Cemil KOÇAK
Soruyu sordum; fakat kesin bir yanıt verebileceğim kanısında değilim; ama bu itirazların ne labileceğini merak ettiyseniz, siz en iyisi yazıyı okumaya devam edin… Belki bir gün bir bilen çıkar!
Atatürk’ün ölümünden hemen sonra; Cumhuriyet gazetesinde, beklenebileceği gibi, onun anısına, en yakınlarının kaleminden, hatıralar yayınlanmaya başlandı. 1939 yılının ilk günlerinde Atatürk’ün çocukluk arkadaşı ve en yakınındaki isimlerden biri olan Salih Bozok’un anılarının gazetede tefrika edileceğine ilişkin ilânlar, gazetenin baş sayfasını süslemeye başlamıştı bile… Atatürk’e dair anılar, o sırada, kendisinin de naklettiklerinin dışında, gerçekten de pek azdı. Bu bakımdan tefrikanın ilgi çekmemesi mümkün değildi. Hele kişisel yaşantıya dair olan kısımlar, elbette çok daha ilginçti.
Dönemin hassasiyeti
Elbette bu, basit bir anı dizisi sayılmazdı; sayılamazdı ya da sayılmamalıydı. Belki de dışarıdan bakanlar için böyleydi; fakat unutulmasın ki, Millî Şef İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçilmesinin üzerinden sadece bir buçuk ay geçmişti. Anıların yayına başladığı sırada Atatürk’ün son başbakanı Celâl Bayar, görevinden ayrılmış ve 25 Ocak’ta da Refik Saydam yeni başbakan olarak atanmıştı bile… Cumhuriyet gazetesinde Yunus Nadi’nin Atatürk’ün yakınında bir isim olarak İsmet İnönü’den ne denli hoşnut olduğunu, dönemin siyasî dedikoducularına sormak gerekirdi. Onlara göre; İnönü ile Nadi’nin arası pek de iyi değildi; tıpkı Salih Bozok’un da paşayla arasının pek yakın olmaması gibi…
Salih Bozok anlatıyor
“Atatürk’e Ait Hatıralar” başlığı altında yayınlanan anıların elbette en çok merak uyandıracak konularının başında, Atatürk’ün hastalığı ve ölümü gelmesi olağandı. Nitekim Bozok, tefrikanın ilk kısmını buna ayırmıştı: ‘Ebedî Şefin Hastalığı Nasıl Başladı ve Ağırlaştı?’ başlığıyla, ilk kez bu konuda yetkili bir ağızdan yakın geçmiş anlatılıyordu. Gazetenin aynı sayfasında, Atatürk’ün hastalığı sırasında, ileride hayli siyasî dedikodulara neden olacak olan, İsmet Paşa’dan Bozok’a yazılan kişisel mektupların da orijinal klişeleri yayınlanmıştı. Bu mektuplar, paşanın o vakitler Bozok’a yakınlığını ve aynı zamanda da ‘ricalar’ını ifşâ ediyordu.
Bozok’un bu satırlarının yayınlandığı tarih de, ne tesadüfse, 26 Ocak’tı. Her şeyin altında muhakkak bir buzağı arandığı bir sırada, politikaya âşina olanlar, bu anıların tam da bu sırada yayınlanmasının basit bir tesadüf olmadığını düşünebilirlerdi. Ardından da “Ebedî Şefin Son Günleri” başlığıyla tefrika sürüyordu. Bu, ‘devamı yarın’ anonsu ile sürdürülen bir diziydi.
Lâtife Hanımla evliliğine gelince…
Bozok, her ne hikmetse, birdenbire, Atatürk’ün özel yaşamına atlıyordu. O zamana kadar hiç kimsenin sözünü etmediği ve muhtemelen etmeye de niyetli olmadığı bir konuyu hatırlatıyordu: Atatürk’ün Lâtif Hanım’la evliliğini… Evlilik biteli on yıldan fazla olmuştu. Bozok, o zamana kadar hiç kimsenin bilmediği bazı ‘gerçekleri’ açıklamanın zamanı geldiğine hükmetmiş olmalıydı. Bu kez gazetede yayınlanan hatıraların başlığı, “Muzaffer Başkumandanın İzdivacı Nasıl Olmuştu?” idi. Aslına bakacak olursanız, bugün elimizde bulunan ve Atatürk’ün evliliğine dair öykülerin ilk halini, işte bu dizide buluyoruz.
