Cemil KOÇAK
Tek parti döneminde sanıldığının aksine CHP devlet karşısında hep bir basamak aşağıdaydı. Bu, özel olarak düşünülmüş ve tercih edilmiş bir modeldi. Üstelik modelin sahibi de bizzat Atatürk’tü.
HP’nin devlet partisi olarak doğması, onun bütün yapısını ilerideki yıllarda da etkiledi. Şekillendirdi. Geri döndürülmesi belki de imkânsız bir yapılandırmaya neden oldu. Devlet, partiye egemen olmakla kalmadı; onu bir genel müdürlük haline getirdi. Fakat CHP yönetimi de zaten bunu istiyordu. Özellikle zamanında Recep Peker’in bu anlayışa karşı çıkmasına rağmen bundan direndi. Partinin devlet katında denetleyici bir unsur olmasına ve kitleyle devlet arasında etkin bir aracı olmasına izin vermedi. Oysa Peker, partinin özerk, etkin, yaratıcı bir örgüt olmasını istemişti. Fakat bu konuda kendisini destekleyen pek kimseyi de yanında bulamadı. 1936 yılında CHP Genel Sekreterliği’nden biraz da bunun için uzaklaştırıldı.
Hasan Rıza Soyak’ın anlattıkları
Soyak’ın “Atatürk’ten Hatıralar” adlı anılarında, bu konuda birkaç sayfa somut örnek bulmak mümkündür. Şimdi gözlerimizi bir an için 1930’lu yıllara çevirelim. Soyak anılarında, “Atatürk sorumsuz parti adamları ile öteden beri tahakkümü itiyat edinmiş bulunan bir takım şahıs ve zümrelerin devlet memurları üzerinde baskı yapmalarına hiç tahammül edemezdi” diye anlatıyor. Sonra şöyle devam ediyor: “Esasen o icra mevkiinde bulunanların da -kendisinin müstesna bir dikkat ve titizlikle riayet ettiği- kanunî yetki ve sorumluluklarının her türlü şahsî duygu ve keyfî hareketlerden tamamiyle salim bir ahenk içinde cereyan etmesini sağlamak için gayret sarf etmekten bir an geri durmamıştır.”
Bu girişteki saptamaların doğruluk payını şimdilik bir yana bırakalım da, esas meseleye bakalım: ‘Sorumsuz parti adamları’ tanımı, zaten bir şeyleri kendiliğinden anlatıyor bize. Oysa ‘devlet memurları’ elbette böyle değildi. Soyak, bütün bunları anlattıktan sonra sadede geliyor ve bize bir öykü anlatıyor. Şimdi bu öyküye kulak vermenin zamanıdır.
“Bu büyük derdimizdir”
Soyak, Atatürk’ün İzmir valisi Kâzım Dirik ile CHP milletvekili ve parti müfettişi Hacim Muhittin Çarık arasında geçen bir tartışmaya müdahil olduğunu belirtiyor. Atatürk’ün kulağına kadar gelen bazı dedikodular üzerine kendisi bu ikili arasında bir anlaşmazlık olduğunu fark etmiş. Bu anlaşmazlığın ötesinde, parti müfettişi sıfatıyla Çarık’ın valiye “tahakküm” etmek isteğini de anlamış. Durumdan kuşkulanınca da bizzat bu geçimsizliğin nedenini anlamak istemiş. Çarıklı’ya sofrasında yer göstermiş olmasına rağmen, yine de vali karşısında onun öne geçmeye kalkışması üzerine de çok sinirlenmiş. Bu aşamadan sonrasını Soyak, Atatürk’ün ağzından şöyle anlatıyor: “Paşa hazretleri [yani vali Kâzım Dirik] burada vali, yani devletin temsilcisidir. Koskocaman vali âlişan. Burada ben bile onun kararlarına göre hareket etmek mecburiyetindeyim.”
Soyak, Atatürk’ün bu kadar çok sinirlenmesinin nedenini de bize açıklıyor. Atatürk şöyle demiş: “Vali bulunduğu vilâyette devletin mümessilidir”; “parti müfettişinin ise, orada kanunî ve resmî hiçbir sıfatı, tabiatıyla da hiçbir nevi sorumluluğu yoktur; onun vazifesi nihayet parti işlerini düzenlemekten ibarettir; icra işlerine müdahale edemez; etmemesi lâzımdır.”
Tâ İttihatçılardan beri…
Bu, Atatürk’e göre, zararlı bir alışkınlıktı ve tâ İttihatçılık zamanından kalmaydı. Partililer, kendilerini “icra”da da görevli ve yetkili sayıyorlardı. Öyle davranıyorlardı. Atatürk, CHP’de de aynı “derd”in başladığı kanısındaydı. Çünkü, onun gözlemine göre, hâli hazırda CHP’de de bazı il başkanları olsun, parti müfettişleri olsun aynı alışkanlığı sürdürüyorlardı. Daha da fenası, “partinin başında bulunan arkadaşlar da bu vaziyeti adeta tabiî buluyorlar”dı. Oysa böyle bir çalışma anlayışı temelden yanlıştı. Şöyle ki, partililer partide çalışmalı; asla icraya müdahale etmemeliydi. Ederse, valinin yetkisine karışmış olurdu. “Parti müfettişi, valiye hükmeden bir duruma gelirse, orada devlet işleri ve otoritesi kanunen sorumsuz bir adamın eline geçmiş” olurdu. Böyle bir durum ise, “devlet idaresinde zararları ölçülemeyecek kadar büyük bir felâket”ti.
