Cemil KOÇAK
CHP yeni(den) kurultay(lar)a gidiyor; tarafların meydan muharebesi vereceğini bekleyenler varsa eğer, kötü haberi vereyim: onlar sadece karşılıklı gerilla savaşı vermeye hazırlanıyorlar. Hepsi bu…
Politikada olağanın dışına çıkılınca, olağanüstü çözüm formülleri neredeyse kendiliğinden yeni olağanüstü gelişmeleri bağrında taşır; işte CHP’de bu sırada olup bitenlere verilecek ad budur. Zamanında CHP’de gerçekte ne lider sorunu vardı, ne de politika dönüşümü arzusu. Her şey bir gecede olup bitti neredeyse. Yapay bir çözüm formülünün partideki şok etkisi daha uzun zaman sürecek. Parti içi iktidar birden parçalandı; bu parçalanma o kadar kısa sürede gerçekleşti ki, hiçbir politik ve ideolojik farklılık göstermeyen taraflar, kendileri bile tam olarak neden olduğunu anlayamadan parça parça oldular. Parçalanma bir hamlede de durmadı, artarak sürdü. Parçalananların kendileri bile tam olarak neden ayrışmakta olduklarını açıklamakta zorlandılar. Yine de parti içinden değil fakat dışarıdan özellikle de belirli bir kesim medyadan kaynaklanan bir ayrışma gerekçesi kamuoyunun dikkatine sunuldu: “Yeni CHP” tanımı, hem partide hem de partinin seçmen bazında daha da şaşkınlıkla karşılandı.
Eskilerin dünyası
Yine de iktidardan devrilenlerin söyleyebilecekleri fazlaca bir şey yoktu; zaten başlarına gelenler de daha çok bundan oldu. Yıllarca süren seçim başarısızlıkları partinin seçmen tabanında zaten hayli bıkkınlık yaratmıştı. Görevden ayrılanların ardından çok da gözyaşı dökülecek değildi. Yine de onlar hakkında söylenecek son sözün bu olması haksızlık da sayılabilir; çünkü Deniz Baykal da, bir zamanlar başbakan olanlar kadar oy almayı başarabilmişti. Uzun yıllar boyunca % 20 civarında bir oy, pek çok partiyi ve lideri iktidara, başbakanlığa taşımaya yetmişti. Mesela Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Bülent Ecevit, hepsi de Baykal’dan daha fazla oy almış değillerdi. Baykal da, işler yolunda gitseydi eğer, küçük bir şansla başbakan olabilirdi. Ne var ki, Baykal’ın esas şansızlığı, o zamanlar merkez sağ olarak tanımlanan partilerin eski gücünü koruyamamış olmasıdır. Baykal da haklı olarak mırıldanmıştı bir zamanlar; eğer AKP bütün bu partilerin seçmen tabanını büyük ölçüde toplamayı başaramamış olsaydı ve eskiden olduğu gibi merkez sağ partilerden biri olarak aşağı yukarı ancak onlar kadar oy toplayabilseydi, Baykal’ın partisi de, koalisyon hükûmetlerinde yer bulabilecekti. Minik bir farkla da olsa, Baykal’ın bile başbakanlık şansı olabilirdi. Talih ona bu şansı tanımadı. Siyasal arenanın tam da derin ve kökten bir dönüşüme uğradığı süreçte ve anda, Baykal, eski ve geleneksel usullerle politikada başarı sağlanamadığı, sağlanamayacağı bir sırada hala o eski yöntemlere bağlı kalıyor olmasının sonucuna katlandı sadece.
