Cihan AKTAŞ
Zeytinburnu Belediyesi tarafından 19 ve 20 Mayıs’ta İstanbul’a gerçekleştirilen İslamcılık Sempozyumu’na “İslamcı Harekette Roman’tik Huzursuzluk” başlığını taşıyan bir sunumla katıldım. Özlü olarak sunumum, İslamcı hareketin yükselişe geçtiği yılların duygusal yönünü oluşturan ve mısralarla, vaazlarla, sohbet toplantılarıyla maddi yapısına da biçim veren edebi metinlere ilişkin bir okuma denemesiydi. Roman konusundaki ihtiyat veya reddiyenin sebep olduğu kısıtlamalar nedeniyle, dönemin edebiyattaki yansımalarının özellikle öykü ve şiir türlerinde bulunabileceğini dile getirdim. Örnek olarak, izlenmeye değer bir şair olduğunu düşündüğüm İsmail Kılıçarslan’a ait bir şiiri seçtim: “Romantizmin Yeniden Keşfi”.*
Kılıçarslan’ın şiiri tarihi ve toplumu süzen, zaman tarafından süzülmüş mısralarla ilerliyor. Bir şiirin yorumlanmaması gerektiğini biliyor, yine de bir şeyler yazmaktan kendimi alamıyorum.
Şiiri ava giden erkeğin ufka dönük dikkatiyle ilişkilendiriyor kimi yazarlar. Bu durumda kadına kalmış olan da sanki daha hâkir bir tür olarak “öykü”. Yakın zamana kadar geçerliliğini koruyan bir açıklama bu. Arap atlar misali araçlar ırağı yakın eylerken şiir uzamı esniyor, genişliyor. Uzak ne kadar uzak, yakın ne kadar yakın...
Geçiciliğe, mesafe kaybına, yakının göz önündeki çelişkileri, zorlukları, ağır taleplerine karşı dua eder gibi tutkuyla, şiire sarılmak... Vişne mevsimi gelip geçerken yaşanmış son kar mevsimi düşüyor aklına Romantizmin Yeniden Keşfi’nin şairinin ve İslamcı duyarlığın ilkbaharının sorularını şimdiye taşıyor. İşte öyleydi, uzaktan sevmek ve uzağı sevmek birbirine karıştırıldığı için karışırdı cümleler, sabaha kadar oturup konuşmak ve taze ufuklar kadar yeni hayal kırıklıklarına da hazırlanmak gerekirdi.
Şiirin elinden tuttuğu, imdadına koştuğu hiçbir yer uzak değil, olamaz; Meksika Sınırı bir yanıyla burada olmaya devam edecek ve Moro Savaşçıları’nı hatırlayan birileri de olmalıydı. “Ablam uzak ülkede” şiirleri başka türlü bir duyuşla yazılamazdı.
Şair, bir kez daha –önce esnaf babasından öğrendiği- romantizmi yeniden keşfediyor, elbette ironik; şairin bütün kelimeleri bir yeniden keşfin heyecanını taşır. Üstelik o keşif heyecanı, o tutku, düşünce dünyasını, içsel benliğini önceleten bir gerçekçilikle olası. Geçicilik karşısında duyulan hüzün bunu talep etse de sonsuzca uzağın erişilmezliği üzerinden kurulamaz imgeler. Yakına gelmek, burada olmak ise her zaman bir eksikle yaşamak, diken üstünde oturmak demek. Bizi uzağın yaralarına merhem olmaya, uzaktakini “buraya, yanıbaşımıza” taşımaya yönlendiren ruh halini ve bilinç yapısını kurcalamanın şiiridir de Kılıçlaslan’ın yazdığı. Mısraları bir tarihi özetliyor, kan akıtarak can vererek dağılmaya zorlanmış, belgeleri hasıraltı edilmiş bir tarihi; kasılmadan yapamayan bir sosyolojinin, hesaplı aktarımların algılayamadığı “özne” hallerini... Hesapsız kitapsız konuşmayı ancak şairden bekleyebileceğimiz zamanlarda tek bir mısra yüzlerce resmi tarih cildine değer olmalı.
