Cemil KOÇAK
CHP yeni(den) kurultay(lar)a gidiyor; tarafların meydan muharebesi vereceğini bekleyenler varsa eğer, kötü haberi vereyim: onlar sadece karşılıklı gerilla savaşı vermeye hazırlanıyorlar. Hepsi bu…
Politikada olağanın dışına çıkılınca, olağanüstü çözüm formülleri neredeyse kendiliğinden yeni olağanüstü gelişmeleri bağrında taşır; işte CHP’de bu sırada olup bitenlere verilecek ad budur. Zamanında CHP’de gerçekte ne lider sorunu vardı, ne de politika dönüşümü arzusu. Her şey bir gecede olup bitti neredeyse. Yapay bir çözüm formülünün partideki şok etkisi daha uzun zaman sürecek. Parti içi iktidar birden parçalandı; bu parçalanma o kadar kısa sürede gerçekleşti ki, hiçbir politik ve ideolojik farklılık göstermeyen taraflar, kendileri bile tam olarak neden olduğunu anlayamadan parça parça oldular. Parçalanma bir hamlede de durmadı, artarak sürdü. Parçalananların kendileri bile tam olarak neden ayrışmakta olduklarını açıklamakta zorlandılar. Yine de parti içinden değil fakat dışarıdan özellikle de belirli bir kesim medyadan kaynaklanan bir ayrışma gerekçesi kamuoyunun dikkatine sunuldu: “Yeni CHP” tanımı, hem partide hem de partinin seçmen bazında daha da şaşkınlıkla karşılandı.
Eskilerin dünyası
Yine de iktidardan devrilenlerin söyleyebilecekleri fazlaca bir şey yoktu; zaten başlarına gelenler de daha çok bundan oldu. Yıllarca süren seçim başarısızlıkları partinin seçmen tabanında zaten hayli bıkkınlık yaratmıştı. Görevden ayrılanların ardından çok da gözyaşı dökülecek değildi. Yine de onlar hakkında söylenecek son sözün bu olması haksızlık da sayılabilir; çünkü Deniz Baykal da, bir zamanlar başbakan olanlar kadar oy almayı başarabilmişti. Uzun yıllar boyunca % 20 civarında bir oy, pek çok partiyi ve lideri iktidara, başbakanlığa taşımaya yetmişti. Mesela Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Bülent Ecevit, hepsi de Baykal’dan daha fazla oy almış değillerdi. Baykal da, işler yolunda gitseydi eğer, küçük bir şansla başbakan olabilirdi. Ne var ki, Baykal’ın esas şansızlığı, o zamanlar merkez sağ olarak tanımlanan partilerin eski gücünü koruyamamış olmasıdır. Baykal da haklı olarak mırıldanmıştı bir zamanlar; eğer AKP bütün bu partilerin seçmen tabanını büyük ölçüde toplamayı başaramamış olsaydı ve eskiden olduğu gibi merkez sağ partilerden biri olarak aşağı yukarı ancak onlar kadar oy toplayabilseydi, Baykal’ın partisi de, koalisyon hükûmetlerinde yer bulabilecekti. Minik bir farkla da olsa, Baykal’ın bile başbakanlık şansı olabilirdi. Talih ona bu şansı tanımadı. Siyasal arenanın tam da derin ve kökten bir dönüşüme uğradığı süreçte ve anda, Baykal, eski ve geleneksel usullerle politikada başarı sağlanamadığı, sağlanamayacağı bir sırada hala o eski yöntemlere bağlı kalıyor olmasının sonucuna katlandı sadece.