Atatürk’ün Lâtife Hanım’la İzmir’de tanışması öyküsü; aralarındaki temaslar; evliliğe doğru giden yol; hepsi bu satırlarda okunuyordu. Bu kez de Lâtife Hanım’ın Bozok’a yazdığı mektupların orijinal klişeleri yayınlanmıştı. Bozok, sadece İsmet Paşa ile değil, fakat belli ki, Lâtife Hanım’ın da çok yakınında yer almıştı. Dolayısıyla bu öyküyü ondan daha ayrıntılı bilebilecek belki de başka bir kişi yoktu. Muhtemelen diziyi izleyen pek çok okuyucu açısından bu böyleydi. Evlilik öyküsü sürüyordu; bu kez “Mustafa Kemal Evlilik Kararını Nasıl Verdi?” başlığıyla, öykü işlenmeye devam ediliyordu. Bu heyecanlı dizinin ertesi gün de süreceğine ilişkin anons unutulmamıştı.
Ve dizinin sonu…
Bozok’un son yazısının tarihi 2 Şubat’tı. Ve anıların süreceğine ilişkin anons da eksik değildi. Fakat bir sonraki gün yayın kesilmişti! Üstelik gazetede hiçbir açıklama da yapılmamıştı! Tuhaf bir durumdu doğrusu; muhtemelen gazetenin tirajını olumlu yönde etkileyebilecek bir yayının bu kadar kısa zamanda; sonuçta yalnızca dört yazıda sona ermesi… Herhalde okuyucular da buna bir anlam verememişti. Bu tefrikaya rastladığımda ve bunu izlemeye aldığımda, doğrusunu söylemek gerekirse, ben de bir anlam verememiştim. Muhakkak bir şey vardı; hele o siyasal konjonktürde olmaması az bir ihtimal gibi gelmişti bana… Fakat ne olabilirdi ki? Acaba bundan sonra gelecek kısımlar için mi bir ‘önlem’ alınmıştı diye düşünmeden edemedim.
Dizi yarım kalmıştı. Benim bu konudaki ‘teorim’ ise, hiçbir zaman kanıtlanamaz bir yorumdan ve spekülasyondan ileri gidebilecek halde değildi. Kanıtlanabilir olmayan ya da yeterince ikna edici bir şekilde sunulamayan bir ‘teori’, ne kadar çekici ve renkli olursa olsun, öznel bir yaklaşımın ifadesinden başka bir anlama gelemezdi. Şimdilik, belki ileride açılmak üzere, dosyasında -eski deyimle- hıfz edilmesinden -saklanmasından- başka yapabilecek bir şeyim yoktu.
İSMET PAŞA’YA GELEN SIR MEKTUP
Elbette bazen de şans yardım eder; fakat tarihçilerin de şansa bir şans vermesi gerekir. Yani, merak saikiyle araştırmaya devam etmek… Sonra bir gün, bakarsınız, bambaşka bir konuda araştırma yaparken; başkaca ilginç yazışmalar içinde, karşınıza belki de herkesin pek de ilginç bulmayacağı bir kâğıt parçası çıkar. Arşivde eşelenmek, böylesi bir şansı yaratmanın ilk adımıdır. Ama ilk adım da yeterli sayılamaz. Katalogda gördüğünüz ve belki de o anki yorgunluğunuzla üzerinde durmayabileceğiniz bir özet açıklama; eskiden kalma bir tozlu dosyayı hatırlamanıza yardımcı olabilir. Bir an için olsun dikkatinizi yitirmeden eski kâğıtların arasında dolaşmanın küçük bir sürprizidir bu…
Muammer Bey’in itirazı
Evet; Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde bulduğum bir yazışmadan söz etmenin tam zamanıdır artık… Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kemal Gedeleç, -ki bu göreve atananı yalnızca bir ay kadar olmuştu- 10 Şubat 1939 tarihli yazısında; Başbakanlık Müsteşar muavini Haydar Güven’e, gayet ilginç bir mektuptan söz ediyordu. Yazıya göre; Lâtife Hanım’ın babası, Atatürk’ün bir zamanlar kayınpederi olan “İzmir’de Muammer Uşaklı”, yeni Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye bir mektup yazmıştı. İnönü’de, Gedeleç’e “mektup ve ilişiklerini” Başbakan Refik Saydam’a sunması için talimat vermişti.