İslamcı, uzak sevgisini tam bu açıdan Nerval misali romantik şairlerden öğrenmeye gönül indirmedi. Uzakları kurtarmayı vazife bilirken, oralarda kadar kurtarılma imkânına da inandı. Uzak, mümkün ve muhtemel ümmetin bir parçası. Yakın ise az buz olmayan bir zaman zarfında gariplik hissiyle dar edildi şaire. Parya yerine konuldu, kültür/sanat kamularının kenarlarına itildi. Uzak, bir kaçış alanı olduğu kadar imkân. Hayat başka bir yerde sürüyor, sürebilir. Faniliği hissettiren mevsimde doğan, uzak sevdalara daha mı yatkın olur? Sarı kızıl yapraklar gökyüzündeki “muhtemelen bozulmuş olması gereken” uzak bahçelerden dökülürmüş gibidir, Rilke’nin “Güz” şiirinde. Yeniden başlamak için uzak bir adrese, “varıp gidip bir Şeyh’in elini tutma” emeline iliştiririz hayallerimizi; sonbahar rüzgârları. Bir adım sonrası kıştır çünkü, kar fırtınaları esecek. Bana ve “bize” ait masum, temiz, iyi kalmış ne varsa, kurtarılmayı bekleyen ve kurtaracak olan uzakta bir yerde olmalı. Bu sadece Osmanlı bakiyesi olmakla açıklanacak bir duyarlık değil. Londra’daki bir Arşiv Görevlisi de “Gariplerin Kitabı” oluşurken bir şeyhin elini tutmak üzere Kuzey Afrika’ya doğru yola çıkmamış mıydı...
Tolstoy’du, uzaktakine dönük sevgiyi “soyut insan sevgisi” olarak tanımlayan. Şimdi burada olup biten düne ve somut hayata, aşka ve verilmiş söze, tutulmuş sözün hatırına hiç vefalı değil. Kalemine akan mısralar istediği kadar uzağı çok uzağı, fersah fersah uzak sayılanı haber versin, ölüm anı gelip çatmayacakmış, kıyamet de hiç kopmayacakmış gibi yaşayıp gidenler, şairin kaynakların duru sularından sökülen mısralarını ancak ışıklı bir reklam tabelasının mesajına, bir ekran havasının ritmine karıştırıldığı, twitter penceresine sıkışabildiği ölçüde tanımaya hevesli. Ayrıca –Kristeva’nın “Samuraylar’da irdelediği şekilde- “uzak” dar zamanlarda, kişisel bir açmazdan kurtulabilmek için kaçma isteğine karşılık gelen Mao’nun Çin’i de olabilir.
Yakındaki manzara kusurlu, aldatıcı, kayıp, tuzaklarla dolu. Tekasürlü yakarılar, manzarayı gözden ırak kılmanın öteki nedeni. Hem manzara dediğiniz de nedir ki, başka türlü bakmanın önünü alan bir şimdiki zaman büyüsü... Ayağımızı yerden kestikçe Da Vinci tarzında yalıtılmış, amaçlı manzaraya odaklanıyoruz. Yakına olan yabancılığımız koyulaşırken de uzaklara bağlıyoruz ümitlerimizi. Monna Rosa her zaman uzak bahçelerde, saf hakikat hâlâ uzaklarda bir yerde gelişmeyi sürdürüyor olmalı.
Kılıçarslan şiirinde uzaklara dönük yüce özlemleri şimdiye ve buraya taşımamanın mazereti olamaz. “Uzak” bir bakıma “elinde olmayan dünya”yı bambaşka bir açıdan görme gereğine imanın metaforu. Kimisi sılayı da gurbeti de unutmak ister, şairin elinden gelmez bu. Ontolojik olarak yersiz yurtsuzlukta ikamet arasa da zulüm söz konusu olduğunda, uzağa taşınmanın yollarına düşüyor. Şiir için, umut için uzak, sorumluluğun da uzağı; bu yakını/yakınları nasıl etkiliyor peki? Şair için uzak, aynı zamanda alabildiğine somut, oyalayıcı dünya hayatının ötesine ilişkin işaretlerle dolu bir kitap. Gerçekten sevmek ve sevilmek için, gerçek bir kurtarış için uzak, dumanı hiç sönmeyecek ana-ata ocağı. Sılaya ve ahiret yurduna onun kapılarından geçerek erişilir sanki...