Parti içi darbe kokusu
Ardından hava koklandı ve havada darbe kokusu vardı. CHP, AKP’nin olmadığı bir siyasal arenada bu boşluğun yarattığı sirkülasyon devam ederken, yegane büyük parti olarak hacminden çok daha fazlasını koparabilirdi. Bu operasyon Baykal’ın belki de yegane çıkışıydı. Eğer her şey yolunda gitse de, darbe olabilseydi, Baykal yeniden başbakanlığa kadar gelebilirdi. CHP seçmeni açısından da iktidarın görünür unsuru olmak yeterli bir hedef olarak kalabilirdi. Ne çare ki, darbe bir türlü olamadı, iş uzadıkça uzadı. Bu uzatma dakikaları hem partiyi hem de Baykal’ı aşındırdı. Belirli bir limit içinde gerçekleşmeyen ve sonradan lime lime dökülmeye başlayan darbe sürecinin altında kaldı parti. Sadece CHP değil, o eski merkez sağ partilerin hepsi birden. Baykal, biraz da çaresizlikten zarını ergenekoncularla birlikte attı. Denk gelmeyince, boşlukta kaldı. Onu oradan iten de bu boşluk oldu.
Yenilerin şansı
Madem eskilerle ileriye gitme imkânı yoktu, o halde, eğer lider yerinden oynarsa, o zaman eski liderin politikasını sunacak yeni liderin başarı şansının artabileceği öngörüldü. Politikada eskilerin başarısızlığını kullanacak yeniler için her zaman şans vardır. Çaresizlik de üstüne gelirse, yenilerin yolu kendiliğinden açılır. Yeni lidere verilen misyon, ne pahasına olursa olsun seçim başarısıydı. O da elinden geldiğince bunu yapmaya çalıştı. Bana sorarsanız, yaptı da. Partinin % 25’in üzerine çıkması aslında bir hayli başarıyı gösteriyordu. Gerçekte propagandanın dilini bir yana bırakacak olursanız, bu orana erişmek bile birçokları için imkânsızdı. Evet, öyle yüksek oranlardan söz edildi ve beklentiler o denli yükseltildi ki, aslında bayağı iyi bir oran bile yüzleri güldürmedi. Yine aynı bela partinin önünde duvar gibi yükselmişti; karşı partinin oy oranı çok yüksekti. Herhalde CHP’nin başarısının öncelikle AKP’nin oy oranının hayli düşmesinden geçtiği artık yeterince anlaşılmış olmalıdır. AKP bölünmeden, yani tam ortadan, o olmazsa önemli bir parçasının bölünmeden, CHP’nin iktidar ortağı olmasına geçit bulunamayacağı anlaşılmamışsa hala, durum ümitsiz demektir.
Yeni ekibin elini kolunu bağlayan ise, ekibin ekip olmamasıdır; derme çatma ve ne pahasına olursa olsun başarı için her yerden toplanmış, birbirini tanımak bir yana, yan yana gelmesi bile olağan koşullarda mümkün olamayacak bir takımın politikada başarı kazanması imkânı elbette mümkün değildi, olamadı. Belki çok güçlü bir lider, bu handikapı bir miktar hafifletebilirdi, fakat böyle bir lider yoktu. Aksine güçlü rüzgarların önünde fazlasıyla eğilip bükülen ve zamana oynamayı gerçek bir politik aktörlük zanneden bir liderlikle karşı karşıya kalındığı sonradan anlaşıldı. Bu türden yaklaşımın siyasî bir başarı getirmek bir yana, partinin bütünlüğünü korumakta bile başarısız kalabileceği de yine o sırada dehşet içinde fark edildi. Yine de yeni lider % 30’un üzerine çıkabilseydi eğer, başına bunların gelmeyebileceğini söylemeliyiz. Çıtayı çok yüksek koymanın politik faturasını ödemeye sıra geldi.