Gedeleç’in yazısının tarihi 10 Şubat olduğuna göre; mektup, daha erken tarihli olmalıydı. Belki de 2 Şubat’ta yazılmış olabilirdi. Cumhurbaşkanlığı’nda okunmuş olmalıydı. Sonra da Başbakanlığa iletilmek üzere yola çıkmıştı. Ama mektubun içeriğinde acaba ne vardı? Asıl can yakıcı soru budur. Budur da; bu soruyu ben de yanıtlama imkânına sahip değilim maalesef… Çünkü, arşiv dosyasında sadece bu yazı bulunuyor; ilişikteki mektup ve onun eklerini görmek mümkün değil… Elimizde bulunan sayfanın üzerinde arşivde el yazısıyla birinci sayfa notu düşüldüğüne göre; belki de bir başka dosyada mektubun kendisi ve ekleri hâlâ bizim onları bulmamızı bekliyorlardır. Eğer öyleyse, bakalım kime kısmet olacak?
Şansımız yardım etti; ama bir noktaya kadar… Son bir noktaya kadar mı demeliydim acaba? Elimizde mektubun orijinali bulunmuyor; fakat Gedeleç mi, yoksa yazıyı alan Günver mi, -el yazılarını tanımadığım için bir yorumda bulunmam imkânı yok- yazının altına şöyle bir not düşmüş: “Muammer Uşaklıgil mektubu; Cumhuriyet gazetesinde Salih Bozok’un hatıratı münasebetile…”
Evet; Muammer Bey’in mektubu kesinlikle Bozok’un anı dizisiyle ilgili… Mektubun tarihi belirsiz de olsa; Bozok’un anılarında muhtemelen Atatürk’ün Lâtife Hanım’la evliliğine dair kısmına ait bir itiraz olmalı… Acaba bir düzeltme mi yapıldı; anlatılanlar tekzib mi edildi; konunun yeniden gündeme gelmesinden rahatsızlık mı duyuldu; bizzat Lâtife Hanım’dan da benzer bir itiraz mı geldi; öykünün uzamasından, uzatılmasından mı endişe edildi? Bütün bunları bilemiyoruz.
Belki de Muammer Bey, anlatılanların -belki de İsmet Paşa’nın da bildiği gibi- gerçeği tam olarak yansıtmadığını; ya da eksik yansıtıldığını ileri sürmüştü. Belki de Bozok’un anlatımına şiddetli itirazları vardı. Acaba öyküyü kendi açısından mı anlatıyordu? Bildiğimiz bir şey var ama; üstelik bundan eminiz; dizi -muhtemelen bu uyarı mektubu üzerine- dördüncü tefrikada, üstelik 2 Şubat tarihli yayının ardından kesildi. Ve bir daha da devam edemedi. Belki de gazete Muammer Bey’in bu mektubu üzerine uyarıldı. İsmet Paşa’nın ve ailesinin Lâtife Hanıma olan yakınlığı hatırlanacak olursa; böyle olması ihtimali yüksektir. Salih Bozok’a gelince; neredeyse iki ay sonra yapılan milletvekili seçiminde aday gösterilmedi. Bir daha da milletvekili olamadı. Karanlıkta kaldı. İki yıl sonra da öldü.
Dediğim gibi; benimkisi hâlâ ve sadece bir “teori”… Acaba Salih Bozok’un tefrikasına niçin son verildi? Yanıtım biraz flû olmuş olabilir; ama sanki bana gerçekçiymiş gibi geliyor hâlâ…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sovyetler boğazlarda imtiyaz talep etmişti
9.02.2016 - Sovyetler Montrö Antlaşmasını değiştirmek istedi
3.02.2016 - Türk sovyet anlaşması 1945 yılında feshedilmişti
26.03.2016 - Sadece donanmayla mı? Çok zor...
19.03.2016 - Sıkıyönetim bildirilerini hatırlarken
13.03.2016 - Sosyalistlerin hatırlamak istemediği tarih
5.02.2016 - Başarısız bir ‘ihtilal’ daha var
28.02.2016 - Bitmeyen Halkevleri meselesi
20.02.2016 - İttihat ve Terakki Cemiyeti CHP’ye sesleniyor
13.02.2016 - CHP ‘propaganda bürosu’nun önemini keşfediyor!
7.02.2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
RahMi Yılmaz
Taraftaki 40 yazınızdan yararlandık teşekkürler t24 te yazacaklarınızı dikkatle takip edeceğim başarılar diliyorum
hayati
sevinsin baransular, neşeler .. bundan sonra kac kisi taraf alır merak ediyorum.