devletten uzak durmalıydı. CHP’ye devlet işlerinde denetim ve inisiyatif verilmemesi, işte bu görüşle ilgiliydi. CHP, devletin desteği olacaktı; yoksa onun üzerinde bir denetim aracı olmayacaktı. Kendine özgü bir kuvvet olmayacaktı. Bir kuvveti varsa; o da devlete yardımcı olmaktı. Devlet isteyecek; o da yapacaktı. Bu kadar basit.
ATATÜRK, RECEP PEKER’DEN DE HOŞNUT DEĞİLDİ
Evet, hoşnut değildi; çünkü Peker de, partinin güçlenmesinden ve devlet işleri üzerinde müdahalesinden yanaydı. Hatta yine Kâzım Dirik ile bu konuda tartışmıştı. Elbette bu münakaşa da Atatürk’e kadar yansımıştı. Yine Soyak anılarında bu çatışmayı da ayrıntılı bir şekilde aktarıyor. Peker, Dirik’in Trakya’daki köylüleri ezmesinden dolayı şikâyetçiydi. “Kendilerinden bir takım işler için dayanamayacakları kadar hizmet ve para yardımı istiyormuş”; “onu oradan uzaklaştırmak lâzımmış.” Atatürk bu şikâyet karşısında hayret etmişti. Olacak şey miydi bu… Yanıt olarak da; eğer elinde bu türden şikâyetlere vesile olacak delil ve belge varsa, ilgili bakanlığa sunmasını istemişti. Ama işin arka planı Soyak’ın anlatımından çıkıyor: Peker ile Dirik zaten anlaşamıyordu. Dirik, CHP Edirne il başkanını istemiyordu; buna karşılık Peker de bu kişiyi tutuyordu. Fakat bu münakaşada da araya Atatürk girmiş ve sonunda il başkanı görevinden alınmıştı. Atatürk Soyak’ı Dirik ile görüşmesi için görevlendirmişti. Ondan yaptıklarına ilişkin bilgi alacaktı. Almıştı da; Soyak, Dirik’in girişimlerinin köylüler için hayli yararlı sonuçlar doğuracağına ikna olmuştu. Köyler kalkınıyordu bu sayede. Bütün bunları bir bir Atatürk’e de anlatmıştı Soyak.
“Pestenkerani” şikâyetler
Ama Peker de ısrarcıydı doğrusu; daha birkaç gün sonra yeniden Atatürk’ten Dirik hakkında şikâyetçi olmuştu. Bu kez elinde koskocaman bir dosya dolusu şikâyet mektubu ile birlikte gelmişti. Yine ağır vergilerden şikâyet eden köylülerin doğrudan CHP nezdindeki şikâyetlerini dile getirmişti. Ama bu kez Atatürk dayanamamış ve adeta patlamıştı: “Sizin bütün işleriniz böyle esaslara, bu kabil pestenkerani vesikalara mı dayanır; yeter artık Recep!” Bu azar üzerine, yine Soyak, Peker’in odadan çıkarken, kendisine uzun uzun bakarak ve başını da sallayarak, “hâli gördün mü?” der gibi baktığını yazmaktadır.
Nihayet Peker’in 1936 senesinde partinin genel sekreterliğinden alınmasının nedenini de Soyak bu münakaşalara bağlamaktadır. Peker, nihayet Atatürk’ün karşısında, “ben partinin genel sekreteriyim; bir şahsiyetim vardır; aynı zamanda bu hususta söz sahibiyim de” demiş. Bunun üzerine de Atatürk, “ben de partinin genel başkanıyım” deyince, bu sorunun nasıl çözüme kavuşturulacağını sormuş. Ve Peker de böylece huzurdan ayrılmak zorunda kalmış. Soyak, sadece üç gün sonra Peker’in görevinden alındığını belirtiyor.
“BAŞKA MAHSURLAR” DOĞABİLİR
Soyak, Peker’in görevden uzaklaştırılmasının ardından, bu şekli çok mahsurlu görenlerin de olduğunu belirtiyor. Hatta kendisi bile onların arasındaymış. Atatürk’ü gördüğünde, ona bu konuyu ilettiğinde ise, o; “kararımız bir takım başka mahsurlar da doğurabilir; fakat muhakkak ki, bundan önce, mevcut olan en büyük, hatta feci mahsuru; yani kanun karşısında sorumsuz olan adamların devlet işlerine hâkim olması itiyadını ortadan kaldıracağı için getireceği fayda, o mahsurlardan daha büyük olacaktır.” Demiş ve bunun üzerine Soyak da görüşünü değiştirmiş.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016