Taraflar karşı karşıya
İyi de, tarafların politik-ideolojik duruşlarından ne haber? Bu bakımdan habersiz kaldığımızı itiraf etmeliyiz. Siz bakmayın pek de kimsenin anlayamayacağı soyut tüzük tartışmalarına. Sıradan seçmenin ilk bakışta hiçbir anlam veremeyeceği formüller, partinin her iki tarafının kurt politikacılarının daha ilk göz atışları sırasında, size ayrıntıları ile anlatacakları kumpasları ifade eder. Formülün bir virgülü bile, ileride olacakları öngörmektedir. Bu bakımdan kurtlar sofrasında tüzük kavgalarının ilerideki parti içi iktidar mücadelesinde önemli yeri vardır. Bu mücadele sanıldığının aksine meydan okumalarla değil, içten içe gerilla savaşıyla verilmekte, verilecek. Kozlar, zamana yayılacak; ilk raundu kim kazanırsa kazansın, bir sonraki için kartlar hemen yeniden dağıtılacak
KİM GİDER, KİM KALIR
Muhtemelen yeniler kazanacak; eskiler sadece bir yoklama yapmış olacaklar. Herkes kalacak ve hiç kimse de bir yere gitmeyecek. CHP’nin parçalanacağını düşünenler varsa, hayır, böyle bir şey olmayacak, çünkü olamaz. Bu totolojik açıklamanın ardında şöyle bir mantık yatıyor: CHP’den ayrılmak, çok fazla şeyden feragat etmek anlamına gelir ki, eskilerin bunu göze alması mümkün değil. Öncelikle CHP zengin bir parti, sadece hazine yardımı bile yeter. Yılların örgüt yapısını yeniden oluşturmak, kadroları bulmak, her şeye yeniden başlamak, eskilerin harcı olmamak gerekir. Hem zaten bir süre sonra ele geçirilecek bir partiden ayrılmak kimin aklına gelir ki? Hayır, yeniler kalıcıdır; fakat yüksek basınçtan dolayı felç olmuş halde! Eskiler gerilla savaşında mâhirdir, sürekli didikleyerek, sürekli baş ağrıtarak, sürekli enerji ve zaman çalarak, sabırla karşısındakinin çekilmesini bekler. Kayayı delen tek tek su damlaları gibi zamana yayarak, kimseye rahat vermemeyi bir politika taktiği olarak kullanırlar; muhtemelen bildikleri yegane politik taktik de bundan ibarettir.
Partiye gelince; anlamsız çekişmeler içinde günlerini, yıllarını geçirebilir. Ne de olsa hala bazı noktalarda iktidardır. CHP’nin kolay kazanabildiği yerlerde milletvekilliği, belediye başkanlığı, belediye ve il genel meclisi üyeliği için, hatta il başkanlığı, ilçe başkanlığı için bitmez tükenmez kavgalar sürer gider. Hatta Diyarbakır gibi partinin kazanmasına imkân ve ihtimal olmayan yerlerde bile il başkanlığı kavgaları mahkemelere taşınır. Parti ve örgüt bu kavgaların içinde mefluç olur gider. Sırasıyla parti içinde de alan mücadelesi öne çıkar; değişik kadroların hâkim olduğu baronluklar arasındaki kavgalar partinin önünü daha çok tıkar. Gerilla savaşı, uzun vadede partinin kanser hücresi gibi kendisini öldürmesiyle de sonuçlanabilir. Sonuç yıkımdır; ama gözler bir kez kararmaya görsün.
KAZANANLAR, KAZANIP DA NE YAPACAKLAR?
Kazananların önünde önce yerel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi var: o zamana kadar gerilla savaşı içinde önlerindeki zamanı iyi kullanmaları son derece güç. Zaten karşı ekip, bu aşamalarda kimseye rahat vermez. Her sendeleme, karşıya koz kazandırır. Muhtemelen yeni yeni kurultaylar çağrısı duyacağız. Hele cumhurbaşkanlığı seçimi çok daha zor bir aşama olacak. CHP’nin öncelikle aday bulması gerekecek ki, kaybedilmesi yüksek ihtimal bir seçim yarışında aday bulmak, daha doğrusu politikada yenilgi almanın ne demek olduğunu henüz anlayamamış bir aday bulmak, herhalde epey güç olacak. Kazanma şansını artırmak için güçlü bir aday bulmak gerekir; ama güçlü aday da kazanma şansının gerçekten yüksek olduğunu görmeden bu yarışa katılmak istemez. Kendini yıpratmak istemez; tabii bir de iktidar partisinin başkanına karşı ana muhalefet partisinin başkanının niçin aday olmadığını açıklamak gerekir ki, bu da başlı başına güç bir iştir. Bırakın kazananlar, şimdilik “büyük zafer”in tadını çıkarsınlar; geride kalanlar gelecek günlerin getireceği kavgaların gündemini daha akşamdan yazmaya başlamışlardır bile.
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016