Parti içi darbe kokusu
Ardından hava koklandı ve havada darbe kokusu vardı. CHP, AKP’nin olmadığı bir siyasal arenada bu boşluğun yarattığı sirkülasyon devam ederken, yegane büyük parti olarak hacminden çok daha fazlasını koparabilirdi. Bu operasyon Baykal’ın belki de yegane çıkışıydı. Eğer her şey yolunda gitse de, darbe olabilseydi, Baykal yeniden başbakanlığa kadar gelebilirdi. CHP seçmeni açısından da iktidarın görünür unsuru olmak yeterli bir hedef olarak kalabilirdi. Ne çare ki, darbe bir türlü olamadı, iş uzadıkça uzadı. Bu uzatma dakikaları hem partiyi hem de Baykal’ı aşındırdı. Belirli bir limit içinde gerçekleşmeyen ve sonradan lime lime dökülmeye başlayan darbe sürecinin altında kaldı parti. Sadece CHP değil, o eski merkez sağ partilerin hepsi birden. Baykal, biraz da çaresizlikten zarını ergenekoncularla birlikte attı. Denk gelmeyince, boşlukta kaldı. Onu oradan iten de bu boşluk oldu.
Yenilerin şansı
Madem eskilerle ileriye gitme imkânı yoktu, o halde, eğer lider yerinden oynarsa, o zaman eski liderin politikasını sunacak yeni liderin başarı şansının artabileceği öngörüldü. Politikada eskilerin başarısızlığını kullanacak yeniler için her zaman şans vardır. Çaresizlik de üstüne gelirse, yenilerin yolu kendiliğinden açılır. Yeni lidere verilen misyon, ne pahasına olursa olsun seçim başarısıydı. O da elinden geldiğince bunu yapmaya çalıştı. Bana sorarsanız, yaptı da. Partinin % 25’in üzerine çıkması aslında bir hayli başarıyı gösteriyordu. Gerçekte propagandanın dilini bir yana bırakacak olursanız, bu orana erişmek bile birçokları için imkânsızdı. Evet, öyle yüksek oranlardan söz edildi ve beklentiler o denli yükseltildi ki, aslında bayağı iyi bir oran bile yüzleri güldürmedi. Yine aynı bela partinin önünde duvar gibi yükselmişti; karşı partinin oy oranı çok yüksekti. Herhalde CHP’nin başarısının öncelikle AKP’nin oy oranının hayli düşmesinden geçtiği artık yeterince anlaşılmış olmalıdır. AKP bölünmeden, yani tam ortadan, o olmazsa önemli bir parçasının bölünmeden, CHP’nin iktidar ortağı olmasına geçit bulunamayacağı anlaşılmamışsa hala, durum ümitsiz demektir.
Yeni ekibin elini kolunu bağlayan ise, ekibin ekip olmamasıdır; derme çatma ve ne pahasına olursa olsun başarı için her yerden toplanmış, birbirini tanımak bir yana, yan yana gelmesi bile olağan koşullarda mümkün olamayacak bir takımın politikada başarı kazanması imkânı elbette mümkün değildi, olamadı. Belki çok güçlü bir lider, bu handikapı bir miktar hafifletebilirdi, fakat böyle bir lider yoktu. Aksine güçlü rüzgarların önünde fazlasıyla eğilip bükülen ve zamana oynamayı gerçek bir politik aktörlük zanneden bir liderlikle karşı karşıya kalındığı sonradan anlaşıldı. Bu türden yaklaşımın siyasî bir başarı getirmek bir yana, partinin bütünlüğünü korumakta bile başarısız kalabileceği de yine o sırada dehşet içinde fark edildi. Yine de yeni lider % 30’un üzerine çıkabilseydi eğer, başına bunların gelmeyebileceğini söylemeliyiz. Çıtayı çok yüksek koymanın politik faturasını ödemeye sıra geldi.