Zaten İttihatçıların başarısızlığının ana nedenlerinden biri de, bu alışkanlıktı işte. Onlar da sorumlu yöneticilerin arkasına sorumsuz kişileri koyarak ve işleri onlara yaptırarak yanlış yapmışlardı. İşin kötüsü; hâli hazırda CHP’de görevli yöneticiler, valiye işlerinde egemen olabilirdi. Çünkü, valinin bakanla görüşmesi nadirken; partili yöneticiler, Ankara’da her zaman yüksek yönetimle görüşme imkânı bulabiliyorlardı. Bu sayede kendi görüşlerini, valinin aksine, yönetime aksettirme ve kabul ettirme imkânı da vardı. Bu, sonuçta vali açısından partili yöneticilerin boyunduruğuna girmek anlamına geliyordu. Oysa valiler bağımsız olmalıydı. Sonunda sorumluluk onlarındı ve hesap verecek olan da yine onlardı. Partili yönetici açısından ise ortada hiçbir sorumluluk bulunmuyordu. Bu olamazdı. “Buna meydan vermemek” lâzımdı.
Atatürk, bürokrasinin boyunduruk altına girebileceği bir parti denetiminden uzak kalınmasından yanaydı ve böyle bir denetimin, devlet memurları üzerinde hegemonya anlamına geleceğini söylüyordu. Parti, devletten uzak durmalıydı. CHP’ye devlet işlerinde denetim ve inisiyatif verilmemesi, işte bu görüşle ilgiliydi. CHP, devletin desteği olacaktı; yoksa onun üzerinde bir denetim aracı olmayacaktı. Kendine özgü bir kuvvet olmayacaktı. Bir kuvveti varsa; o da devlete yardımcı olmaktı. Devlet isteyecek; o da yapacaktı. Bu kadar basit.
ATATÜRK, RECEP PEKER’DEN DE HOŞNUT DEĞİLDİ
Evet, hoşnut değildi; çünkü Peker de, partinin güçlenmesinden ve devlet işleri üzerinde müdahalesinden yanaydı. Hatta yine Kâzım Dirik ile bu konuda tartışmıştı. Elbette bu münakaşa da Atatürk’e kadar yansımıştı. Yine Soyak anılarında bu çatışmayı da ayrıntılı bir şekilde aktarıyor. Peker, Dirik’in Trakya’daki köylüleri ezmesinden dolayı şikâyetçiydi. “Kendilerinden bir takım işler için dayanamayacakları kadar hizmet ve para yardımı istiyormuş”; “onu oradan uzaklaştırmak lâzımmış.” Atatürk bu şikâyet karşısında hayret etmişti. Olacak şey miydi bu… Yanıt olarak da; eğer elinde bu türden şikâyetlere vesile olacak delil ve belge varsa, ilgili bakanlığa sunmasını istemişti. Ama işin arka planı Soyak’ın anlatımından çıkıyor: Peker ile Dirik zaten anlaşamıyordu. Dirik, CHP Edirne il başkanını istemiyordu; buna karşılık Peker de bu kişiyi tutuyordu. Fakat bu münakaşada da araya Atatürk girmiş ve sonunda il başkanı görevinden alınmıştı. Atatürk Soyak’ı Dirik ile görüşmesi için görevlendirmişti. Ondan yaptıklarına ilişkin bilgi alacaktı. Almıştı da; Soyak, Dirik’in girişimlerinin köylüler için hayli yararlı sonuçlar doğuracağına ikna olmuştu. Köyler kalkınıyordu bu sayede. Bütün bunları bir bir Atatürk’e de anlatmıştı Soyak.
“Pestenkerani” şikâyetler
Ama Peker de ısrarcıydı doğrusu; daha birkaç gün sonra yeniden Atatürk’ten Dirik hakkında şikâyetçi olmuştu. Bu kez elinde koskocaman bir dosya dolusu şikâyet mektubu ile birlikte gelmişti. Yine ağır vergilerden şikâyet eden köylülerin doğrudan CHP nezdindeki şikâyetlerini dile getirmişti. Ama bu kez Atatürk dayanamamış ve adeta patlamıştı: “Sizin bütün işleriniz böyle esaslara, bu kabil pestenkerani vesikalara mı dayanır; yeter artık Recep!” Bu azar üzerine, yine Soyak, Peker’in odadan çıkarken, kendisine uzun uzun bakarak ve başını da sallayarak, “hâli gördün mü?” der gibi baktığını yazmaktadır.
Nihayet Peker’in 1936 senesinde partinin genel sekreterliğinden alınmasının nedenini de Soyak bu münakaşalara bağlamaktadır. Peker, nihayet Atatürk’ün karşısında, “ben partinin genel sekreteriyim; bir şahsiyetim vardır; aynı zamanda bu hususta söz sahibiyim de” demiş. Bunun üzerine de Atatürk, “ben de partinin genel başkanıyım” deyince, bu sorunun nasıl çözüme kavuşturulacağını sormuş. Ve Peker de böylece huzurdan ayrılmak zorunda kalmış. Soyak, sadece üç gün sonra Peker’in görevinden alındığını belirtiyor.
“BAŞKA MAHSURLAR” DOĞABİLİR
Soyak, Peker’in görevden uzaklaştırılmasının ardından, bu şekli çok mahsurlu görenlerin de olduğunu belirtiyor. Hatta kendisi bile onların arasındaymış. Atatürk’ü gördüğünde, ona bu konuyu ilettiğinde ise, o; “kararımız bir takım başka mahsurlar da doğurabilir; fakat muhakkak ki, bundan önce, mevcut olan en büyük, hatta feci mahsuru; yani kanun karşısında sorumsuz olan adamların devlet işlerine hâkim olması itiyadını ortadan kaldıracağı için getireceği fayda, o mahsurlardan daha büyük olacaktır.” Demiş ve bunun üzerine Soyak da görüşünü değiştirmiş.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016