“Uzak” hem kurtarılacak olanın beldesi, hem de romantik İslamcının ayağını yerden kesen kurtarıcı uzam.
Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasıyla yaşanan travma sonsuzca aynı şiddette süremezdi. Uzağı yakın kılma arzusunun sağladığı bir seferberliğin ardından, yakını lâyıkıyla yakın bilme zamanlarındayız. Şair uzağa ilişkin imgeleri tam şimdi yakın için yeniden yorumlama sorumluluğuyla yüz yüze: Kanlı sınırlar çizildi bize, bedenimiz kan sızdırıyor. İçimizdeki şimdiki zaman mazlumları, sınırın hemen öte yakasında süren çatışmalar... Onların şiiri nasıl yazılacak... Sezai Karakoç yakın çatışmalar için somut konuştu, “sen sadece şiir yaz” diye tepki gördü şiirlerinin okurları tarafından. Şaire lâyık bulunmayan yakın, sıcak çatışmaların alanı, içimizi dağlamaya devam ediyor.
Kanlı sınırlar, yakınken yabancı kalanı, prosedürlerle uzağa itileni şimdi, buraya taşıdı. “Uzak” belirginleşen sorun ve talepleriyle artık burada, sınırın o yanı ve bu yanında; PYD, ÖSO, Suriyeli muhacir aile ve İhvan’la mahallemizde, sokağımızda, evimizde. Arada mesafelerin tülü yok. İmgeler yeniden kuruluyor.
İslamcılık Sempozyumu’nda, Kılıçarslan’ın “Romantizmin Yeniden Keşfi” şiirine atıfla sorduğum soru aşağı yukarı şöyleydi: Duyarlıklarını uzak diyarlar üzerinden geliştiren İslamcı, ciddi sorularını da uzaklarla ilintili imgeler ve metaforlarla yakın için geliştirme yükümlülüğü altında değil mi artık? Daha ne kadar sürgünde ve parya muamelesinin gölgesinde yaşayacak...
AK Parti dolayımlı iktidar tecrübesi uzaklık-yakınlık konusunda aşina imge ve metaforları şaşırtıyor. Artık uzak daha yakın olmaya, yakın da “yabancı” muamelesinden kurtulmaya zorlanıyor. Bunun, “öz yurdunda parya olma” sorgulaması üzerinden şekillenen İslamcı duyarlığın ve zihnin konforunu sarsacak bir değişim olduğu açık. Kanlı sınırlar içeri doğru bastırıyor. Uzak ülkelere dönük haklı duyarlık, yakın gündemlerin sorunlarıyla sınanıyor. Uzaktaki kurtarılacak olan mazlumu şimdi burada karşısında bulmanın şiiri, gerçekten nasıl etkilenecek, gerçeği nasıl etkileyecek...
“Uzaktan sevmeyi hep uzağı sevmek sanarak” alınmış yollar boşuna yürünmüş olmamalı. Şiir yeniden başlamalı: Mazlumun aynadaki siması değişiyor. “Şark” demek her zamanki kadar netameli ve zorunlu. Güz mevsimine bir ay kaldı şunun şurasında. Şiir yeniden başlayabilir.
*ROMANTİZMİN YENİDEN KEŞFİ
saymadım. bu bilmem kaçıncısı olacak bu vişne tadını alışımın
bir kar yağacak, bir göle bakıp hisleneceğim
gece geç vakit acele acele bir şiir bulup unutacağım
böyle olacak romantizmi yeniden keşfim, böyle olacak vişnenin tadı
hem zaten ben sonbaharda doğmuş biri olarak
hep uzaktan sevmeyi hep uzağı sevmek sanarak
varıp gidip bir şeyh efendinin elini tutmadım mı
bir kaşık, bir çorba, yeterince ritmik yeterince tok
ve esnaftan biri olan babam bana hep romantizmi öğretmedi mi
öyleyse nedir keşfetmek istediğim
öyleyse nedir bu göle, bu karın yağışına bakıp
karın yağışı bende başlar: karın içinde bir şarklı şair gizli
şark dedim: oyuna yeniden başladım.
İsmail Kılıçarslan
http://www.dunyabulteni.net/?aType=yazarHaber&ArticleID=19194
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016