Taraflar karşı karşıya
İyi de, tarafların politik-ideolojik duruşlarından ne haber? Bu bakımdan habersiz kaldığımızı itiraf etmeliyiz. Siz bakmayın pek de kimsenin anlayamayacağı soyut tüzük tartışmalarına. Sıradan seçmenin ilk bakışta hiçbir anlam veremeyeceği formüller, partinin her iki tarafının kurt politikacılarının daha ilk göz atışları sırasında, size ayrıntıları ile anlatacakları kumpasları ifade eder. Formülün bir virgülü bile, ileride olacakları öngörmektedir. Bu bakımdan kurtlar sofrasında tüzük kavgalarının ilerideki parti içi iktidar mücadelesinde önemli yeri vardır. Bu mücadele sanıldığının aksine meydan okumalarla değil, içten içe gerilla savaşıyla verilmekte, verilecek. Kozlar, zamana yayılacak; ilk raundu kim kazanırsa kazansın, bir sonraki için kartlar hemen yeniden dağıtılacak
KİM GİDER, KİM KALIR
Muhtemelen yeniler kazanacak; eskiler sadece bir yoklama yapmış olacaklar. Herkes kalacak ve hiç kimse de bir yere gitmeyecek. CHP’nin parçalanacağını düşünenler varsa, hayır, böyle bir şey olmayacak, çünkü olamaz. Bu totolojik açıklamanın ardında şöyle bir mantık yatıyor: CHP’den ayrılmak, çok fazla şeyden feragat etmek anlamına gelir ki, eskilerin bunu göze alması mümkün değil. Öncelikle CHP zengin bir parti, sadece hazine yardımı bile yeter. Yılların örgüt yapısını yeniden oluşturmak, kadroları bulmak, her şeye yeniden başlamak, eskilerin harcı olmamak gerekir. Hem zaten bir süre sonra ele geçirilecek bir partiden ayrılmak kimin aklına gelir ki? Hayır, yeniler kalıcıdır; fakat yüksek basınçtan dolayı felç olmuş halde! Eskiler gerilla savaşında mâhirdir, sürekli didikleyerek, sürekli baş ağrıtarak, sürekli enerji ve zaman çalarak, sabırla karşısındakinin çekilmesini bekler. Kayayı delen tek tek su damlaları gibi zamana yayarak, kimseye rahat vermemeyi bir politika taktiği olarak kullanırlar; muhtemelen bildikleri yegane politik taktik de bundan ibarettir.
Partiye gelince; anlamsız çekişmeler içinde günlerini, yıllarını geçirebilir. Ne de olsa hala bazı noktalarda iktidardır. CHP’nin kolay kazanabildiği yerlerde milletvekilliği, belediye başkanlığı, belediye ve il genel meclisi üyeliği için, hatta il başkanlığı, ilçe başkanlığı için bitmez tükenmez kavgalar sürer gider. Hatta Diyarbakır gibi partinin kazanmasına imkân ve ihtimal olmayan yerlerde bile il başkanlığı kavgaları mahkemelere taşınır. Parti ve örgüt bu kavgaların içinde mefluç olur gider. Sırasıyla parti içinde de alan mücadelesi öne çıkar; değişik kadroların hâkim olduğu baronluklar arasındaki kavgalar partinin önünü daha çok tıkar. Gerilla savaşı, uzun vadede partinin kanser hücresi gibi kendisini öldürmesiyle de sonuçlanabilir. Sonuç yıkımdır; ama gözler bir kez kararmaya görsün.
KAZANANLAR, KAZANIP DA NE YAPACAKLAR?
Kazananların önünde önce yerel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi var: o zamana kadar gerilla savaşı içinde önlerindeki zamanı iyi kullanmaları son derece güç. Zaten karşı ekip, bu aşamalarda kimseye rahat vermez. Her sendeleme, karşıya koz kazandırır. Muhtemelen yeni yeni kurultaylar çağrısı duyacağız. Hele cumhurbaşkanlığı seçimi çok daha zor bir aşama olacak. CHP’nin öncelikle aday bulması gerekecek ki, kaybedilmesi yüksek ihtimal bir seçim yarışında aday bulmak, daha doğrusu politikada yenilgi almanın ne demek olduğunu henüz anlayamamış bir aday bulmak, herhalde epey güç olacak. Kazanma şansını artırmak için güçlü bir aday bulmak gerekir; ama güçlü aday da kazanma şansının gerçekten yüksek olduğunu görmeden bu yarışa katılmak istemez. Kendini yıpratmak istemez; tabii bir de iktidar partisinin başkanına karşı ana muhalefet partisinin başkanının niçin aday olmadığını açıklamak gerekir ki, bu da başlı başına güç bir iştir. Bırakın kazananlar, şimdilik “büyük zafer”in tadını çıkarsınlar; geride kalanlar gelecek günlerin getireceği kavgaların gündemini daha akşamdan yazmaya başlamışlardır bile.
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016